Paylaş
Başta Hz.Muhammed (SAV)'ın hanımlarından Ümm Seleme olmak üzere çeşitli kaynaklardan doğrulanan şu sahih hadis'e göre; mealen, "Ey Ehli Beyt, Allah ancak sizden her türlü pisliği gidermek ve sizleri temiz bir şekilde kılmak ister" (Ahzab suresi:33) ayeti indiğinde, Hz.Muhammed (SAV), Hz.Ali, kızı Fatıme, torunları Hasan ve Hüseyin'i (RA) yanına toplayıp abasını onların üzerine örtmüş ve "Ey Allah'ım, bunlar benim Ehli Beytimdir…" buyurmuş. Bu Zat'ların taa ruhlar alemi yaratıldığında Hz.Peygamber'e (SAV) en layık eşlikçiler olarak o'nun nurundan halk edildiklerine inanıyorum. Her biri yüksek ahlak, fazilet, keramet sahibi idiler. 'Beyt' ev demek olup, 'ehli beyt', ev ahalisi ve aile olarak anlaşılabilir. 'Ev' kelimesinin derin manasını 'gönül' olarak da kabul edebiliriz. Gönlünde Allah'tan başkası bulunmayan Hz.Muhammed'in (SAV) gönlüne yaratılmışlardan girebilenlerin başlıcalarıdır onlar, Yaradan'dan ötürü…
'Şura suresi' 23’üncü ayette mealen "De ki; ben yapmış olduğum tebliğ görevine karşılık sizden bir ücret istemiyorum, akrabaya sevgi, muhabbetten başka…" deniyor. Bu ayette kullanılan ‘el kurba’ -ki akraba kelimesi ile aynı köktür- yakınlık anlamına da geliyor. Yani yüce Allah kitabında Hz. Peygamber'e (SAV), tebliğ görevine karşılık yakınlarına, akrabalarına gösterilecek muhabbet'ten başka bir şey istememesini emrediyor. Yani inananlardan Hz.Peygamber'in (SAV) yakınlarına, akrabalarına karşı muhabbet duyulması isteniyor. İster akraba, ister yakın olarak alın, iki manayı da en güzel şekilde karşılayan "Ehl-i Beyt" kavramıdır. Arzu ederseniz siz kendi yakınlarınıza, akrabalarınıza muhabbet olarak genişletin ayetin anlamını. Gönül ister ki Allah'ın tüm sevdiği kullarını kapsasın muhabbetimiz. Ama 'Ehli Beyt'e muhabbet bizi Hz.Muhammed'e (SAV), o'na muhabbet de Allah'a yakınlaştırır. Bu kısa yoldur. Tanımadığınız kişilere muhabbet beslemek zor geliyorsa belki onlara muhabbet duyan, güzel hal üzere olan kimseleri sevip yakınlaşmakla 'Ehli Beyt' katarına dahil olabiliriz biz de. Ya da okuyup, araştırarak tanımaya çalışırız. Bazen temsil ettiği değerler üzerinden bir roman karakterine dahi muhabbet besleyebiliriz. Dini inancımız ne olursa olsun, ya da olmasın, güzel insanları sevmeye bir engel yok! Bu da işin insani tarafı…
Bilerek ya da bilmeyerek, namazda selamdan evvel, teşehhüdün sonunda salavat getirildiğinde Hz.Peygamber'e (SAV) ve ailesine, soyuna dua edilir. Yani 'Ehli Beyt'e… 'Penc-i Ali Aba'; Hz.Muhammed (SAV) ve abasının altına aldığı dört kişi… Gerçek İslam'ı anlamak adına hepsi ayrı ayrı birer nefer! Tüm Evliyauallah onların muhabbetleriyle şereflenmek, huylarıyla huylanmak suretiyle aydınlığa ermiş olsa gerektir. Bu Allah'ın açtığı bir yoldur ve onlar sadece vesiledirler. Yaşamları öyle zorluklarla, acılarla bezelidir ki, kuşkusuz bu kadarını kaldırabilmek ve doğru kalabilmek için seçilmiş olmak lazımdır. 'Çağdaş' bir dille ifade edersek; bu kadar güzel "rol model" olunur! İnanıyorum ki yaptıkları hatalar dahi bize örnek olsun, ders olsun diyedir. Hz.Muhammed(sav) ile peygamberlik tamama ermiş olmasaydı, 'Ehli Beyti Resulullah' peygamber olurlardı. Onlar büyük veliler ve kendilerinden sonra gelenlerin baş tacıdırlar. Sayelerinde velayet yolu devam etmiştir ve kıyamete kadar devam edecektir.
Okuduklarımdan anladığım kadarıyla; Hz.Muhammed'e(sav) ve Ehli Beyt'ine muhabbet beslemeyenin müslümanlığının tam olduğunu söylemek mümkün değildir ve onlara düşmanlık edenler Allah'a isyan etmiş gibidirler. Bu görüş pek çok ayet ve hadisle desteklenebilir. Hadislerin çoğu Emeviler ve Abbasiler döneminde toplanmış olmasına karşın, 'Ehli Beyt' sevgisini teşvik edici hadisler bugüne değin aktarılabilmiştir. Güç ve maddi çıkar gibi dünyevi menfaatler uğruna İslam'ın özünü bozmaya yeltenmekten kaçınmayan muaviye ve melun oğlu yezid'e rağmen.. Bunların Hz.Ali, Hz.Hasan ve Hz.Hüseyin'in(ra), Kerbela şehitlerinin ve pek çok Ehli Beyt muhibbinin katlinden mesul olmaları bir yana, hainler her namaz vakti, atadıkları sözde imamlar vasıtasıyla Hz.Ali(ra) ve Ehl-i Beyt'e camilerde lanet etmeyi sünnet edinmişler ve cemaati de mecbur ederlermiş. İnananlar camiye gidemez olmuşlar. Zalimliklerini oku oku bitmiyor. Pis adetleri yüzyıllarca devam edegelmiş. Halifelik kavramı iyice kirlenmiş, İslam bölünmüş, misyonundan uzaklaşmış, Hakikati perdelenmiş, halk cahil kalmış.. Elbet vardır bir hikmeti!
Ola ki bugün İslam adına gerici, yoz, yobaz, insanlıktan uzak ne varsa sizleri dininizden soğutan çoğu muaviye ve yezid'in, başta Emevi saltanatının dine soktuğu 'bidat'lerdir. İslam adına kim varsa güç, para, mevkiye tapan, sevgisiz, ahlaksız, zalim ve adaletsiz, bu lanet olasıcaların mirasçılarıdır. Bunlar turnesol kağıdı olmuşlar. Girdikleri yerde Allah'ın, Peygamberinin uğruna, Aşk uğruna, Hak uğruna her şeylerinden vaz geçmeye hazır bir azınlık, müslümanlar bir yana, bozguncu, yalancı, nifakçı küfürbaz ikiyüzlüler bir yana düşmüş. Ha bir de seyircileri unutmayalım ki onlar sessiz ortaklar… Bilgisizler ayrı!
Bu yazıyı yazma sebebim önümüzün Kerbela olayının yaşandığı Muharrem ayı olması. Fakir bu olayı araştırıp anlamaya çalışmaya başladığımdan beri duygu atmosferinden kurtulamadım, İslam'da kilit rolü olan bu olayı sizlerin de çeşitli kaynaklardan araştırmanızı teşvik etmek istedim. Bundandır ki bir kaç satır da olsa "Ehl-i Beyt"ten bahsetmeyi gerekli gördüm, yapılan zulümün nereye dokunduğunun anlaşılması adına. İmam Hüseyin'i Kerbela'da katledenler, işini çabuk bitirelim de namaz vaktini kaçırmayalım derdindeydiler. Onların kıldığı namazı kılmak bana haram olsun!
Evde, üzerimizde, uğur getirdiği, koruduğuna inanılarak bulundurulan "Fatıma'nın Eli"nin tasavvufi açılımı da "Ehli Beyt"tir. Beş parmak, bir el… İnananların üzerine olsun! İslam alemi yarın hicri yeni yıl '1435'i idrak edecek, kutlu olsun! Muharrem ayınız hayırla geçsin, 10.günü 'Aşure'dir! Kerbela olayından ibret alınmasına, Hz.Muhammed(sav) ve 'Ehli Beyt'ini daha yakından tanıyıp sevmeye, Bir olmamıza vesile olsun! Allah kazadan beladan saklasın! Hu
Paylaş