Paylaş
Hüsn-ü zan sınırlarını iyice zorlamak gerekecek bu sefer. Umarım bu acizane çabam kıyametim gelene değin samimi ve doğal bir hal alır da Rabbimin karşısına öyle çıkarım. Doğrusu nifakçı, isyankâr bir kafir olarak telef olmaktan korkmaktayım. Bu günlerde ekşimeden kalmak hiç kolay değil çünkü! Sürekli bir taarruz, bir kışkırtma, bir ayartma, dayatma… Şaka gibi ama değil! O kadar ki gündem kirliliği bir yana, ne zaman huzur için, dua etmeye ya da gözlerimi kapatıp tefekküre dalmaya köşeme çekilsem, ya mahalleli çoluk çocuk bağırtılı çağırtılı, küfürlü, lanet okumalı orkestrasyonlarıyla penceremin önünde yerlerini alıyorlar ya da komşu duvardan geçen televizyon sesi rezalet ve felaket haberleri mızıldanıyor kulağıma. Mahalleliyi de mi dış mihraklar organize ediyor yoksa? Kim var bu gürültünün arkasında? Eşzamanlılık tesadüf olabilir mi? Değildir! Bence hayrı da şerri de O'ndan bilmek gerektiğinden, ancak Rabbim fakiri sınıyor olabilir. Ne güzel, ilgileniyor hamd'olsun! İçten, dıştan… Tüm ülke sınavdayken bizi boş mu bırakacaktı? Sınavın zorlaşması da demek ki büyük ödül var ardında, bizi küçük sınavlar kesmez olmuş da irileri geliyorsa artık önümüze, çapımız mı artmış haberimiz olmadan acaba? Allah kuluna kaldıramayacağı yükü yüklemez ya! Bu seferki sınav vesilesi bize ödünç verilmiş bir çift mübarek kulak, marifeti hakikati duymak…
Girdiğim her ortamda hukuksuz dinlemeler, şüpheli tapeler ve akabinde ortaya atılan iddialar hoyratça konuşulmakta, hatta yüksek gerilimlere sebep olmakta. Ne diyebilirim aslını bilmeden? Eldeki tek kesin veri baştan ayağa dinlendiğimiz ve birilerinin bunları bu günlerde yayınlamaya karar vermiş olması. Zaten biliyorduk ya, yine de dinlendiğimizi bize hatırlatan bu son olaylara müteşekkir olmalı. Allah'ın "Es-Semi" güzel isminin tecellisi olmadan hiç kimse bir şey ne dinleyebilir, ne duyabilir. 'Es-Semi'; Tüm varlığın açık-örtülü, gizli-aleni, kısık veya yüksek sesle, önemli-önemsiz gözüken her hareketini, sesini, hatta sessiz dilini dahi duyan, her şeyi dinleyip işiten Yaradan'ın esmaü'l hüsnasından biridir. Aslında dinlenmediğimiz bir an bile yoktur, O her şeyden haberdar! Bundan gaflette olanlar ve vicdanı sağırlar, açığa çıkmadıkça, kapalı kapılar ardında dedikodu kazanı kaynatmaktan, ahlaksız münasebetler kurmaktan, habis planlar yapmaktan, iftiradan ve yalan söylemekten utanç duymamaya meyilli olabiliyorlar. Başkalarını destursuz dinleyenler de, dinleme eyleminin, ilahi bir sıfatın kişiye -lütfen- bahşedilmiş olduğunun mesuliyetinden bihaber olunca, bu eylemi türlü edepsizliğe malzeme yapmaya yatkınlık gösterebiliyorlar. Kasti durumlar ise en beteri. Tabii kendileri bilir. Fakir, dinleme listelerinde adım olmasa da, sayelerinde Allah'ın listesinde adımın olduğunu hatırlayıp avunuyor, hem de ağzımdan çıkan, hal dilimden yansıyanlara daha bir dikkat etmeye çalışıyorum bu günlerde… Farkındalık artıyor, sorumluluk artıyor, bu vesileyle cemaline yakınlık da artsa keşke!
Evet, bizi dinleyenler mübarek bir iş yapıyorlar Allah'ın bir sıfatını tecelli ettirerek. Ancak bunu nefislerine uyarak yapıyorlarsa, emanete hıyanet edenlerin vay hallerine. Tanrılığa soyunmak olur ki, Allah Allah'lığını kimseye bırakmaz! Her şeyin en hayırlısı O'na teslim olanların, hakkında sui zanda bulunmayanlarındır. O'nun "Es-Semi" isminin yanında öyle başka güzel sıfatları da var ki, tarafından dinlenmekten şeref duyarız; O Dost'tur, 'Settar' ismiyle kusurlarımızı örter, nice sırlarımızı saklar, 'El-Adl'dır, adaletle davranır, hem merhametlidir, Rauf'tur, Affüv'dür, affedicidir. Böyle dinleyene can kurban! Öteki türlüsüne ise tecavüz desek yalan olmaz, tecavüzü seyreden, dinleyen ise röntgenci oluyor. Bir de teşhir ediyorsa, bunu da manipüle ederek çıkarına uydurarak yapıyorsa zalimliğin ve münafıklığın sınırlarına iyice girilmiş oluyor, ki Allah'ta isim bol, 'El-Müzill'(zelil eden), 'El-Kahhar'(kahr eden) isimlerinin kapsama alanındayızdır artık. Vebali büyük işler bunlar, o yüzden "Duymamış olalım", altından kalkamayız maaz'Allah!
Anlayacağınız ortalık karışık. Neye, kime güveneceğimizi bilmiyoruz Allah'tan başka! Ne yapmalı? Eylem mi, eylemsizlik mi, sabır mı, mücadele mi? Kendimizle mi, ötekiyle mi? Haddi aşmak istemem! Ne zaman ki nefsime galip gelirim, bela ve sıkıntılara yeterince katlanmışımdır, vatanım, milletim, masum kardeşlerim zulüm altında eziliyordur ve kalbime cesaret, elime bir kılıç(adalet) verilmiştir, Allah'ın rızasından emin olmuşumdur, hırsız, arsız, kimin kim olduğu ayan olmuştur, şer ve hayır netleşmiş, hüküm verilmiştir, işte o zaman harekete geçmemek gerçekten zayıflıktır. Ama nefs işin içindeyse, savaşta dahi olsak, Hz.Ali(r.a.) gibi, suratınıza tükürüldüğü anda tam, kılıcınızı indirip "artık sana vuramam, çünkü işin içine nefsim karıştı" diyebilmektir marifet… Onun için Eyv'Allah'a devam, İllallah son durak! Ve tabii dikkat! Lakin toplumumuz her zamankinden daha güçlü bir şekilde kışkırtılmaya, bölünmeye, kaosa itilmeye çalışılıyor sanki… Kimdir, nedendir bilmiyorum! Tam sınıf atlayacağız, atlayamıyoruz. Müdahale aşikar, niyet karanlık. Bizimle beraber İslami değerler, insani değerler de hedef tahtasında gözüküyor. Agatha Christie romanı olsa soracak dedektif Hercule Poirot "Acaba bu en çok kimlerin işine geliyor?" diye… Ah nefs, 'Kış geldi, geliyor', belki de dünyan karlar altında kalacak. Sığınacak sıcak bir gönül bulamayan kimileri telef olacak… Hakk'ın ipine sıkı tutunma zamanıdır. Medet Ya Allah! Kendime tavsiyem; Dışarıdaki gürültüden merkezine sığın ve fırsat buldukça dua et de kolaylıkla atlatalım bu dönemi, ki hayrını görelim! O işitiyor… Sınavdan sonra büyük ödül var inş'Allah! Hu
Paylaş