Paylaş
Bu gibi görüntülere sık sık rastlıyoruz artık.. İnsanlar, kalabalık… ve görüş alanımdakilerin tamamı cep telefonu ekranına kilitlenmiş vaziyette. Oturanlar, ayaktakiler, istisnasız hepsi sanal alemlerinde. Orada o sırada anne ile evladı bir rastlantıyla yan yana denk gelse, sanmam tanıyabilsinler birbirlerini, herkes kendi hayal ülkesinde. İnsanlar temsilen cep telefonlarına indirgenmiş gibi o an gözümde. Aklıma Hazreti Musa(ra) ile asası geliyor. Hz.Musa, asası elinde, (teşbihte hata olmaz) Hazret de adeta Allah’ın(cc) asası işlevinde. Bence cep telefonlarıyla durumumuz da böyle. Yaradan’ın kulları O’nun akıllı telefonları nispetinde. Hele ki veli kulları, özel bir kampanyayla(!) kesintisiz ve sınırsız bağlantı halinde. Bizlerin kontür yüklememiz lazım ara sıra, şarj olmamız ve de. Bazılarımız da var ki sözleşmeleri başka şebekeyle, kullukları nefislerine.. Çağ iletişim çağı, ibadet(abd=kul kökünden hareketle; kulluk) iletişimdir, iletişim ise incelikli iş…
‘Musa’ ismi antik Kıpti dilinde ‘Mu=su / Sa=kargı, kamış’ hecelerinin bileşkesiymiş ya; kendisine bu ismin verilmesi elbette pek hikmetli. Görünen sebep Hz.Musa’nın suda yüzen, su kamışından yapılmış bir sepet içersinde Nil nehrinde kamışlara takılı vaziyette bulunması olsa da, fakir bu ismin Allah’ın muradınca bize bir mesaj taşıma özelliğine de sahip olduğunu düşünenlerdenim. Kanımca, Hazret’in bu ismi almasının bir hikmeti demin bahsettiğim gibi Musa’nın temsilen Yaradan’ın asası gibi olmasına gönderme. Yaradan’ın elinde, ona teslim, Hakk’ın yeryüzündeki işlerini görmesine en güzel bir araç, bir vesile… Ve sanki kutsal kitapların anlatısında Hz.Musa ile elindeki asanın işlevi arasındaki bağ da bunu kanıtlar nitelikte. Hazret Allah’a tabi, asası da ona, yani asa Musa vasıtasıyla aslında Allah’a tabi.. Madde ve mana; bizde ikisi de var. Yaradılış hiyerarşisi en kaba düzeyin en ince düzeye kademeli olarak tabiyeti şeklinde düzenlenmiş. Madde ruha, ruh da Yaradan’a tabi. Hoş herşey aslında Yaradan’a tabi ya… Görünür alem bu türlü işte; köprüyüz biz de. Ne mutlu eşyanın hakikatine erenlere, selam olsun Rabbim’in halifelerine! “…Ve (oku) attığında sen atmadın, lakin Allah attı…” (Enfal suresi 17. ayet)
Allah Teala nida eder: “O sağ elindeki nedir ey Musa?”, “O benim asamdır(değneğim,sopam), ben ona dayanırım(yaslanırım, destek bulurum), onunla koyunlarımın üzerine yaprak silkelerim, benim için onda başka faydalar da vardır(başka işlere de yarar)” Taha suresi 17-18. ayetler
O devrin yaygın bir aleti, en geniş kullanımlı teknoloji ürünüdür asa. Bugün olsa acaba Hazret elinde ne ile olurdu diye sorunca zihnim, otobüsteki manzara cevabı aşikar ediyor fakire; “O benim cep(akıllı) telefonumdur, ben ona dayanırım, yani birçok işlerimi onun marifetiyle görürüm, o olmazsa dayanaksız kalırım, onunla koyunlarımın üzerine yaprak silkelerim, yani bakımıyla yükümlü olduğum kimselerin rızkını çıkarmama, yakınlarımla ilgilenmeme vesile olur, onun sayesinde kendim, çevrem için faydalı işler, iyi şeyler yaparım (zannederim)”..
Cep telefonlarına yaslanan bir toplum olup çıkmışız. Artık Musa’nın asası misali, bizlerin uzantısı haline gelmiş olan akıllı telefonlarımız ile o kadar haşır neşiriz ki, zaten sanal olan bu dünyanın daha da sanal bir versiyonuna bağlandıkça bağlanmadayız sanki. Gözümüz, kulağımız devamlı üzerinde, gerekli gereksiz dikkatimiz sürekli onda. Durum kullanana ve kullanma biçimine göre izafi tabi. Gerçekten de büyük kolaylık bu yeni teknoloji lakin araç amaçlaşıp, aracı özneleşince hakikatten bir kademe daha uzaklaşmasak bari..
Akıllı(!) telefonlarımızın Yaradan’ın bazı sıfatlarının mazharı(açığa çıkmasına vesile) olmak dışında kendiliğinden bir işlevleri olamaz. Günümüz cep telefonlarındaki pek çok sıfat tecellisinin bazıları; Ya Alim(ilmin sahibi), Ya Kayyum(herşeyi ayakta tutan, herşeyin dayanağı), Ya Hafız(muhafaza eden, herşeyi hafızasında tutan), Ya Habir(herşeyden haberdar olan), Ya Muin(yardımcı olan), Ya Rezzak(rızkı veren)… Dolayısıyla tüm sıfatların sahibi olan Rabb’ı zikretmeye, O’na şükre vesiledir aslında lutfen kısıtlı kullanımına müsade edilen her eşya, her araç; araçların bu farkındalıktan uzak kullanımı cahillik yahut vefasızlık olmuş oluyor öyleyse. Kullanıcıların eşyayı salt nefislerine izafe ederek kullanmaları ise bu meşgaleler esnasında bütünsellikten kopmaları, abesle iştigal, diğer yaratılmışlara karşı duyarsızlık, edepsizlik, hatta çevreye zarar verme şeklinde gerçekleşebiliyor maalesef. O’nu yüceltmekten uzak düştüğümüz bu gibi durumlar nefisleri bağlayıcı ancak, Yaradan’ı değil. O’nun indinde herşey olması gerektiği gibi, yerli yerinde. Bizim vesile olmayı seçtiklerimizin karşılığı ise ola ki alınmaktadır aynı evsaf ve nispette..
Tevrat ve Kuran’da zikredilen hikayenin devamını bilirsiniz; Allah(cc) Hz.Musa’ya asasını yere atmasını(bırakmasını) buyurur. Hz.Musa söyleneni yapınca hayretle asanın bir yılana dönüşerek hareket ettiğini görür, hatta ürker, ta ki Allah onu tutmasını söyler ve akabinde yılan asa konumuna geri döner, bundan sonra asası Hz.Musa’nın türlü mucizeler gerçekleştirmesine, inananların nice hayırlara erişmesine vesile olacaktır (ibretlik akıllı telefonlarımızın da doğru kullanımla pek çok hayırlara vesile olabileceği gibi). Buradaki hikmetlerden bazı kavrayabildiğimi düşündüklerimle ilgili nasipse haftaya konumuza devam etmek üzere, hoşçakalın akılları telefonlarınınkinden üstün, dolayısıyla kendileri telefonlarına mahkum değil de telefonları kendilerine tabi sevgili okurlarım… Hu
Paylaş