Balıklar nerede?

“Pet şişe, teneke parçası, kablolar, ağaçlar, her şey var ama balık yok”... DHA’nın haberine göre böyle diyor, ağlarda balıktan başka her türlü atığı bulan Karadenizli balıkçılar.

Haberin Devamı

Çevre meselesi, eskiden çok daha dar bir kesimin kaygısıydı. Oysa günümüzde ekmeğini doğal kaynaklardan kazanan herkes, sorunun ciddiyetini yaşayarak görüyor. Örneğin balıkçılar büyük sıkıntıda. Üstelik balıklar azaldıkça yükselen fiyatlar, kimsenin çıkarına değil. Uzmanlar, eğer gerekli önlemler alınmazsa yakın zamanda denizlerde balıktan çok plastik atık olacağını öngörüyor.

Balıklar nerede

HATALARIN GETİRDİĞİ YASAKLAR

Atıklarımızı kontrolsüz şekilde doğaya bırakmamak gerektiği açık. Ama aynı zamanda atıkları azaltmamız gerektiği de... Pek çok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de plastik poşet kullanımını azaltmaya yönelik kararlar alındı. Fransa ise bir adım daha ileri giderek, 1 Ocak 2022 itibarıyla meyve ve sebzelerin plastik ambalajlarda satılmasını yasakladı. Üstelik plastik ambalaj sektörünün güçlü itirazlarına rağmen... Yani çevre konusunda durum çok ciddi. Dünya hızla bir çöplüğe dönüşürken, her vicdan sahibi insan kendine şunu sormalı: “Ben bu konuda üzerime düşeni yapıyor muyum?

Haberin Devamı

GÖKTE VE YERDE NE VARSA

Kuran, “Göklerde ve yerde bulunan her şey Allah’ı tesbih etmektedir (Hadid, 1)”, “Ne var ki siz, onların tesbihini anlamazsınız (İsra, 44)” der. Buna göre biz “cansız” zannetsek de kainattaki tüm varlıklar aslında hayat sahibidir. Her birinin bir manevi değeri vardır. Biz onların dillerinden anlayamasak da hepsi saygıyı, layıkıyla korunmayı hak eder. Çevre bilincinin temel kuralı da aynı anlayışa dayanmaz mı zaten: “Doğa, birbirinden ayrılmaz bir bütündür. Ben de onun parçasıyım. O yok olursa ben de yok olurum.” İşin garibi, bu sözlere kimse itiraz etmez, hatta herkes onaylar. Ama diliyle tasdik ettiğinin gündelik hayatta hakkını veren pek azdır. Atıklarımızı sorumsuzca denize döktüğümüzden belli değil mi?

KİM KİRLETİYOR?

Hz. Peygamber’in ifadesiyle “Din, güzel ahlaktır.” “Ahlak” denince pek çok kişinin aklına sadece “namus” gelir. Oysa “göklerde ve yerde bulunan her şeye” hürmet göstermek, koruyup kollamak da “güzel ahlakın” ayrılmaz parçasıdır. Türkiye nüfusunun yüzde doksan küsurunun Müslüman olduğu hep söylenir... Peki ama ülkemizin üç bir yanını çeviren denizlere, göllere, nehirlere, ormanlara, dağlara atıklarını bırakanlar kim? Öyleyse, kendisine “Müslümanım” diyen herkesin çevre konusunda çok daha ciddi çaba göstermesi gerekiyor.

Haberin Devamı

PARASIZ SADAKA

Kuran “İnsanların bizzat işledikleri yüzünden karada ve denizde bozulma ortaya çıkar. Allah da belki (kötü yoldan) dönerler diye yaptıklarının bir kısım sonuçlarını böylece kendilerine tattırır” der. Bu, bugün yaşadığımız dünyanın kısa bir özeti değil mi? Bırakın çöpü, yolda insanların ayağına takılacak küçük bir taşı bile yoldan kaldırmak Hz. Peygamber’in ifadesiyle sadakadır. Hiç kuşkusuz çağımızda çevre için “sadaka”, sadece kişisel atıkları dönüştürmekten ibaret değil. Yönetsel çareler üretmek, bilimsel buluşlara imza atmak, yeri geldiğinde daha az kazanmayı göze alıp üretim ve tüketimde çevre dostu seçeneklere yönelmek gerekiyor. Tüm bunlar, “insanlığa faydalı” işler. Ama sadece insanlığa değil, “yerde, gökte olan her şey” için faydalı... Yer ayağımızın altında, gök başımızın üstünde durdukça, umut hep vardır. Balıklar için de, insanlar için de...

Haberin Devamı

Balıklar nerede

BALIĞIN PEŞİNDE

Kehf Suresi’nde anlatılan kıssaya göre Hz. Musa ve genç yoldaşı (rivayete göre Hz. Yuşa), hakikat ilminin sırlarını bilen birini bulmak gayesiyle yola koyulurlar. Bir gün yemek için bir balık yakalarlar ama kıyıdan ayrılırken yanlarına almayı unuturlar. Fark ettiklerinde balığı bıraktıkları yere geri dönerler. Oysa balık, onlardan kurtulup denize geri dönmüştür bile. Ama tam da burada, balığı değil asıl aradıkları kişiyi bulurlar: “Derken kullarımızdan bir kul buldular ki, biz ona katımızdan bir rahmet vermiş, kendisine tarafımızdan bir ilim öğretmiştik”. Kuran’da adı geçmese de yaygın inanışa göre bu kişi Hızır’dır.

*

Kuran’daki bu kıssadan hareketle “balık”, ilim yolculuğunun simgesi olarak görülmüştür. Örneğin Mevlana, Mesnevi’de insanı şöyle tanımlar: “Bu dünya denizdir, bedense balık... Bu denizde can balıkları çoktur... Balıkları görmesen de, kulağın sonunda duydu tesbihlerini.” Peki ya bizler? Hakikat deryasındaki balıkların, yosunların, mercanların; doğanın çağrısını gönlümüzde duyabiliyor muyuz?

Yazarın Tüm Yazıları