Paylaş
AL 3/103 Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın. Parçalanıp ayrılmayın. Allah’ın üzerinizdeki nimetini düşünün. Hani siz birbirinize düşmanlar idiniz de, O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun (bu) nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle apaçık bildiriyor ki, doğru yola eresiniz.
Umuyorum, ülkemizde kardeşliğin tesisi bakımından hayırlı bir dönemin eşiğindeyiz. Bizi yönetenlerin, toplum liderlerinin, aklı selim, kalbi selim olmaklığı için dua edenlerdeniz. Kendi içimizde kardeşliği sağlam bir zemine oturtabilirsek, bu noktadan dünya kardeşliğine büyük etki yapabilecek konumdayız. Bu, hem ‘yurtta sulh, cihanda sulh’ mirasını düstur edinen Atatürkçü kesimin, hem din adına hareket edenlerin, hem ‘hümanizm’e inanan liberallerin ortak paydasıdır. Birlikten kuvvet doğar… Tarafların samimiyeti, zamanla ortaya net bir biçimde çıkacak. Nefsimizin sınanacağına şüphe yok. Bu nefis mücadelesini verirken toplumu oluşturan her birey, içinde Hak’tan taraf olanı ve nefsani olanı bilirse, tuzaklardan sakınma konusunda daha donanımlı olur diye düşünüyorum. Bu konuda katkı sağlayabilirsek ne mutlu bize!
CEHALET
YUSUF 12/58 (Bir gün) Yusuf’un kardeşleri çıkageldiler ve onun yanına girdiler. O, onları görür görmez tanıdı, oysa onlar onu tanıyamamışlardı.
İşte nefsin en koyu perdelerinden biri; ‘cehalet’, hem de kardeşimizi tanıyamayacak kadar… Kardeşlerim, biz Adem’in çocuklarıyız, toprağın çocukları… Gün geldiğinde cesetlerimiz toprağa döner, toz olur, kül olur, erir gider doğada. Öyle bir hale gelir ki bedenler, artık birbirinden ayrılamayacak şekilde, tüm diğer unsurlarıyla yerküremizin, sarmaş dolaş olmuşuzdur. Üstümüze bassalar sesimiz çıkmaz, nice şifalı bitkiler, çiçekler biter bizden, ne faydalı madenler çıkarırız bağrımızdan. Biz topraktan geldik, onun için toprak bizi reddetmez. Fakir, çok gezdim; beyaz kumlu plajlarda, denize koşup, güneşe daldım, gri taş çöllerinde geceleri, aya ve yıldızlara baktım… Yürüdüğüm yolların toprağı renk renk, çeşit çeşittir; kara, sarı, kahve tonları, kızıl… Tıpkı insanlar gibi, hepsi ayrı güzel… Bir efsaneye göre melekler, insanın çamurunu oluştursun diye Yaradan, dünyanın her toprağından toprak, her denizinden su getirmişler. Hepsi bir arada yoğrulmuş. Onun için renk renkmişiz ve onun için dünyanın her yerinin toprağı bizi kabul eder. Nitekim Allah çeşidi sever!
KARDEŞLİK
Aslımız ise ‘ruh’ bizim, Allah vergisi, O’ndan geldi, O’na dönecek. Onun içindir ki “Ah” diyorum, bu bir ‘sır’dır, dinle, umarım erebilirsin hakikatine…
‘Ah’, Allah isminin ilk ve son harflerinin bir araya gelmesinden oluşan bir sestir ve sufiler Ah demenin Allah demek gibi olduğunu düşünürler; bu ses inanan inanmayan herkesin kullandığı bir sesleniş, bir şifa, bir yakarış sesidir. Aynı zamanda ‘ah’ Arapça ve İbranice dillerinde ‘kardeş’ demektir. ‘Ahi’ de, kardeşim demek. Mesela ‘ahilik’, Anadolu’da hem bir esnaf teşkilatı olarak hem de insanı, kardeşliği merkeze koyan bir Türk/İslam felsefesi olarak yüzyıllarca etkili olmuştur.
‘Ahmed’, İslami tasavvufa göre ilk yaradılan ruhun ismidir ve tüm yaradılış onun yüzü suyu hürmetine gerçekleşmiştir. Avram, tüm insanların manevi babası unvanını alınca ismine bir ‘Ah’ eklenmiş ve Abraham (Hz.İbrahim) adını almıştır; çözümlersek ‘kardeş halkların babası’ ya da Allah’a tabi halkların babası demektir. Hintlilerde bile yaratıcı Tanrı’nın ismi Brahma’dır… Yani ‘ah’sız olmuyor!
HUCURAT 49/10 İnananlar ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’tan korkun ki rahmete eresiniz.
ÖZGÜR İRADE
Musevi mistisizmi olan Kabalah’a göre de dönüşümüz Allah’adır. Zamanında sohbet etme şansı bulduğum Rabbi Laitman, içinde bulunduğumuz ‘globalizm’ çağının bir bakıma büyük bir şans olduğunu çünkü cennete dönmemiz için önce yeryüzünde Adem’i oluşturmamız gerektiğini ve bu çağın iletişim imkânlarının insanların kardeşliğinin tahsisine hizmet edebileceğini umduğunu dile getirmişti. Zaten aklı başında her inanç sistemi, felsefe, sanki meşhur Türk filmi repliğini söylemede: “Durun, siz aslında kardeşsiniz!”
Heyhat, nefsimiz bize perde oluyor ki bu kardeşliği yaşayamıyoruz. Keza bedenimizi oluşturan toprak, içinde mineral, bitkisel, hayvansal nitelikleri de barındırıyor. Ruhun latif niteliklerini mi hâkim kılacağız, yoksa kaba, hayvansal nitelikler mi bize hâkim olacak? Bir de şeytan var, garibim görevini yapmaya çalışıyor. “Neden böyle?” diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Ee, insanı meleklerden üstün kılan, yahut şeytandan daha aşağılık kılan özelliğimizden ötürü; özgür irade. Yükselmek için bize verilen özgür iradeyi de işin içine katmak zorundayız.
MAİDE 5/30 Bunun üzerine kurbanı kabul edilmeyenin (Kabil) nefsi kendisini, kardeşini öldürmeye teşvik etti ve onu öldürdü, zarara uğrayanlardan oldu.
KISKANÇLIK VE KİBİR
Ayrıma değil birliğe yatırım yaparsak Hak’kın rızasını kazanabiliriz. Kapsayarak genişleriz. Tevhid budur. Birbirimizi Allah rızası için sevmeli ve yardımlaşmalıyız. Kendimizi üstün görüp şeytana uymayalım. Kıskançlık ve kibir cehennemin meşe odunlarındandır. Uyanık olmalıyız. Hakir gördüğümüz kimsenin gömleğini üzerimize giydirirlerse anlarız bazılarımızın yüklendiği rollerin ne kadar da zor olduğunu. Biraz hoşgörü ve anlayış… Karşı olduğumuz ‘kötü huy-söz-davranış’tır, onu kıyafet gibi üzerinde taşıyan olmamalıdır. Kardeşimiz hastadır, yardım edemiyorsak, uzak dururuz bize bulaşmaması için, en kötü kendimizi koruruz, ama duamızı sakınmayız. Büyük ‘cihad’ ‘hep bana, hep bana’ diyen, kusur gören, ayrı gören nefsimize karşı verdiğimiz savaştır. Gayret bizden, takdir Allah’tan… Biz kendimizi kucaklayacağız, birbirimizi kucaklayacağız, dünyayı kucaklayacağız. Biz Adem’iz; bize karşı duran şeytandır, biz Ahmed’iz, şeytanı da ıslah edeceğiz evvel’Allah!
HİCR 15/47 Biz o cennetliklerin kalplerindeki kinleri çıkarır atarız. Hepsi kardeşler olarak sevinç içinde karşılıklı koltuklara otururlar.
20’nci yüzyılın en önemli ressamlarından Matisse, 1909’da yaptığı La Danse’ta birlik olmayı resmetmiş.
Paylaş