Paylaş
Daha kendisi teşrif etmezden önce, Ramazan ayının tatlı meltemi hafif hafif estirmeye başlamıştı ki, kendimi tuhaf bir şekilde mutlu hisseder olmuştum. Sanki özlediğim birine kavuşacakmışçasına, içimde pır pır minik kelebekler… Bu anlaşılmaz hal üzere, cüzzi aklım işin acayipliğinden dem vurup kendisine mantıklı bir sebep sunmamı talep etti. Garibim herzamanki gibi ikilemde kalmış, gönlümün bu coşkusuna iştirak etmeli mi, etmemeli mi, onun derdine düşmüş sızlanmadaydı. Kendince yönettiği elemanları da endişesine taraf etmek için kulis yapmaya başlamıştı hatta ufaktan. En başta mideyi muhatap olarak kestirmiş gözüne, ona fısıldıyordu kaygı gerekçelerini; "Bak şimdi, hissettin mi sende garipliği, hayra alamet değil korkarım patronun bu yersiz sevinci! Ramazan geliyor belli ki. Hem de senenin en uzun günlerinde, bir de sıcaklar bastırdı mıydı, yedik ayvayı! Hatırladın mı mübarek ayı, hani oruç ayı.. Aç kalacaksın, aç! Benim için de iyice zor olacak yönetmek bu şartlarda, sorumlusu olduğum şu koca sistemi. Varlık içinde yokluk.. Kolay mı? Gel gör ki patron inatçı! Gerçi tüm elemanlar idare eder durumda ama, daha rahat olurdu, ah bir anlayabilseydim işin hayrını…"..
Sevgili aklımın kendini hikaye kahramanlarıyla özdeşleştirmekten hoşlandığını bildiğimden, Ramazan'a dahlini de pek istediğimden ona inci gibi bir mesel getirdim okyanusun derinliklerinden, anlatalım mealen :
"Leyla'nın babasının, arazilerindeki bazı mevsimlik işler için dışarıdan işçi tutması icab etmişti. Bunu haber alan Mecnun da boş durur mu? Biricik sevdiğini görebilmek uğruna bu kaçırılmaz fırsatı ganimet bilip o da işçilerin arasına yazdırmıştı kendini. İşyerine giderlerken sevincinden yerinde duramıyor, 'Leyla da Leyla, ah sevgilim Leyla' deyip duruyor, aşklarının yüceliğinden dem vuruyor, o da yetmez, yüksek sesle şiirler okuyup halden hale giriyordu. Mevzunun heyecanı diğer işçileri de sarmış, onlar da seviniyorlardı sevgililerin bir şekilde kavuşacak olmasına..
Aşkla, şevkle çalıştı Mecnun yorulmak bilmeden tüm sabah. Derken öğlen olup da yemek vakti geldiğinde, heyecan doruk noktasına varmıştı zira Leyla idi karavananın başındaki. Herkes merakla bekliyordu Mecnun'un meşhur sevgilisinin onu görünce vereceği ilk tepkiyi. Mecnun da içlerinde, işçiler ellerinde boş taslar, Leyla herbirine özenle boşaltıyordu kepçeyi. Sıra Mecnun'a geldiğinde, bir anlık bakışma ve 'tınn' diye bir ses yankılandı havada.. Geçti Leyla, Mecnun'un tasına bir lokma bile boşaltmadan; elindeki kepçeyle boş tasına vurup Mecnun'un, öylece devam etti. Ve karavanayı dağıtmayı bitirip aceleyle, dosdoğru eve girdi, gözden yitti..
Acayip sevinçliydi Mecnun! Diğer işçiler bizimkinin 'Mecnun'(çılgın, deli, divane, tutkun) lakabını boşuna almamış olduğuna iyice kani olmuşlardı şimdi. Kendileri daha fazla üzüleceklerdi neredeyse Mecnun'dan. Anlamsızdı Mecnun'un bu sevinci. 'Delidir ne yapsa yeridir' derler amma, belki vardır akla mantığa sığar bir açıklaması? Biraz meraktan, az da eğlenmek için haliyle fukaramın, takılmadan edemediler; 'Bre Mecnun, sen harbi deliymişsin ha, seninki bir damla aş komadı tasına, 'tın' dedi geçti, sense sanki dudağına buse kondurmuş gibi sevinmedesin oysaki, bu ne iştir yahu?'. Mecnun, taptaze bir gülümseyişle cevapladı suali; 'Aşık olmayan, aşığın halinden ne anlar? Sizin açlığınızla benimki bir midir? Siz midenizin açlığına açlık dersiniz, ben gönlümünkine.. Leylam halden anlar. Size istediğinizi verdi, bununla anca bir öğün karnınız doyar. O benim halimin başka olduğunu bilir de bana size davrandığı gibi davranır mı hiç? Can paresi sevgilim, hepiniz şahitsiniz, bana farklı, özel davrandı Leylam; Duydunuz nasıl da titretti yüreğimin tasını, böyle verdi velhasıl gönlümün lokmasını, şükürler olsun, ki ne unutulmaz bir andı!"…
İşte böyle ey akıl.. Şimdi söyle; Ne zaman gönül kayığına bindin de zarar ettin? Siz ikiniz birlikte hareket ettiğinizde fakir hep rahat ettim! Sevinmez mi insan? Rabbim'den güzel bir hediyedir 'Şehr-i Ramazan'! Öğrenemedin mi hala; O'nun rızası için neden feragat etse insan, Rabbim'in katından, daha latif bir ihsana kavuşur mutlaka. Midenin çanağı az boş kalsa da merak etme, buna koşut gönül tası dolar nurani bir gıdayla. Şu cesette öyle bir organ ki adına kalp denen, o sıhhat buldu muydu, sıhhatlenir tüm beden. Maksadı ruha hizmet etmek olan beden… Yorulacaksa bu yolda yorulsun! Elbet ölüm erişecek gün gelince lakin ne gam, ebediyyette gönlündekiyle daim olacak can.. Senin hizmetlerin de hatırlanacak ey akıl, hiçbir gayret karşılıksız kalmayacak inan! Patrondan çok patronculuk taslama yalnız sakın. Bir üst akıl var ki senin menbağındır. Herşeyin en hayırlısını bilir. Güven! Sana muamelesi özeldir. Ramazan'ın Müslümanlara muamelesi gibi, Leyla'nın Mecnun'a muhabbeti gibi… Damlanın okyanusa kavuşmasının acı/tatlı hikayesidir yaşanan.. Her birimizinki olması gerektiği gibi, hususi… Kıymetini bil; Gel sen de bu kutlamaya katıl! Varlık içinde yokluk, yokluk içinde varlık; Kucaklaşıyor bak! Huu…
Paylaş