Paylaş
Allah yardım eder kardeşim, şimdi çok meşgulum ben.. Yani herşey bana kalıyor, çünkü bir şeyi doğru dürüst yapamıyorlar ki. E mecburen iş başa düşüyor. Bari yardım etseler, onu da beceremiyorlar! Beceriksiz miskinler… Bunlar öyle iyi şeylere layık değiller de, ne yapayım benim de mayamda her şeyin en iyisini yapmak var. Ama değerini bilen kim? Şeytan diyor; 'Bırak ne halleri varsa görsünler'..
Bir kız arkadaş edineyim dedim. Ki bana destek olsun. Neymiş, ona ilgi, şefkat göstermiyormuşum. Yahu sen bi kere daha neyi doğru dürüst yapmayı biliyorsun? Önüme çorba getirmişsin, tuzu eksik, tatsız. Ben doğru dürüst beslenemezsem işlerimle nasıl ilgileneceğim? Yatakta koca yer dururken dibime sokulup bi de bu sıcaklarda boğazıma sarılırsan ben nasıl dinleneceğim. Aklı fikri zamanımı çalmak, hayatımı daraltmak üzerine çalışıyor sanki mübarek. Neden? Kıymetimi bilmiyor! Bilse rahat edecek, hem kendi dağınık aklıyla saçma mevzulara kafa yoracağına, Amerika'yı baştan keşfetmeye gerek yok, ben biliyorum zaten doğrusunu, bu bir şans senin için, şükret, örnek al, dediğimi yap, destekle beni, böylece yaptığım işlerin hayrından payın olsun! Bu halinle neyine yetmiyor. Bencillik işte. Herkes illa bir halt olacak ya, inat. Romantik hayaller… Bu çağ böyle, sormayın; Ayaklar baş olma sevdasında..
Annem babam desen; 'Evladım, seni özledik, uğrasan, bari ara sıra ara, sesini duyalım..'. Arayabilsem ararım, di mi, ne sıkboğaz ediyosunuz. Beni hala çocuk zannediyorlar. Ama artık büyüdüm, dünyanın yükü omuzlarımda, para kazanmaya bakıyorum, sizin gibi emekli emekli evde pineklemiyorum, bir ihtiyacınız olduğunda göndermiyor muyum, biraz anlayış gösterin canım.. Problem olunca arayan arkadaşlar, benim derdim başımdan aşmışken, ne yapayım, bana mı sormuştun o belayı başına sarmadan, ayağını yorganına göre uzatsaydın. Sizin sıkıntılarınızı da mı ben sırtlanayım? Bela olasınız diye mi arkadaş edindim ben sizi? Uzatmayayım ama herkes böyle, 'ne koparsam kardır' kafası.. Ya bi de gariban takımı var, faydasızlar, arttılar bu günlerde, bir sürü pejmürde, yoluma çıkıp duruyorlar, zaten hayat standardım düşüyor bunların artması yüzünden, cep harçlığınızı da mı ben vericem! Ah efendim, İstanbul böyle miydi eskiden? Fakir fukara, cahil cüheyla, çirkinlik doldurmuş ortalığı, moralim bozuluyor. Üstüne üstlük bu 'demokrasi' denilen rejimde yöneticilerimizi de bunların çoğunluk oyları belirliyor.. Halbuki ben çok daha iyisine layığım herşeyin, ama adalet yok ki! Aile geçmişim, eğitimim, yaptıklarım, durduğum yer itibariyle bu kadar öneme haizken, hayret nasıl da mağdur olmuşum?
Böyle zamanlarda gidilecek tatil, eğlence ortamları tamam da, bi de alternatif mistik toplantılar oluyor. Felsefe, maneviyat falan. Ayıptır söylemesi benim entelektüel birikimim de artık biraz daha üst düzey çevrelere girmemi, nasıl desem, mecbur kılıyor. İyi geliyor ayrıca, ne diyorlar; 'İnsan önce kendine bakmalı, herşey sende, keyfinizi kaçıran insanları çevrenizden uzaklaştırın, bugün kendinize güzel hediyeler verin, sen herşeyin en iyisine layıksın, tanrı sensin' vs. Haklılar! Tam da inandığım gibi. Ben bu işlere çok evvelden uyanmıştım aslında.. Buralarda güzel kızlar, oğlanlarla tanışılıyor hem, içim açılıyor, ne güzel özgür bakıyorlar hayata, evet ya, bana yakışan elit kimseler.. De biraz pahalı oluyor bu seminerler, kurslar, ardından eve geliyorum iyiyim ama sonra çabuk mu geçiyor etkisi ne? Neyse, geçen gün bir tanıdığım 'Abi seni sufilerin ortamına götüreyim, Mevlana, aşk, havas ilmi, ne bileyim, hoş sohbetler, iyi gelir ha!' deyince kabul ettim. Değerli vaktimden ayırdım, belki faydalı olur düşüncesiyle, gittik..
Önce ikramlar, herkes pek bi kibar, tabi boş biri olmadığımı anladılar, baş köşeye oturttular. Sanki hepsi hizmet etme yarışındalar, bir ara şüphelendim, 'şimdi bunlar benden bir şeyler isteyecekler herhalde' diye. Ama yok, anlaşılan bu devirde bunlar yazık biraz saf kalmışlar. Herşey iyiydi, ta ki 'Musa Dede' denen o ukala sohbeti başlatana kadar. Efendim ne kadar demode fikir varsa bunda, tutturmuş 'nefs terbiyesi' diye bir nakarat, illa keyfinizi kaçıracak.. 'Mürşid-i kamil' diye etten kemikten bir zat aranacak, rehberliğinde kul olunacak. Halka hizmetle Hakk bulunacak. Fedakar, cömert olunacak, hem de olabildiğince herkese. Yani o pejmürdeleri bile dahil ediyor, hatta hayvanları dahi. Oh ne güzel, ben çalışayım onlar yesin! Akıllı ol, akıllı! İtiraz ettim, anlattım insanların ikiyüzlülüğünü, pisliğini, demez mi; 'Şikayet ettiğin hepsi kendinde bulunanlar, dervişin ilk işi kusur gören gözleri kör etmeli kişi. Ancak şeytan etmedi Adem'e secdeyi. Sevmek için gönülden kibiri temizlemeli. Allah'ın verdiğiyle başkasına üstünlük taslamak firavunluk emaresi, sürekli 'ben, ben' demek de bunun işareti. Herşey yerli yerince, görebilsen, 'Eyv'Allah' diyebilmeli. Nefsini Hakk'ta yok etmeli, ki zaten hiçlik nefsin hakikati'.. Sonra 'fenafillah'mış, 'bekabillah'mış bir sürü laf salatası. Moral bulmaya gittim anlayacağınız, yerin dibine soktular adeta beni. Zor kurtardım kendimi.. Gitmeyin derim böyle yobaz ortamlara, şimdi Ramazan da gelmiş, iyice coşmuşlar, oruçla kafa buluyorlar, kendisinden 'fakir' diye bahsedenden ne hayır gelir zaten, fakirlerle işim olmaz abi, kurtulmaya çalışıyorum bunlardan tam tersi. Ha konuyu zekata getireceksen yanlış adres, çalış, kazan arkadaş; 'Zaten çok yoğunum, bi de sizle uğraşamam'. Gudbay canım, mübarek Ramazan sizin olsun, hayrını görün! Ne diyorlar; Hu"…
NOT: Biz de diyoruz ki "İllaHu".. Bu hicivli latifemizi hoş görün erenler, "Edebi edepsizden öğreniniz" türünde tersinden bir yazı kurduk, kendini haddinden fazla önemseyen, aklıevvel, hayali karakterimiz de pek sahici oldu doğrusu, demek ki içimde var böyle bir densiz, aman zincirini elden bırakmamalı.. Bu ay iyice zayıflar oruçla, nafile ibadetlerle, Hakk sohbetleriyle de, uzun bir süre çıkmaz sesi daha, kafamız rahat eder, huzurumuz kaçmaz inş'Allah! Aşk olsun, daim olsun, gönüller Ramazan'ın feyzi, rahmetiyle dolsun efendim!
Paylaş