Paylaş
“Kitap kokusunun mutlaka her eve girmesi, her ele sinmesi, her yüreğe dokunması gerekiyor… Biz bu doğrultuda kütüphane yapımını teşvik edeceğiz… 30 büyük şehre, bir milyon kitabın bulunduğu kütüphaneler açacağız… Rami Kışlası'nı restore ederek 10 milyon kitap kapasitesiyle Türkiye'nin en büyük kütüphanesi haline getireceğiz.”
Sayın Başbakan’ın bu temennilerine katılmamak, yeni kütüphaneler kurulmasını desteklememek mümkün mü? Hele de okumaya can-ı gönülden bağlı, bir kütüphane dostu iseniz. Yalnız Sayın Davutoğlu’nun konuşmasındaki bir ifade, önemli bir fırsatı perdeliyor sanki: “Biz kitap kokusuyla büyüdük, laptop’u da tanıdık. Laptop ne kadar mekanikse kitap kokusu o kadar güzeldir.”
Hiç şüphesiz, “gerçek” bir kitabın keyfini, bilgisayarda, tablette veya cepte okunan bir e-kitaptan almak mümkün değil. Kağıdın kokusu ve kitabın dokusu, müptelaları için apayrı bir yere sahip. Ne var ki, ‘laptop’ların, tabletlerin de hakkını vermeliyiz. Çünkü okumayı yaygınlaştırmanın en hızlı ve hesaplı yolu “e-kütüphane” (sanal kütüphane, dijital kütüphane) olanaklarından geçiyor. Tam da bu nedenle, ‘gerçek’ kütüphaneler yanında, Türkiye’nin her yerine erişebilen; yüz milyonlarca kitap ve belge içeren bir “Milli e-Kütüphane” kurmamız gerekmez mi? 7/24 hizmet verecek, herkese açık, böyle bir dev kütüphane, kısa zamanda Türkiye’nin en fazla okuyucu çeken kütüphanesi olabilir.
E-KİTAPLAR OKUNMAZKEN
Aslında mevcut durumda, e-kitaplarla ilgili tablo hayli olumsuz. Türkiye’de nüfusun sadece 10 binde biri düzenli kitap okuyor! Bu kişiler de, haliyle “gerçek” kitap okumayı tercih ediyorlar. Peki ama böylesine az kitap okunurken ve e-kitaplar tek tük satılırken, neden e-kütüphanelerle ilgilenelim? Cevap, Kalkınma Bakanlığı’nın 2013 tarihli “Bilgi Toplumu Stratejisinin Yenilenmesi Projesi” raporunda: “Her geçen gün artan internet kullanımı [nedeniyle kitleler], zamanlarının büyük bölümünü interneti veya mobil cihazlarını kullanarak geçirmektedir…. Kütüphanelerin ve müzelerin de bu değişime ayak uydurmalarını gerekmektedir.” Yani, “sanal alemin” parçası haline gelmedikçe, okuma alışkanlığını yaymak çok zor.
OKU-MA-MAK İÇİN SEBEP ÇOK
Günümüzde kısıtlı bütçeye sahip gençler için kitap satın almak adeta “lüks”. (Öğrencileri halk kütüphanelerine getiren en önemli neden, kitap okumaktan ziyade, sessiz ve bedava bir ortamda ödev yapma ihtiyacı.) Yetişkinler için maliyetin yanında bir de zaman sorunu var. Çalışan bir kişinin, mesai saatlerinde açık bir kütüphaneye gidip kitap alması ve okuması imkansıza yakın. (Kaldı ki çoğu kütüphane, kitapları dışarıya ödünç vermiyor.) Yemekten sağlığa, okul öncesinden çizgi romanlara kadar kitlesel ilgi gören kitapları bu kütüphanelerde bulmak zor. Ayrıca istediğiniz kitabı okuyabilmek için -örneğin İstanbul’da- şehrin ta öbür ucundaki kütüphaneye gitmek zorunda kalabilirsiniz. Tabii kasabalarda ve kırsal kesimde böyle bir imkan dahi yok.
E-KÜTÜPHANELER NEDEN GEREKLİ?
İşte bu tür engelleri aşmanın en hızlı, en pratik (ve çoğu durumda en ekonomik) yolu, e-kütüphanelerden geçiyor. Pek çok ülkede, herkese açık e-kütüphaneler giderek yaygınlaşıyor. Bu kütüphanelere kolayca e-kayıt olanlar, belirli süreliğine (mesela 14 gün) seçtikleri kitabı bilgisayar ve tabletlerinden diledikleri zaman, ücretsiz okuma hakkına sahip oluyor. Bu sayede bir dağ köyünde internet bağlantısı olan kişiyle, şehir merkezindeki kişi arasında bilgiye erişim farkı kalmıyor.
Milli e-Kütüphane’de ilk aşamada Milli Eğitim Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın kitapları olmak üzere devlete ait tüm kitaplar, hatta eğitim materyalleri bulunabilir. Bunlara belediyelerin ve devlet üniversitelerinin yayınlarını; ayrıca bakanlıkların halka açık raporlarını da katmak gerekir. Mevcut durumda bu tür belgelerin kategorik olarak aranıp bulunmaları kolay değil. Oysa tüm resmi kurumların yayınlarını standart bir kütüphane kataloğuna endekslemesi, erişimi çok kolaylaştırır.
PEKİ YA TELİF HAKLARI?
Türkiye’de uzun yıllardan beri tüm yayınlar, elektronik (dijital) ortamda hazırlanıyor. Yani yayınevlerinde kitapların dijital kayıtları zaten var. Dolayısıyla kitapçılarda gördüğümüz kitapları e-kütüphaneye taşımak, başarılamayacak bir iş değil. Ancak şu soru ortaya atılabilir: “Bir ülkede özel sektör tarafından basılan tüm kitaplar halka açık olursa, yayıncılar, yazarlar, çevirmenler, kitapçılar nasıl para kazanacak?”. İşte bu noktada, okumayı teşvik için devlet desteği gerekiyor. Devlet, e-kütüphaneden ödünç alınan kitaplar için okuyucu başına eser sahiplerine belirli bir telif ödemesi yapar. (Yurt dışındaki örneklerde e-kütüphaneler, sınırlı sayıda okuyucu için bu ödemeyi baştan yapıyor.) Ayrıca servis sağlayıcılar, Milli e-Kütüphane’den indirilecek dosyaları, -devlet katkısıyla- internet kotasından muaf tutabilirler. Böylece “halk bedava kitap okuyabilir”. Keşke milyonlarca kişi, milyonlarca cilt e-kitap okusa da, devletimiz ödediği telif haklarının çokluğundan şikayet edecek noktaya gelse!
Bu arada, elektronik metinlerin sesli okunması teknolojisinin hayli geliştiğini de unutmayalım. Sesli kitap uygulamaları, okuma alışkanlığını yaygınlaştırmak için eldeki bir diğer teknolojik imkan. Bu sayede işine, okuluna giden binlerce yolcu, kulaklığından bir roman dinleyebilir; ilgisini çeken bir konuda bilgilenebilir.
HER CEPTE BİR KİTAP
Sayın Başbakan,
Uzun sözün kısası, 81 ildeki her yerleşim biriminde, yaş-cinsiyet-engellilik ayrımı olmaksızın herkese, 7/24 hizmet verecek dev bir kütüphane açabilirsiniz. Geniş kitleler yanında, bu e-kütüphanenin araştırmacılara, akademisyenlere, hatta devlet görevlilerine sunacağı kolaylıklar da cabası. Böyle bir uygulama, sözünü ettiğiniz ‘Dijital Kültür Arşivi’nin yanı sıra, TÜBİTAK Ulakbim Dergipark ve To-Kat gibi girişimleri çok daha ileri boyuta taşıyacaktır. Hepsinin ötesinde… Madem F.A.T.İ.H., dünyanın en büyük e-eğitim projelerinden birisi, bunun aynı şekilde en büyük e-kütüphanelerden birine bağlı olması gerekmez mi?
Konuşmanızda haklı olarak “İçinde kitap, kütüphane bulunmayan ev nurdan, ışıktan kopuktur. İçinde büyük bir kütüphaneye sahip olmayan bir şehir, medeni bir şehir olarak görülemez” diyor ve ekliyorsunuz: “Hayatımda taşıdığım hiçbir çanta, içinde kitap olmadan taşınmadı”. Öyleyse gelin, ulusal ölçekte hizmet verecek “Milli e-Kütüphane” ile her çantaya, her bilgisayara, her tablete, her cep telefonuna bir değil, yüz binlerce kitap koyalım.
Paylaş