Paylaş
Kimilerine göre aşkı mükemmel anlatan bir besteci-söz yazarı, kimilerine göreyse sadece “pop-arabesk” bir isimdi Kayahan.
Oysa tarihe baktığımızda, yüzeysel görünen aşk şarkılarının ve aşıkların toplumsal yaşamda hassas bir rolünün olduğunu görüyoruz.
DİN ADAMI, SAĞILTICI, GÖNÜL ADAMI
Dilin uyum ustasıdır ozanlar.
Müzikle sözü birleştirirken hayatın aynası olur; kolay anlaşılır, kolayca akılda kalırlar.
Hal böyle olunca “sazı elinde, sözü dilinde” gezen ozanların / aşıkların, Türkçe konuşan halklar için özel değeri olmuştur daima.
Öyle ki bu geleneğin kökü, “kam, şaman, baksı, oyun” gibi isimlerle anılan İslam öncesi din adamları–bilgelere kadar ulaşır.
Onlar, türkülerle varoluş ve yaradılışla ilgili kavramları anlatırken yine müzikle bazı hastalıkları iyileştirirlerdi.
Elbette tarih boyunca tedavisi en güç yaraların başında “gönül yarası” geliyordu.
Ozanlar, insanların kendini “asırlardır yalnız” hissettiği anlarda, türkülerle acıları paylaştılar.
İnsanların birbirine duyduğu aşkla, “Tengri” aşkını ortak kavramlarla dile getirdiler.
İslamiyet sonrasında, dünyevi ve ilahi olan arasındaki bu anlatım birliği “aşık geleneği” ile sürdü.
Şiirlerdeki “güzel”, bazen dağlarda rastlanılan bir genç kız, bazen Hz.Muhammed, bazen Hz.Ali, bazen de ozanın ustası/pîri oldu.
Şarkılardaki “bade”, bazen testiden içilen şarabı ifade ederken, bazen de mecazî manasıyla “sevgilinin elinden içilen” ilahî aşkı anlattı.
Bu yönüyle saz şairleri, geniş kitlelerin hayatında uhrevî olanla dünyevî olan arasında yumuşak bir geçiş olanağı sundular.
Kiminde dünya aşkı ağır bastı, kimindeyse ukba.
Sevda acısı, ilahi aşk ve “varolmanın dayanılmaz ağırlığı” aşıkların sesiyle ortak bir zeminde dile geldi çoğu zaman.
AŞKIN ORTAK DİLİ
Gelin, şimdi unutulmaz Kayahan şarkılarına bir de bu geleneğin penceresinden bakalım...
Allah’ın neydi günahım
Günahım neydi Allah’ım
Dualarımda yalvarmıştım
Onla olmaktı isyanım
....
Kaderimdin, sen yazmıştın
Ben nerede yanlış yaptım?
Aynanın karşısına geçip geçip
Kaderime ağladım içip içip
Gönül sayfamda açık seçik
Senin adın yazıyor
Asırlardır yalnızım
Pişmanım alın yazım
....
Cehennemde yansın bu dilim
Bir yemin ettim ki dönemem
....
Kıyametler kopuyor zavallı yüreğimde
...
Bir ara, bir sor Allah aşkına!
“Allah, dua, günah, isyan, kader, alın yazısı, yazı, cehennem, yemin, kıyamet, Allah aşkı...”
Elbette Kayahan, geleneksel anlamda bir halk ya da tasavvuf şairi olmadığı gibi “bade içmiş bir aşık” da değildi. Hatta anlattıkları ilahi aşkla değil, doğrudan erkek-kadın aşkıyla ilgiliydi:
Adresim aynı, kaderim aynı
Günlerim aynı, geceler aynı
Sarı saçlım hasretimsin sen
Kara dantel sokağında ben
Onun tutkulu aşkı, dini kavramlarla iç içe anlatışını, geleneksel şiirde de bulmak mümkün. Örneğin 17.Yüzyıl halk şairi Ercişli Emrah’ın siyah saçlı bir güzele duyduğu aşk, “kıyamette, hesap günü” bağlılığı sorulacak kadar derindir:
Men olmuşam bir güzele mübtela
Kıyamet gününde ussuz avara
Zülüf kara, perçem kara, göz kara
Hesap kaşlarının karasındadır
“Mor Menekşe”nin yazarı Kayahan, “Seni versinler ellere, beni vursunlar” derken, Karacaoğlan yârinin olmadığı bir dünyadan gitmek için yalvarır Allah’a:
Kadir Mevlam budur senden dileğim
Kondur beni mor sümbüllü koruya
Alırsan da ikimizi birden al
Koyma beni nazlı yardan geriye
Onların bu ifade biçimi, geniş kitleler nezdinde anlaşılmayı ve benimsemeyi kolaylaştıran bir unsurdu elbette.
ALÇAK SANAT, YÜKSEK SANAT?
Kayahan, “elinde sazı, dilinde sözü” ile 80’lerin ve 90’ların aşk anlayışını yansıtan çağdaş bir ozandı.
Aynı Orhan Gencebay, Barış Manço, Sezen Aksu, Mazhar Alanson gibi...
Bundan 400 yıl sonra onların “klasik Türkçe halk edebiyatı” başlığı altında ders kitaplarında yer almayacağı ne malum?
Ne zaman yaşadığını dahi tam bilmediğimiz Karacaoğlan, türkülerini çığırırken yüzyıllar sonra edebiyat derslerinin ayrılmaz bir parçası olacağını hayal etmiş midir acaba?
O nedenle... Klasik eserleri “sadece” eski diye göklere çıkarmak ne denli yanlışsa, günümüz kültürünü de -halk, arabesk, avam, pop- diye azımsamak o kadar yanlış olsa gerek.
İyi yolculuklar ve aman “cehennemde yanmasın o dilin” Kayahan...
Paylaş