Paylaş
Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlattığı Adalet Yürüyüşüne katılanlar yalnızca başlarının üzerindeki yakıcı güneşten değil, ama ayaklarının altında eriyen asfalttan da çekiyorlar.
Çektikleri yalnızca sıcak havadan ve o havada günde neredeyse 20 kilometre yürüyor olmaktan değil ama.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan cumartesi günü bir kez daha yürüyüşün “Pennsylvania ve Kandil yolu” olduğunu söyledi. Daha önce doğrudan 15 Temmuz darbe girişimiyle aynı şey olduğunu söylüyordu. Bu söylem değişikliğini belki de AK Parti’nin yaptırdığı araştırmada parti tabanının dörtte üçünün de Türkiye’de mahkemelerin doğru dürüst adalet dağıtmadığını söylemesinin payı olmuştur.
Dolayısıyla o yürüyüşe katılan her bir vatandaş, hükümet tarafından neredeyse terörist olarak damgalanma ihtimalini göze alıp katılıyor. O yürüyüşe katılan her bir vatandaş, sadece güneç çarpmasına değil, Cumhurbaşkanının, Başbakanın her gün aleyhlerinde konuşmasından olumsuz etkilenecek birilerinin örgütlü, ya da örgütsüz saldırısına maruz kalma ihtimalini göze alp katılıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan “Kimseyi adalet için olduğuna inandıramazsınız” diyor ama kendisinin de pek sevdiği Ece Ayhan’ın sözlerinde olduğu gibi, adeta hükümet vurdukça yürüyüş kolu büyüyor.
En son AK Parti yönetim toplantısında yürüyüşe katılanlar 15-20 bin kişi olarak tahin edilmiş, dışarı sızan haberlere bakılacak olursa. Ancak bu yürüyüşe katılanların toplam sayısı değil, o muhtemelen daha fazla. Çünkü her gün değişen, günlük olarak gelip dayanışma sergileyip geri dönenler çoğunlukta. CHP yönetimi il ve ilçe örgütlerini nöbetleşe yürüyüşe katıyor. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, kortej güvenliği konusunda CHP yöneticileriyle sürekli irtibatta olduğunu söylüyor.
Yürüyüşe katılanların büyük kısmı dönüşümlü yürüse de bir kişi hiç değişmiyor.
Kılıçdaroğlu 69 yaşında.
Yazıyla altmış dokuz, az değil. Şimdiye dek üç partili yürüyüşe dayanamadı, biri vefat etti, en son dün Kılıçdaroğlu’nun yardımcılarından Tekin Bingöl rahatsızlandı.
Düzenli spor alışkanlığı da olmayan Kılıçdaroğlu ise yürümeye devam ediyor. Ahmet Hakan Coşkun’a “duvara karşı yürüyoruz” demiş, insan yaptığı işe inanınca zorlukları göze alıyor diyor.
Adalet yürüyüşünün kapsamı ise mahkemelerin çivisinin iyice çıkmış olmasının ötesine geçiş görünüyor. Örneğin dün kadro isteyen taşeron işçi temsilcilerinin de gelip yürüyüşe katıldığı bildirildi; onlar da iş adaleti istiyor. Yürüyüşe katılmak isteyenlerden istenen, orayı (CHP dâhil) hiç ir siyasi partinin gösterisine dönüştürmemeleri, “Adalet” dışında bir şey söylememeleri.
Aslında Erdoğan’ın ortaya çıkan tabloya kızması değil memnun olması lazım.
Çünkü vatandaşlar tepkilerini meşru bir zeminde kırıp dökmeden, hatta hakaretlere aldırmadan dile getirmek için sessizce yürüyorlar.
Erdoğan’ın da AK Parti’nin de şu tuzağa düşmemesinde fayda var: Bundan çok değil on-onbeş sene önceki Türkiye’de ülkenizi seviyor, insanınızın iyiliğini istiyorsanız, bunu ancak yerleşik düzenin istediği şekilde yapmanız bekleniyordu. Bu nedenle, “Bırakın ben çocuğumu istediğim gibi seveyim, sizin uygun bulduğunuz gibi değil” sözleriyle bir “Vatan-millet sevgisi” tartışmasını mangalda kül bırakmayan bir orgeneralin makam odasında yaptığımı hatırlıyorum. Aynı şekilde zamanında Fethullah Gülen cemaatinin yaptığı usulsüz, haksız işleri yazdığım için bu aynı AK Parti hükümetlerinin bakanlarıyla ters düştüğüm, baskı gördüğüm, o nedenle yargılandığım da vakidir.
Türkiye bu anlayıştan çok çekti, hala da çekiyor.
O nedenle Erdoğan ve AK Parti’nin de “Vatanı benim istediğim gibi seveceksin”, ya da “15 Temmuz’a benim istediğim gibi karşı çıkacaksın”, ya da “FETÖ’ye, PKK’ya ben nasıl istiyorsam öyle karşı olacaksın” deme tuzağına düşmemesi iyi olur.
Kırıp dökmedikçe, meşru zeminde herkesin neden yana olduğunu neye karşı olduğunu söylemek hakkı vardır. O yüzden “Yollarını kesin, 9 Temmuz’da İstanbul mitingine izin vermeyin” türünden kışkırtıcı beyanlara itibar edilmemesinde, yürüyüşün sağ salim tamamlanıp o mitingin yapılmasına sabır gösterilmesinde fayda var.
Geçmişte bir şiir yüzünden hapsedilen Erdoğan’ın bunu herkesten iyi takdir etmesi beklenir.
Erdoğan ve AK Parti’nin aslında Adalet Yürüyüşünden memnun olmasını gerektiren bir neden daha var bana göre.
Şimdiye dek Türkiye’de muhalefetin zayıf ve etkisiz olduğundan yakınmıyorlar mıydı? Kendilerinin yerli ve milli olduğunu ama CHP zihniyetinin halkın nabzını yakalayamadığını söylemiyorlar mıydı?
Yabancı diplomatlar da başkentlerine yazdıkları raporlarda unu tekrarlamıyorlar mıydı?
İşte halkın bir kesiminin nabzını kırıp dökmeden tutan, toplumun kendi partisi dışındaki bazı kesimlerine de ulaşabilen, yani yerli ve milli, aynı zamanda Gandice evrensel bir tavır içinde ortaya çıkmış bir muhalefet soluğu var ortada.
Yoksa diplomatları başkentlerine bu döneme dair ne yazdığını beklemek için yeni bir Wikileaks dalgasını mı beklemek zorundayız?
Paylaş