Paylaş
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun ani ve hazin gidişinin daha dumanı üzerindeyken Cumhurbaşkanı Erdoğan gidişin başkanlık sistemine olduğunu ve bundan geri dönüş olmadığını ilan etti.
Bunun hangi yolla yapılacağı belli, Erdoğan anayasa değişikliği için referanduma, halkoylamasına gidecek.
Halkoylamasına erken seçimle mi gidecek, yoksa seçimsiz mi? İşte bütün mesele bu.
***
Seçim olmadan Erdoğan 330 oyu nasıl bulacak, AK Parti’nin 14 oy açığını nasıl mı kapatacak?
Bunun için (üstelik doğu ve güneydoğuda PKK ile mücadele bütün şiddetiyle devam ediyorken) seçim gibi riskli ve pahalı bir işlem yerine, Davutoğlu’nun “Güneş Motel” göndermeleriyle kapıları kapadığı ikna yöntemleri devreye girebilir.
Erdoğan, 22 Mayıs’ta işaretiyle seçilecek yeni Başbakandan, gidip AK Parti’nin başkanlık teklifini diğer parti vekillerine anlatıp, ikna etmesini bekleyebilir. (MHP iç sorunlarla yüzde 10 psikolojik baskısına alınmışken, seçim riskine girmek yerine başkanlığa oy vermek isteyenlerin çıkma ihtimali vardır.)
Tek adam sistemine doğru bu kadar kararlılıkla yürürken, Erdoğan herhalde denizi geçip derede suya kapılmamak için bir yolunu bulmaya çalışacaktır.
***
Bu aşamaya kadar Erdoğan’ın izlediği yol haritası da bu aşamada verilen mesaj da açık:
1- Partide lidere alternatifi olarak algılanabilecek Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu tercihiyle sessizce bertaraf edilmiştir,
2- Binali Yıldırım öne çıkarılarak Ahmet Davutoğlu’nun AK Parti yönetimine ağırlığını koyması bertaraf edilmiştir,
3- Davutoğlu’nun Erdoğan’dan özerk davranışları başgösterdinde AK Parti yönetimi eliyle Davutoğlu bertaraf edilmiştir. Geriye alternatif olarak akla getirilebilecek kimse kalmamıştır.
Özellikle AK Parti içine verilen mesaj, artık akla başka isimler getirmeden lidere yüzde 100 biat edilmesi gereğidir; artık sorunların çözümü için tek adres vardır.
***
Bu mesajın bir benzerinin dış dünyaya da verildiğini görüyoruz.
Erdoğan’ın o “Başkanlıktan geri dönüş yok” konuşmasının bir başka bölümünde Avrupa Birliği’ne (AB) sert bir çıkış vardı.
Söylenen aslında daha önce Davutoğlu’nun, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun, AB İşleri Bakanı Volkan Bozkır’ın söylediklerinden farklı değildi: AB vize anlaşmasını bozarsa, Türkiye de göçmen anlaşmasını bozar.
Yani aslında Ankara’nın politikasında bir değişiklik yoktu, yalnızca “Gider başkasıyla anlaşırsınız” diyerek AB’nin içine göçmen korkusunu salan Erdoğan’ın üst perde üslubu vardı.
Ama Erdoğan’ın aslında ne demek istediğini bütün dış muhatapları anladı.
***
Erdoğan, artık Türkiye’de başbakanla ayrı, dışişleri bakanıyla ayrı, cumhurbaşkanıyla ayrı konuşamayacaklarını söylüyordu muhataplarına.
Artık Türkiye’de tek lider vardı, iki değil; adres de tek olmalıydı.
Erdoğan’ın “Tek devlet, tek millet, tek vatan, tek bayrak” sloganına, “tek adres” de ekleniyordu.
***
Son dönemde yaşanan bazı gelişmeler Erdoğan’ın dış politikada da Davutoğlu’nun özerk tutumundan hoşnut olmadığını ortaya koymuştu.
Mesela, AB ile göçmenler anlaşmasında Erdoğan’ın tam onayını almadan yaptığı değişiklikler, ki Erdoğan bunu daha sonra “Neresi başarı anlamıyorum” sözleriyle eleştirmişti.
Mesela, Erdoğan daha yeni görüşmüşken ABD seyahati öngörülmesi, ABD Başkanı Barack Obama’dan randevu istenmesi.
***
Oysa şimdi Erdoğan’ın bütün dış muhataplarına verdiği mesaj belli.
ABD Başkanı Obama’dan Almanya Başbakanı Angela Merkel’e, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’den İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’ye,Birleşmiş Milletler’den AB’ye ve dış yatırım kuruluşlarına, hatta Türkiye’de büyük yatırımlara kalkışacak dev şirketlere dek başvurulacak, konuşulacak, anlaşma aranacak tek adresin kaldığı, tek adresin bulunduğu mesajıdır bu.
Türkiye’nin siyaset ve ekonomideki dış muhatapları da bu yeni durumla karşı karşıya artık.
Paylaş