Paylaş
Ustayı eserinden tanırsın. Bir ustanın elinden çıkan yemeğin tadına doyum olmaz, ustanın elinden çıkan sanat eserinin seyrine gönül dayanmaz. Hasta kişi hastalığının tedavisinde usta bir doktar arar iyileşme şansının artması için, bilimin büyük ustaları çığır açan buluşlar yaparlar, evreni kavramamızı kolaylaştırırlar, mimarlar, mühendisler ustalaştıkça yaşam kalitemizi yükseltir işleri; insanın, insanlığın yücelmesine vesiledir ustalar. Eğitim sistemi piramidinin en üzerinde mertebe mertebe ustalar yer alır, bir kamyon dolusu gülden elde edilen bir şişe gül yağı gibi, insanlığın en rafine ürünü gerçek ustalar, ustalıklarıyla tüm insanlığa hizmettedirler.. Usta olmayanlar için ise bir ustaya hizmet işlerin en güzeli, o zaman sen de pay sahibi olursun! Hizmeti en büyük olana 'Usta' denir bizim oralarda, geri kalanımız onun hizmetini yapabilmesi için yaşamını kolaylaştırmaya çalışırız, herkes kendi çapına göre, yemeğini pişirenimiz, çamaşırını yıkayanımız, çayını getirenimiz, aslında bir bütünüzdür, ondan gayrı değil… Unsurlardan biri aksasa, ustanın işi aksar, bütünü etkiler, sindirimde bir sorun olsa mesela, bundan baş da etkilenir, bir diş ağrısından nasıl iş yapamaz hale geldiğinizi düşünün!
Şüphesiz ki insan olmak zor, hele 'kamil insan' olmak.. Bu işin de ustası vardır. İnsan yetiştirmek evrendeki en meşakkatli işlerden olsa gerek. Bunca basit işin dahi ustaları oluyor da insan yetiştirmenin ustası olmaz mı; Var! Belki bu zatların büyüklerine ender rastlanır ancak emekleri, bilsek de bilmesek de hepimize bir şekilde pozitif etki etmekte. Kamil insanın yüksek maneviyatı evrenin kılcal damarlarında dolaşan can suyu gibidir, soluduğumuz havada, bereketli toprakta himmeti vardır. Yaradan sevdiği kullarının hatırı için evreni ayakta tutar, çünkü bu zatların gönüllerinden tüm yaradılışı kucaklayan sevgi ve merhamet yayılmaktadır. Ve biz de onun içindeyizdir. Allah'ın ustalarının yüce hizmetleri, O'nun bilinmesine, sevilmesine vesile olmaktır, bizi aşk kutbunun etrafında döndüren manyetik alanın zahirinde(görünen yüzünde) onlar, batınında(içe dönük gizli yüzünde) Hakk vardır. Ne mutlu ki Rabbimiz bizi yaradılışın sonuna kadar bu ustalardan mahrum bırakmayacak, çünkü o zalim bir kral değildir. Zalimlik varsa o bizde, çünkü biz ustaya hizmettense, faydalı olup söz dinlemektense kendimizi usta olarak kabul ettirme sevdamızdan ötürü bütünün işleyişine çomak sokarız, tâbi olmaktansa, müstakil kalmak ya da adımızdan bahsettirmek uğruna gerekirse bedendeki uyumsuz kanserli hücre olabilmek, nefsimizin 'benlik' hastalığı.. Bir çeşit intihar eğilimliyiz sanırım! Bu da bizim sınavımız, insan olmanın yaradılışa hizmetten geçtiğini idrak edemiyor, birliğe, evrenin eşsiz düzenine, ahengine ve hiyerarşisine meydan okuyoruz. Veren elin alan elden üstün olduğunu anlayamıyoruz. Yaradılışımızın gayesi olan aydınlanmayı sihirli bir değnekle mi gerçekleşecek sanıyoruz? Kısa yoldan usta olmak, daha çırak olmadan, kalfa olmadan, bir ustanin eğitiminden geçmeden kolay mı?
İnsan yetiştiren gönül ustalarına gelenlerin çoğu bir şeyler almak peşindedir, kendilerine göre türlü talepleri olur. Şimdiye kadar huzura kafadan, "Sizin için ne yapabilirim, bir ihtiyacınız var mı, ne yer ne içersiniz?" diye gelenini pek duymadım, doğaldır. Usta da yetişebildiği kadarıyla taliplerin sorularını cevaplamaya, yardımcı olmaya çalışır, Allah'ın verdiği kadar, bildirdiği kadar.. Bu şekilde o da hizmet ettiği kendi ustasının yoluna katkıda bulunmaya, eğitimimin zekatını, ustalığın hakkını vermeye gayret eder. Yükseltmek için verir, verdikçe yükselir. Usta vermenin görevi olduğunun bilincindedir, vermenin yükselttiğini bilir ve talebesi için de bunu arzular, incelikle nasihat eder ve fakat farkındadır; hizmete yönelmedikçe talip, aldığı en hikmetli nasihat dahi nefsini besler ancak, bilgeleştirmez onu, olsa olsa bilgiçleştirir. Nasihati bir yana kendisi bizzat haliyle örnek olarak esas kıymetli dersi vermektedir usta, umulur ki talibin gönlü yumuşar, açılır, ustanın halini hal edinir.
Nefs hizmet etmeyi sevmez, hizmet görmeyi sever. Öyleyse maneviyatta ilerlemenin birinci adımı bu döngüyü tersine çevirmeye çalışmak olmalı. Sevecek birini bulmalı.. Bunu kavramış, arayışa başlamış insanlar da az değil. Ancak rast geldiğim taliplerin çoğu bir 'Şems' arar, sanki kendisi 'Mevlana' olmuş da, ya da Mevlana'sını arar Şems'mişcesine. Ama yoktur, ne hikmetse? İşte nefse cihat eden orduya katılmamak, patinaja devam etmek için bahane.. Daha er olacak, onbaşı, çavuş yetmiyor, generalle görüşmek istiyor, ustabaşıyla! Görüşebilirse o da şunun için; sorgulayacak, sınayacak, kafasında çizdiğini bulabilir, kendi görüşlerini onaylatabilirse olacak o iş. Hakkıdır! Layık görürse, ustanın kendisine hizmet etmesine müsade edecek, lütfen… Hamd'olsun! Devir böyle, herkes çok biliyor ve çok kıymetli, insanlık çok ilerledi malumunuz, ustalaştık insanlıkta. Artık usta çok da hizmetkar yok! Herkes kendine.. Bence bu çağa isim konulmadıysa henüz 'ustalar çağı' diyelim, 'marifeti kendinden menkul ustalar çağı'… Sonra da 'kanser neden bu kadar arttı?', e na'apalım her hücre kendi kafasına göre takılıyor, hür, özgür, 'usta' ama mutsuz, hasta… Vah, vah!
Ustanı ancak kendi içindeki ustayı bulmaya hazır olduğunda bulacaksın ve ona hizmetin kendine hizmetin olacak, kendine hizmetinse insanlığa hizmetin! Gerçek bir gönül ustasının en alt kademedeki hizmetkarını dahi bulabilirsen bir gün, samimiysen talip ol, acziyetinle çal kapısını, kibirini askıya as ve tevazuyla gir huzuruna, sonra otur bir kenara, sana söz verilinceye kadar da konuşma, ne istiyorsun deseler, 'hizmet etmek' de, baksınlar hizmet etmeye layık mısın? Gayretle, sabırla, adım adım çıkacaksın merdivenleri… İnş'Allah!
Paylaş