Milli takımın bugüne kadar oynadığı maçlarda, grup maçları ve Avusturya maçının ikinci yarısı hariç, bu akşam en iyi performansı sergilediğini söylemek mümkün. Hollanda bizim bildiğimiz eski Hollanda değil ama bir futbol ülkesi. Tecrübeli bir takım. Burada öne geçtik ikinci yarıda nereden kaynaklandı, nasıl oldu bilmiyorum ama geriye düştük. Maçtan sonra Hakan Çalhanoğlu’nun yaptığı bir açıklama var. Ben oradaki bir kelimeye takıldım. “Keşke bu kadar geriye çekilmesiydik” diyor. Ben bunu ne için söylendiğini şu ana kadar çözemedim. Bu maçın özetini aslında Hakan yapıyor. Bu “keşke” kelimesini soyunma odası için mi saha içi için mi kullandı. Soyunma odası içinse teknik ekip içindir, saha içi kullandıysa futbolcudan kaynaklanan psikolojik bir durumdur. Biz dolayısıyla bu maçı kazanma potansiyeline sahiptik. Keşke kelimesi olmasaydı.
WEGHORST’A HAZIR DEĞiLDiK
Weghorst’un oyuna girmesiyle ilgili ciddi bir önlemimiz olmadı. Buna hazırlıklı değildik. Onun girişi Hollanda adına kanat ataklarını daha etkin hale getirdi. Şanssız mıydık, evet şanssızdık. İkinci golü bulabilir miydik, evet bulabilirdik. Burada şanssızlıktan da rakip içinde şanslı olmaktan bahsedebiliriz. Genel itibariyle turnuvada ilk maçtan bu ana kadar oynadığımız maçlara kadar şu ifadeyi kullanabiliriz. Grup maçlarında 45 dakika iyi oynayarak 16’ya yükseldik. 16’da oynadığımız ilk 45 dakika çok etkili futbolla çeyrek finale yükseldik. Turnuvanın en iyi maçını oynadığımız Hollanda’ya kaybederek elendik. Şartlar ne olursa olsun milli takım ülke insanını üzmedi, gururlandıracak bir sonuç aldı diyebiliriz.
DEĞiŞiKLiKLERDE ÇOK GEÇ KALDIK
Oyuncu değişikliklerinde geç kaldık. Özellikle Kenan YıldızKerem Aktürkoğlu değişikliği çok geç kalmıştı. Hollanda karşısında 2-1 geriye düştüğümüz andan itibaren Cenk Tosun-Semih Kılıçsoy hamleleri de oldukça geç kalınmış değişikliklerdi. Esasında maçın özetini Hakan Çalhanoğlu’nun maç sonundaki gözyaşlarında görebiliriz. Hakan’ın gözyaşları 3 şeyi ifade ediyor.
1- Hakan'ın kendi gözyaşları
2- A Milli takımın gözyaşları
3- Ülkenin gözyaşları
Ülkeye bakıyorum da 2 yılda 4 yılda bir sadece futbolda değil voleybolda, atletizmde, okçulukta gelen başarılarla 85 milyon insan milli takımlarla inanılmaz bir sevinci bayram havası yaşıyor. Bu ülke sevinmeyi o kadar çok hak ediyor ki bunu büyük ölçüde sporcularımız sağlıyor. Bugün futbolcularımız yarın voleybolcularımız... Ülkeyi mutluluğa boğan olayların arkasında hep spor var. Avusturya grubunda çok iyi maçlar çıkardı. Bizse grup maçlarında daha sıkıntılı bir dönem geçirdik. Gürcistan maçı bizim için oyunla ve alınan skorla bu gruptan çıkarız mesajını vermişti. Arkasından Portekiz maçı. Orada tartışılacak çok şey var. Çekya maçı da bizim için zor bir maçtı. Ama neticede geçtik. Son 16 maçlarına baktığımız zaman favori takımların ne kadar çok zorlandığını görebiliriz.
TEK MAÇLIK SiSTEMDE DAHA BAŞARILIYIZ
Tek maçlık sisteme geçildiği zaman başarı oranımızın yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Burada milli takım için önemli olan bir hadise vardı. Kadronun sürekliliği. Gruptaki ilk Gürcistan maçında sahaya çıkan kadrodan memnunduk. Portekiz maçında ise 4 değişikliğimiz vardı. Dün ise maçın kahramanı belki mecburiyetten forma giyen Merih Demiral oldu. Merih, bu ülkenin tartışmamız en iyi 1-2 stoperinden biri. Ama geç de olsa başardı ve milli takımın değişilmezi olduğunu gösterdi. Attığı ikinci gol harika bir yükselişle geldi. Onun dışında takım olarak savunmayı çok iyi yaptığımızı, rakibin bize 90 dakika içerisinde sadece 2 -3 tehlikesi olduğunu söyleyebiliriz. Kontradan yakaladığımız toplarla pozisyonlar bulduk ama kazandığımız için üstünde durmamamız lazım. Burada önemli olan yola devam etmek.
MiLLi TAKIMA TEŞEKKÜR BORÇLUYUZ
2000’de çeyrek final, 2008 de yarı final ve şimdi yeniden çeyrek final oynayan milli takıma teşekkür borçluyuz. Avusturya grubun lideriydi. Bundan sonraki rakibimiz kim, Hollanda. Grubunu üçüncü sırada bitirdi. İşin özü gruplarda hangi dereceyi aldığın hiç önemli değil. Portekiz’in önceki akşam Slovenya karşısında nasıl tur atladığına şahit olduk. Kalecileri ile çeyrek finale çıktılar. Dün akşam da bir pozisyon dahi olsa Mert’in hakkını teslim etmeliyiz. Son dakikada çıkarttığı top olağanüstüydü. Biz buna futbolda ‘gol kurtaran’ değil ‘maçı kurtaran’ deriz. Almanya’da milyonlarca, statta on binlerce, ülkede 85 milyon Türk, milli takımla gurur gecesi yaşıyor.
YARI FiNAL KAPISI BiZE ASLA KAPALI DEĞiL
Hollanda maçı bu maçtan daha zor olur mu vallahi kestiremiyorum. Ama gruplarda ve bu maçta şunu anladık. İleride görev verdiğimiz takımın en gençleri. Kaliteli futbolcularımız var ama turnuva gösterdi ki iyi sonuçlar aldığımız maçlarda düşündüklerimiz hep gerçekleşti. Maçtan önce tartışma konusu yapılan Hakan Çalhanoğlu’nun olmayışıydı. Maça bakınca kimse Hakan’ı aradık demez. Dolayısıyla alternatifi olan bir kadromuz var. Hollanda’nın aldığı sonuçlar belli. 16 turunu rahat geçti. Hangi Hollanda’dan bahsediyoruz. Gruptaki mi yoksa son 16’yı geçen mi? Turnuvada bir yere gitmek istiyorsak engebeli yollardan biri Hollanda değil. Bir İspanya bir Fransa ya da bir Almanya değil Hollanda. Yarı final kapısı bize asla kapalı değil. Bu psikoloji ile bu işin üstesinden geleceğimize inanıyorum. Daha uzun şeyler yazmak istiyordum ama bu düşüncelerimi bu çocuklar bana Hollanda maçından sonra yazdırsın istiyorum. Daha yazılacak yazılarımız devam edecek yolumuz var.
Enteresan bir derbiydi. Günlük yaşamımızda kullandığımız bazı kalıp cümleler vardır. Bir kişi veya grubu karşılaştırırken o ve onlar için zaman zaman biz “1-0 önde başlarlar” diye bir tarif kullanırız. Derbi de öyle başladı dersek yanlış olmaz. Galatasaray kornerden hemen oyunun başında öne geçti. Bu gol iki takım için de sürpriz oldu. Golü atan Al-Musrati, Beşiktaşlı oyuncuydu. Çok kısa mesafeden o toptan kurtulma şansı yoktu. Bir ihtimal top auta da çıkabilirdi, Mert Günok’un da beklemediği bir top oldu.
Özellikle golden sonra karşılıklı ataklar vardı. Bu atakların neredeyse tamamında Muci ve Rashica, Beşiktaş adına çok etkiliydi. Rashica’nın sağ kanattan getirdiği 2 top vardı ki Beşiktaş ve Cenk adına şansızlıktı. Cenk’in bu toplarla buluşması gerçekten çok zordu. Galatasaray tarafındaysa oyun genellikle karşılıklı geçerken bir tanesi frikikten Kerem Aktürkoğlu’nun kullandığı bir diğeri de Kerem Demirbay’ın Mert’le karşı karşıya kaldığı pozisyondu.
AYNI SAATTEKi MANCHESTER DERBiSi DAHA KALiTELiYDi
Bu derbiden önce televizyonda bir Manchester derbisi vardı. Aynı saatlerde oynandı. Bu maçın ilk yarım saatini, ondan sonra bizim derbinin devre arasında bir 15 dakikasını daha seyrettim. Şöyle bir fark var arada: tribünler bir başka, oyun ve oyuncular bir başka. İlk yarım saatte her iki takımın da 3-4 net gol pozisyonu vardı. Top kaybının az olduğu, bizim derbiyle karşılaştırdığımız zaman keyifli, bol pozisyonlu ve saha içindeki davranışlarıyla ön plana çıkan bir karşılaşmaydı Manchester derbisi.
iLK YARI SEMiH VE CENK ETKiSiZDi
Sahaya baktığımda ilk yarıda Semih ve Cenk ileride etkili olamadılar. Topla buluşma şansları da olmadı. İlk yarıda Beşiktaş’ta Rashica, Muci, Necip Uysal ve Mert Günok arkadaşlarının önündeydi.
Galatasaray’da ise maç geneli itibariyle Muslera, Nelsson, Sanchez, Barış, Kerem Demirbay ve özellikle de Mertens çok iyi bir görüntü bıraktılar.
iCARDi BU KEZ GOL ATMADI, ATTIRDI!
Çok kızdık, hiç kırılmadık. Sen söylerdin ben itiraz ederdim, ben söylerdim sen itiraz ederdin... Sonra konuşmazdık birkaç gün. Bir dahaki konuşmamızı kadar hep bir mola... Uzun ve dürüst bir film olduk fragmanlardan oluşan. Çok şey olduk biz, elinde büyüyen kızımdan, evimde büyüyen köpeğine kadar çok paylaştık seninle.
BU KADAR ANI NEREYE SIĞACAK?
Tek tek anlatılmaz ki gözünden birbirine tanıyanların anıları. Anıları da bırakıp gittin bana... Birbirimizden çok şey öğrendik ama ben senden misli ile daha fazlasını öğrendim futbolun dışında. Nereye sığdıracağım ben bu kadar anıyı, hatırayı? Bana kızarsan kız ama sana veda edemem ben. Biliyorum ki benim duygulara kapılıp verdiğim kararlar seni hep sinirlendirir. Sana hakkımı helal ediyorum ama veda edemiyorum.
Son yolculuğunda mecburiyetler sebebi ile yanında olamıyorum. Sana İzmir’den sesleniyorum. Yaklaşık bir müddet daha seyahat yasağım var. Öcal ile, bu sabah bunu paylaştım dostlarla.
BÖYLE DOSTA SAHiP OLMAK BÜYÜK ŞANS
Ben küstüğümüzü varsayacağım kusura bakmazsan. İşin aslı şu ki; durumu kabul etmem çok zor. Hele hele sen gibi bir dosta. Beni mecburiyetlerimden affedeceğini biliyorum. Senin gibi bir dosta sahip olduğum için kendimi son derece şanslı bir insan olarak addediyorum. Zaman zaman bu kadar ters düşünüp birbirine bu kadar inanan iki dost az bulunur. Benim hakkımda yazdıkların ile zaman zaman göğsümü kabarttın zaman zaman gözyaşlarımı içime akıttın. Şu anki gibi.
Ne geçinebildik ne vazgeçtik biz. Ne anlaştık ne uzaklaştık. Tuhaf ama çok gerçek bir dostluk hikayesiydi bu. Böyle hikayelere son yazılmaz. Sonsuzluğa uğurlarken seni, beni sonsuz bir dostlukla ödüllendirdiğin için teşekkürler sana.
Ciddi umutlarla başladığımız bu sezonki Avrupa kupaları serüveninde lig şampiyonumuz ve ikincimiz direkt olarak UEFA Şampiyonlar Ligi’ne katılamadığı için Trabzonspor ile Fenerbahçe, eleme maçları oynadı ve neticede gruplara kalamadılar. Bu, uzun süredir ‘geliyorum’ diyen Türk futbolundaki düşüşün bir sonucuydu.
Neticede Trabzonspor ve Fenerbahçe Avrupa Ligi’nin, Başakşehir ve Sivasspor da Konferans Ligi’nin gruplarına katıldılar. Grup maçlarında takımlarımız adına genel olarak ciddi sürprizler yaşanmamıştı. Önceki akşama kadar bazı şeyler büyük ölçüde belirsizliğini koruyordu.
PSiKOLOJiMiZ DEĞiŞTi
Ama bu hafta oynanan 4 maçta elde edilen 4 galibiyet, Türk futbolunda ve özellikle bu takımların camialarında ciddi bir psikolojik değişikliğe yol açtı. Yediden yetmişe Türkiye’deki her futbolsever o maçların sonuçlarını büyük merakla bekliyordu ve dolayısıyla kazanılan başarılar hepimize büyük moral verdi.
Takımlarımızın bulunduğu grupları incelediğimiz zaman, büyük ölçüde rakiplerimizden daha iyi olduğumuzu söyleyebiliriz. Ancak Trabzonspor ve Fenerbahçe’nin gruplarının, Başakşehir ve Sivas’a nazaran daha zorlu olduğunu düşünmedik değil.
Dört takımımızın aldığı bu galibiyetlerin ülke puanına çok ciddi katkısı olacak. Dört dörtlük gece bu sezona dair umutlarımızı ve önümüzdeki yıllarda Şampiyonlar Ligi’ne yeniden direkt katılma ihtimalimizi artırmakla kalmayıp, 4’te 4 liderliği yakalama şansını da getirdi. Avrupa’daki takımlarımızı tek tek değerlendirecek olursak...
EN DEĞERLi ZAFER TRABZONSPOR’UN
Trabzonspor, Fransa Ligi’nin başarılı takımı Monaco karşısına sıkıntılı bir dönemde çıktı. Nitekim bordo mavililer ilk gole kadar bir hayli zorlandı. Ancak Monaco kalecisi ve defans oyuncunun inanılmaz bir hatası sonucu gelen ilk gol her şeyi değiştirdi. O golden sonra hem oyuncularımız hem tribünler bir anda olumlu bir psikolojiye büründü. Devamında da birbirinden kaliteli gollerle tarihi fark geldi. Bu galibiyet Trabzonspor’un gruptan çıkma şansını yukarıya taşımakla kalmadı; ‘bu gruptan çıkamayız’ düşüncesini de bertaraf etti. Dolayısıyla gecenin en değerli galibiyetini Trabzonspor elde etti diyebiliriz.
Yıllar sonra ben G.Saray’a geldim o Almanya’ya döndü. Alp Yalman ile bir gün ”Böyle bir düşüncem var, ne dersiniz?” diye konuştuk.
O da, Münih Türkgücü’nde oynuyordu. Olumlu baktık. Türkiye’ye gelmesine sağladık. Ve bizi mahcup etmedi. İlk geldiğinde ben yardımcıydım sonra hem teknik direktör olarak çalıştık. Kendine özgü bir insan ve futbolcu kimliği vardı. Takımın başarılarında büyük pay sahibi oldu. Sonra gayet tabii ki futbol kariyerinin sonuna geldi. Sonra rahatsızlandığı ve İzmir’e gittiği haberini aldım.
Onun genç yaşta bir rahatsızlık sonucu aramızdan ayrılması Türkiye’deki tüm futbolseverleri ve bizi derinden üzdü. Tabii ki hizmetleri hiçbir zamanı unutmayacak. Mekanı cennet olsun.
<iframe width="900" height="506" src="https://www.youtube.com/embed/5beNHnBUkyc" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; clipboard-write; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture" allowfullscreen></iframe>
Kaybeden takım özellikle de Trabzon tamamen yarışın dışına çıkacaktı. Fenerbahçe ise çok büyük bir avantajı kaybedecekti...Bu kadrosuyla Trabzon’un son 10 maçta aldığı sonuçlar bir mucize ötesiydi. Abdullah Avcı başarısıydı. Karşısında biraz güçlü ve kaliteli takım olunca eksikleri daha ön plana çıktı.
1- Maç başlarken görünüm 2 takım için nasıldı?
2- Erol Bulut ve Abdullah Avcı’nın tercihleri nasıldı?
3- Öne çıkan ve fark yaratan ne vardı karşılaşmada?
4- Seyircili bir maç olsaydı bu hangi takım için avantaj olurdu?
5- Forma tercihleri bir fark yaratır mı takımlar üzerinde?
6- Kulübede duruş ve oyuna müdahalede kim daha başarılıydı?
“Fenerbahçe kazansaydı çok önemli bir puan farkı yapacaktı ezeli rakibine karşı. Ancak bu şansı kullanamadı. İki maçta Galatasaray’a gol dahi atamadı. Ve şimdi puanlar eşitlendi. Fenerbahçe, Türkiye’nin en kaliteli yaratıcı orta saha oyuncularına sahip. Ama bunu bir türlü kullanamıyor.”
Bütün Türkiye’nin merakla beklediği maç öncesi bireysel olarak iki takımı karşılaştırdığımızda Fenerbahçe’nin Galatasaray’a oranla daha iyi olduğunu söyleyebileceğimiz bir derbiydi. İlk yarıda her iki takım için kısır bir oyun sergilendiğini söyleyebiliriz. Belki de bu yarının en önemli pozisyonlarından bir tanesi Samatta’nın vurup Muslera’nın kollarında kalan bir yan toptu.
İlk devrede özellikle Nazım’la Galatasaray’ın sol tarafını zorlayan bir Fenerbahçe vardı. Fakat burada esas sorun şu; Fenerbahçe’nin önde yer alan üçlüsü neredeyse birbirinin kopyası gibi.
Kolektif oyun anlayışı içerisinde yoklar. Birbirleriyle saha içi dili son derece uzak. Tek tek baktığınız zaman bireysel olarak iyiler ama bir araya gelince üretkenlikleri son derece düşük.
MOHAMED GEÇEN YIL BENiM TREZEGUET’YE SORDUĞUM iKi OYUNCUDAN BiRiYDi
İkinci yarı heyecan ve pozisyon bakımından daha zengindi. Bir defa Fenerbahçe orta sahası kabul etmek gerekir ki Türkiye’deki en kalite yaratıcı ayaklara sahip futbolcularından kurulu. Bu, bir takımın hem önde hem arkada oynayan oyuncuları için büyük avantaj. Fenerbahçe bunu bir türlü kullanamıyor. Zamanla mutlaka kullanacaktır. Galatasaray’ın attığı gol bir anımı aklıma getirdi.
Geçen yıl ben, başında bulunduğum takıma almak için Trezeguet’e Mısır’dan iki futbolcu sormuştum. Bunlardan biri Mostafa Mohamed’di. Mohamed dün hem attığı golle hem yan toplardaki hakimiyetiyle Galatasaray’a büyük katkı sağlayacağını gösterdi.
GALATASARAYLI FUTBOLCULAR SAKiNDi