Paylaş
Sahi şah damarından daha yakın ne var ki? Ona kan pompalayan kalp, gönül değil mi? Ki sahibi belli.. Evinde senle olmayı arzular; Dost! Lakin sen gönül evini öyle doldurmuşsundur ki ıvır zıvırla; yakışık almaz, temizlemen gerekir.
Tüm o bağlandıkların; gereksiz.. Sana bir şeylere sahipmişsin hissi veriyor ya; Yalan! Boşanmalısın masivadan… Çünkü talip oldun, çünkü bilirsin içten içe, çünkü özlersin; Hakikatini…
Yazık, neler meşgul ediyor seni şimdi. Öyle ki; hatırlamıyorsun. Uyanma ihtimali; ancak belaya düçar olduğunda…
Bu bir fırsat senin için; En aciz durumunda, kibirden eser bırakmaz ya acziyetin itirafı; sen zelil, miskin, zayıfsın.. İşte bu; nefsin! Nefsin hiçliğe en yakın hali..
Böylece tasdik eder Rabb’inin yüceliğini, iktidarını, muazzamlığını. Adeta der ki; “Ya Hakim! Beni bana bırakma, teslim oluyor kulun.” Nefsin gölgesi kısaldığında; ‘Ruhun Nuru’ tepede en parlak halini almakta. Herşey zıttıyla kaim. Ya Rahim, Sen sana sığınanı gözetirsin! Gönül secdeye vardı; ister kaldır, ister öylece bırak…
Kurtuluşun başka yolu var zannediyorsan, etme; Kulluk… Zaten bütün sıkıntıların sebebi bu direnç, bu kibirdi; putlar! Hazır kırılıyorken.. Fırsat; Sahibine sığın. Gönlüne esas sahibini buyur et artık. Ve bul huzuru!
Haydi bir adım at, bir başla, yönel; Korkma! O en zor ilk hamleyi yaptıktan sonra, az sabır ve bak neler olacak. Șaşıracaksın bir adım atana gerçekten koşa koşa icabet eden olduğuna. İnan; şükredeceksin varlığına hayranlıkla.
Belki de; “Nasıl yöneleyim bu halimle, putlarla bezeli kalbimde ne arasın O’nun sevgisi?” diyeceksin.. Bir nokta kadar da olsa orada rahmaniyet; işte onu büyüteceksin. Ondan aldığın kuvvetle etrafını temizleyeceksin. Eğer misal lazım olacaksa buna, bir büyüğüm anlatmıştı, anlatayım sana da:
Hicret’ten sonra, Medine döneminin ilk yıllarında, ‘Nebiyyi Zişan Efendimiz Hazreti Muhammed’(sav) imamlığında namaz kılıyorken Sahabe-i Kiram, ve Beyt’ül Makdis’e hürmeten, henüz kıblesi Kudüs’e doğru iken dinimizin, beklenmedik bir şey olmuş birden namazın ortasında. O an Hazreti Peygamber’e inen ayet, kıble olarak Mescid-i Haram’ı, Hz.Adem’in inşa ettiği, Hz.İbrahim ve oğlu Hz.İsmail’in ihya ettiği, Hak dinin ilk ibadet yeri olduğu rivayet edilen Kabe-i Muazzama’yı işaret ediyordu artık. Hz.Muhammed(sav) razı, hemen yüzünü oraya dönmüş namazını bozmadan. Cemaat de ardından.. Ve bundan sonra müminlerin kıblesi ‘Kabe’ olacaktır…
“Ee ne var bunda” deme! Düşün ki oradasın o anda. Yıllardır yüzünü döndüğün kıbleden yüz çevirince Hz.İmam(sav), tereddütsüz ona uyacaksın. Bir putu daha kıracaksın. Az akl-ı evvelsen ancak, vay haline. Çünkü yöneleceğin kıble, Kabe, putlarla dolu o sıra; Hubel, lat, menat, uzza, rivayet o ki 360 irili ufaklı put, çevresinde, içinde… Nasıl secde edeceksin cahiliyenin putlarıyla dolu bir yere?
Beytullah, orada mı ki Allah? Elbet bu bir remizdir, secde edilecek olan gönlündekidir. Uyulacak olan, sevgilidir. Allah’ın emrine itaat ibadettir. Kastedilen O’nun hakikati, ki vechi her yöndedir. Lakin yönlerden biri imamdır diğerlerine. Nasıl ki insanlar dahi derece derece…
Hazreti İnsan’ın gönlü ne yöne, biz döneriz o kıbleye. Alemlere rahmet Muhammed(sav); onunla rahmet indi Kabe’ye. Hz.Adem’in, Hz.İbrahim’in dergahı… Vefa ile şenlendi!
O günün evvelinde, her namazdan önce göğe bakarmış Resul-u Kibriya(sav). Hasretmiş o makamın şanını yüceltmeye. Rabb’inin istediği gibi. Ahlak-ı Muhammedi, Kuran ahlakıdır zira. Kitabın tecelligahı onun gönlü oldu. Ayna.. Nasıl ki; “Ve muhakkak ki O, kafirlere hasrettir.”(Hakka 69;50) diyor Allah, aynen böyle bir merhametle yoğrulmuştu (Kafire hasret olması onun kafirliğine değil, onu temizlemeyedir elbet). Herkeste muhatap alınacak bir güzellik mutlaka var, görebilene. Gören o noktaya değdi, kıymetini bildi, teklif etti.. Hidayet ise şüphesiz Allah’tan(cc)… Lakin sevdiğini hiç kırmaz Yaradan. Velhasıl içi putlarla doluyken dahi terketmediği Mescid-i Haram’ı insanlığın kalbinin arzdaki ebedi temsili kıldı, temizledi. Ve sonunda tahtına kuruldu Rahman…
Allah’ın tahtından maksat manası değilse, Kabe’den rumuz gönül değilse, haşa taşa toprağa mı secde edeceğiz? O taş topraktan kasıt hakikati değilse, iblis haklı demek olur Adem’e secde etmemekte.. Bizde kan dökücülük, bozgunculuk gördüler kardeşim. Rabbim “Ben sizin bilmediklerinizi bilirim”(Bakara 2;30) buyurmasa bakılmazdı yüzümüze. Kıblegahı olduk meleklerin nihayetinde. Kalbimizdeki olası tüm putlara rağmen, hakikatimiz uğruna… “Rabbim sizi temiz kılmak ister” (Ahzab 33;33, Maide 5;6) Hamdolsun!
O gün şanlarına yaraşır bir tevekkül, bir teslimiyetle Kabe’ye döndüler Sahabe-i Kiram. Bize de örnek olsun ki, demek bir gönül, putlar barındırsa da içinde, dost Muhammed’in(sav) hatırına, Rahman’ın yüzü suyu hürmetine, hakikati şerefine, hasretliktir bize, layıktır secdeye. Öyleyse uy Habibine ve güven. Șefaat edecek ümmetine de merhametiyle!
Sözü kendimize getirecek olursak derim ki; o rahmaniyeti bul putlarla dolu kalbinde. Ona yönel, onu yücelt. Allah sevgisini arzulamakla sula bahçeni, yeşerecek çiçekler, ayıkla ayrık otlarını tevbe ile, gübrele hüsnü zan ile, güllük gülistanlık oldurursun iyi amellerinle çölü bile. Zamanla putlar barınmaz olur böyle yerde. O ve O’nun rızası için sevdiğin herkes seninle. Tavaf eder alem çevresinde.. Unutma ki zamanı geldiğinde, Mekke fethedildiğinde, o gün Resulullah’ın(sav) yüzünü döndüğü Beyt’ül Haram tüm putlarından temizlenmiştir neticede. Mutlu son! Darısı gönlümüze o halde…
Gördün mü? O kadar da umutsuz değilmişiz! Hele az gayret, eyler elbet himmet ve gün gelir, sana kıbleni bulduran belaya duyarsın minnet. Aşk olsun! Hu
Paylaş