Paylaş
Önce şartlar yerine gelmiş mi bir bakalım..
Herşeyden evvel; demek ki canımız, cananımız, imanımız, insanlığımız zulüm ile tehdit altında.
Bu tehdit, tehdit olmaktan da çıkmış hatta, zulüm, katliama dönüşmüş durumda.
Huzurumuza, bekamıza kastedilmekte; Kendini savaşarak korumaktan başka bir seçenek kalmamış masada..
Öyle mi?
Şöyle mi ki; İnsan olmanın gereğini yaptığın için üzerine pislik dökmüşler, sineye çekmişsin.
Sana hakaretler etmişler, itibarını yerlere sermiş, üzerinde tepinmişler, katlanmışsın.
Seni taşlamışlar, "Allah'ım onları affet, ne yaptıklarını bilmiyorlar" diye dua etmiş, yalvarmışsın.
Sonra kardeşlerini köle etmiş, ezmişler, "belki vazgeçerler" diye ummuş, ısrarla Hakk olanı, sevgiyi anlatmışsın.
Aç bırakılmış, susuz kalmış, abluka altında daralmışsın. Ya Sabır! Yıllarca sabretmişsin, bozulmamışsın.
İçinde baş kaldırmaya yeltendikçe kin, öfke, nefret…, edep ile, muhabbetle bastırmışsın.
Ne sen yılmışsın barışı istemekten ne de düşmanların yılmış düşmanlık etmekten.
İyiden iyiye sınanmışsın, pişmiş, yanmışsın; ilkelerinden caymamış, 'Habib'in yolundan ayrılmamışsın.
Ve gün gelmiş, onca kayıptan, onca sıkıntıdan sonra, Allah rızası için, evini barkını, malını mülkünü, hatta yolundan ayrı düşen eşini, akrabanı dahi gözden çıkarmış, artık zalimlerin yanından uzaklaşmış, sana insanca muamele etmeye gönüllü gerçek kardeşlerinin yanına varmış, sığınmışsın..
Ama düşmanlar seni orada da rahat bırakmamışlar.
Yine tehdit etmişler, içine nifak sokmak için binbir dolap çevirmişler.
Can damarlarını kesmek istemişler.
Söz vermişler, tutmamışlar, aldatmışlar, kandırmışlar.
Gözleri dönmüş, insanlıktan tamamen uzaklaşmışlar.
Sonunda da seni zayıf bilip tüm kibirleriyle, silahları, ordularıyla üzerine çullanmak için peşinden gelmişler.
Sen ve temsil ettiğin değerlere acımasızca saldırmaktalar; bitirmek için, yok etmek için…
Tüm bunlardan sonra artık, bu noktada "Size haktır savaş" buyurmuş Hazreti Allah, dile getiren de Resulullah!..
İşte savaşın farz olduğu koşullar böyle İslam'da… Durumumuzla bir mi?
Diyelim ki buraya kadar anlatılan şartlar gerçekleşmiş benzer şekilde, o zaman; "Haydi savaşa"! Tabi gücün de varsa.. Ama durun, lütfen bir dakika daha!..
Ayrıca şu var çünkü; Savaşın edebine uygun davranmayı taahhüd edebiliyorsak girebiliriz ancak bu yola..
Hayatı, insanı yüceltmek adına. Yoksa katil oluruz mazallah! Bir insanı bilerek, nefsine uyup, haksız yere öldürmek demek, tüm insanlığı öldürmek demek, Yaradan'a isyanın en büyüğü, cehennemin dibine niyet etmek demek.. O halde dikkat:
Düşmanını bileceksin. O savaşın içinde kişisel çıkarlarının peşinde, ganimet, cariye, paye vs. için bulunuyor olmayacaksın. 'Aman' diyene vurmayacaksın.
Hele kadınlara, çocuklara sakın dokunmayacaksın. Kafana göre hareket etmeyeceksin, Hakk dostunun sözünden çıkmayacaksın, astlık, üstlük nizamında yerini bilecek, gereğini yapacak, silah arkadaşlarını, yoldaşlarını tehlikeye düşürmeyeceksin.
Cenk meydanını terk edip, kaçmayacaksın. Kaybetmeyi, gerekirse ölümü göze alacaksın.
Korkuna galebe çalacaksın. Öfkeyle, kin, nefret, intikam hisleriyle hareket etmeyeceksin, insanlığını koruyacak, kalbini bozmayacaksın. Hz.Ali(ra) gibi, icabında yüzüne tüküren hasmını, 'Araya nefsim karıştı' diye bırakabilecek, öldürmeyeceksin.
Af dileyen, pişman olana kılıç inmeyecek.
Onun pişmanlığının samimi olup olmadığı senin tarafından değerlendirilmeyecek.
Sen iyi niyetten taviz vermeyeceksin.
Yaralılara, hastalara yardım edecek, esir düşenlere merhamet göstereceksin.
Senin yediğinden yiyecekler, giydiğinden giyecekler, canları sana emanet.
Hele ki asla zulüm, işkence etmeyesin, horlayıp, aşağılamayacak, düşmanınca davranmayacaksın.
Unutmayacaksın; Sen barış için savaşmaktasın! Akıllı, uyanık olacaksın!
Barış imkanı belirdiğinde sevinçle savaşı bırakacaksın!
Belki de akabinde, evvelden karşında savaşanla yan yana çalışacaksın! Razı mısın?
Tüm bunlara razı olsan da, hevesli değilsindir umarım yetim bırakan savaşlara!
Hele ki o dönemler kapanmışken, insanlık bu zamana kadar gelmişken, 'küçük savaş' bitmiş de "nefislerimizle olan büyük savaş" çağı çoktan ilan edilmişken, çağın gerisinde kalmak ister mi insan yeniden?
Kaçınmak için elimizden geleni yapacağımız son çaredir, yaşam için, haklı da olsak, can almak!
Şeksiz, şüphesiz tüm şartlar yerine geldiğinde ise ölümdür, namertliktir savaştan kaçmak..
Ne zor işmiş Ya Rabbim insan olmak, kul olmak, doğruluktan ayrılmadan, sevdiğinden yana kalmak.
Dirilerle anılmak. Ah!
Hayaletlerle savaşmak, birbirimizle savaşmak, kendimizle savaşmak… Asıl kiminle savaşmak?..
Allah sonumuzu hayretsin, geçebileceğimiz sınavları dahi vermesin, korusun, nefis terbiyesi yolunda bize "Latif" esmasıyla yardım etsin! 'Sıratı müstakim'den ayırmasın! Barışı nasip etsin!
Zalim kafir ve münafıkları da ıslah etsin! Islah etsin! Islah etsin! Islah olmak istemeyenlere ise "Kahhar" esmasıyla muamele etsin!
Karada, denizde ve havada, her cenahta, bizim can güvenliğimiz için kendi canlarını tehlikeye atan güvenlik güçlerimizi ve ordularımızı mansur ve muzaffer eylesin!
Ülkemiz, milletimiz, ümmetimiz için hainane emelleri olanların bu hainane emellerini kendi başlarına makus etsin!
Bizleri de kazasına rıza gösterenlerden, hikmetini bilenlerden, himmetine erenlerden, cemalini bulanlardan, onun istediği gibi olanlardan eylesin!
Büyük savaşta yalpalamaktayken insanlık ailesi uzun süredir zaten, korkarım ki küçük savaştan dolayı ayağımız tümden kaymasın!
Sabrın tükendiği şaşırtmacalı zamanlardayız… Haklı kalmalı, Hakk'la kalmalıyız. Hayırlısı inş'Allah! Hu
Paylaş