Ederlezi!  

Bugün günlerden Hıdrellez, nedir aslı bilinmez. Bilinmez ama sevilir çünkü bugün umut taşır. Bilinmez dedik de aslında herkes kendine göre bilir; öyle bilir çünkü o makam sahibi ayna taşıyıcılardandır. Ruhu aynalarda yansır..

Haberin Devamı

Hızır-İlyas dermişler evvel, söylene söylene Hıdrellez olmuş. Bir başka deyişle “Ederlezi”, meşhurdur ezgisi. Balkanlar’da çekilen acılara, yapılan mezalimlere karşı bir yakarıştır kulağımızdan gitmeyen. İnsanların Allah dostlarından medet sordukları günlerin hatırası..

 

“Bil, bul, ol” demişler ya Erenler; ilkin bilmek istesek Hızır İlyas’ı, bakılacak yer önce hatıralar olası. Benim için tam burası:

Çocuktum, cuma günleri masaya fazladan bir tabakla bir kadeh konulurdu, elbette içleri hazırlanan yiyecek içeceklerle dolu. Fazladan bir de sandalye, sabaha dek kalırdı yanan çerağın altında. Kapı açık bırakılırdı, ki zaten herkes birbirini tanırdı çocukluğumun geçtiği Büyükada’da.. Sordum birgün “kimin içindir” diye; “Eliyahu Hanavi”(İlyas Nebi) dediler, “o ab-ı hayat içmiştir, inananların evlerini gezer”. Gezer de bereketlendirirmiş ve bereketlendirmesi için bir parça tuz, bir yudum su olsun sunmak yeter. Annem evde pişen en güzel yiyeceklerden koyardı tabi, duasıyla birlikte..

 

Haberin Devamı

Aynı Hıdrellez geleneğindeki gibi, aç kesenin ağzını ki bereketlensin, bir misalini bari koy ki ortaya istediğinin, muradın gerçekleşsin. Hoş “kesenin ağzını açma”nın gerçekte nasıl olması gerektiğini anladınız siz; yetime, fakire, muhtaca, yolda kalmışa yardım ederek. Bu “olma” kısmı, şimdilik kenarda bırakalım, biraz daha bilmeye bakalım:

“Eliyahu”; İlyas Peygamber’in(as) Eski Ahit’te geçen adı. Kelime anlamı; “Tanrım Yahûve’dir”. İlyas(as), adıyla sanıyla, Tanrı’nın O(Allah/Hu) olduğuna şüphesiz inancın timsali.. Unutulmamış zamanında Beni İsrail’in(Allah’a yönelenlerin) inananlarını Baal putuna tapan kralın zulmünden kurtarışı. Ki “baal”, “sahip” anlamında günümüz İbranice’sinde halen kullanılan bir kavramdır. Allah(cc) bizi “sahiplenme” hastalığından kurtarsın da, “Mülk kimindir?” sedası duyulduğunda yüzümüz kızarmadan, “Senindir, hep Senindi ve hep Senin olacaktır Ya Melik” diyenlerden olalım inşa’Allah..

 

Haberin Devamı

Anlaşılan Hz.İlyas öyle biriydi, ki Allah’ın mülkünden O’nun rızasınca tasarruf ederdi, ola ki halen de böyledir. Duasıyla, yaşadığı topraklarda kuraklık bitmiş, bolluk gelmişti. Hidayet vesilesiydi. Nice mucizeler gösterdi. Ama inanmaya niyeti olmayan ne mucizeler görür de yine inanmaz ya. Nitekim vaktin firavunu uslanmadı, kendisine yine düşman oldu, canına kastetti. Halkın önemli bir kısmı da vefasızlık etti, canından bezdirdi. Neticede öğrencilerinden Elişa/Elyasa(as)’ı ardında vekil bırakarak ateşten bir semavi arabayla göğe kaldırıldı.

İlyas(as)’ın emanet bıraktığı hırkası sadık öğrencisine kalmıştı. Ya da “Hızır”lık mı desek, Hızır’ı huzurda hazır olmak şeklinde görerek.. (Ve ola ki kendisini anmak için uyandırılan “çerağ”(mum/ateş) da aslında “çırak” kelimesinden gelmekle, ustanın öğrencisinin gönlünü uyandırarak inisiye etmesine remizdir ve bu arzulanan en büyük berekettir!)

 

Haberin Devamı

Dendi ki; Hızır(as) kullardan bir kuldu kendisine “ilm-i ledün”(ilahi bilgi) verilen. Bu İdris Peygamber zamanında da böyleydi. Ki o, Hz.Adem’den ve Hz.Şit’ten sonra gelen ikinci kuşak peygamberlerden sayılır. Onlardan ders okumuştu, bu yüzden İdris ismiyle anılır, Tevrat’ta geçen adı ise “Hanok”tur. Nitekim; ”Kitapta İdris'e dair söylediklerimizi de an. Çünkü o, dosdoğru bir peygamberdi. Onu yüce bir yere yükselttik"(Meryem, 19;56-57) ve “Hanok toplam 365 yıl yaşadı. Tanrı yolunda yürüdü, sonra ortadan kayboldu; çünkü Tanrı onu yanına almıştı"(Tekvin/Yaratılış, 5;23-24) denilir. Belki de bilinen ilk Hızır oydu. Rivayet şöyle ki; “O, kalemle ilk yazı yazan, yıldız ve hesap ilminden ilk anlayan kişi ve ilk defa elbise biçip diken ve giyen de o idi”. Bir hadise göre İlyas(as) aynı zamanda odur. Kimine göre de ilimlerin piri Hermes, tanrıların habercisi Merküri, Hintliler’in Budası, İskandinavlar’ın Odini, Aztekler’in Quetzalcoatl’ı, Keltler’in Lug’u, Hıristiyanlar’ın Aziz George’u, Mısırlılar’ın Osiris’i… Acaba hangisi?

 

Haberin Devamı

Belki de hepsi, belki de Hızır(as) bir zamanlar yaşamış bir yüce kul, bir Allah dostu olmanın yanında hem de bir makamın rumuzu, kulluğun ruhudur devam eden.. Hızır İlyas buluşması diye anılan Hıdrellez de kullukla nübüvvetin kavuşumu. Alan ve verenin hakikatinin hep O oluşu. Böylece, İlahi yardım/mesajla onu gönlüne koymanın birlikte kutlanışı ise Hıdrellez, o zaman anlaşılır neden gül ağacına dilekler bağlandığı Hıdrellez günü; Kim ise vaktin Hızırı, gezebiliyor olsa da heryeri, gül ağacı görse durur mu? O, kullar kulunu öyle sever ki, Muhammed(sav) kokusuna en yakın, onun teninin sembolü gül kokusunu koklamaya doyamaz, demek ki gül ağaçlarının dibinde bulmak olasıdır onu. Öyleyse bir de ateş yakmalı ki aşk ateşini hatırlatsın, bir şarap sunmalı ki tevhid şarabı olsun. Ve dost olmalı ki dost yanımızda olsun, dilekleri yazsın, duaları duysun..

 

Haberin Devamı

Bildikten sonra bulmaya geldik şimdi. İlk iş aramak. Hüsnü zanla, inanarak.. Bak! Bahar geldi, çiçek ekiyor bahçede delikanlı, işte Hızır o, dolaştığı yeri yeşillendiren. Bir çocuğun başını okşuyor yaşlı kadın, işte Hızır o, masumlara şefkatle eğilen. Darda kalmış dostuna yardım ediyor kardeşi, o Hızır işte, kul sıkışınca yetişen. Kapına gelen bir muhtaç da olabilir, duasına muhtaç olduğun, ki bazı lütuf sınav neticesinde verilir, uyanık olun. Her geleni Hızır bilmenin sırrı da sanırım bu..

 

Bulmaktan sonra “olmak” demiştik. Herhalde kula düşen kısmı anlaşıldı. Gayret bizden, takdir Allah’tan. Ve “Hızır”lık yapmak nasip olursa birgün unutmamalı, nice ilahi sırlara da malik olsan sonunda, Allah’ın hazinesine nihayet yoktur, her daim tevazuyla kalmalı. Şu meseli hatırlamalı:

Bir gün bir camiye girmişti Hızır(as), içeride vaaz okunuyor, adamın biri de kenarda uyuyordu, uyardı onu; “güzel kardeşim, uyuyacağına faydalansan”, adam istifini bozmadı, uyarı tekrarlandı, oralı olmuyordu adam ancak sonunda ısrardan usandı ve gözlerini dahi açmadan “Ey Hızır, sen benim kiminle olduğumu bilir misin ki bana böyle ısrarla nasihat edersin, tez git başımdan yoksa herkese senin kim olduğunu açıklarım” dedi. Hızır(as) hayretle hemen Rabbine münacat etti; “Ya Rabbi, bu ne hikmettir, seni seven bütün kullarının listesi vardır elimde lakin bu kimsenin ismi yok, işin aslı nedir? Ve kendisine şöyle bildirildi; “Ey Hızır, elinde beni sevenlerin listesi var ama benim sevdiğim bazı kullarım vardır ki isimleri ancak benim hazinemde saklı”…

 

Hikayelerine nihayet yoktur Hızır(as)’ın, nasıl olsun ki, o aynalardan bir aynadır. Nitekim (Kehf suresinde anlatıldığı üzere) Hz.Musa’yla karşılaşmaları akabinde bindikleri gemiyi delmekle ona Musa’nın sazdan bir sepet içinde Nil’de sağ kaldığını hatırlattı, batırmayan Allah batırmazdı. Karşılaştıkları çocuğu öldürdüğünde ailesinin ve çocuğun hayrına, Musa’ya “Celal”deki hayrı hatırlattı, Musa(as)’da Kıpti’yi (doğru bir iş olarak) itmemiş miydi? Ve sonra şehirdeki duvarı tamir etmekle karşılıksız, Hz.Musa’ya müstakbel eşi Tsipora’ya kuyu başında yaptığı yardımı aynalamıştı da olayların aslı sonra anlaşıldı..

 

Kul değilse hazır, ne yapsın Hızır? Her şeyin bir zamanı vardır. Fakir de bu vesileyle dilerim ki zamanı gelende anneciğime benim için hep yaptığı duanın kabul oluşunu görmek nasip olsun, mutlansın. Şöyle ederdi duasını; “Eliyahu Hanavi, Eliyahu Hanavi, kemos venga, kemos vendiga, El Dio kemos vendiga”(Ladino’dan tercümesi; Hızır/İlyas Nebi, Hızır/İlyas Nebi, gelsin bize, kutsasın bizi, Rabbim kutsasın bizi)… Amin ve Hızırlar Hızırına selam olsun. Sizlerin de bu gün ve bu gece tüm dualarınız hayırlısıyla kabul buyurulsun, tüm muhtaçlar da hissebend olsun. Allah birleştirenden razı olsun! Hu

 

Musa Dede / GÖLGENİN HAKİKATİ

Yazarın Tüm Yazıları