Paylaş
Twitter’ın kendi iç şeffaflığını denetlemek amacıyla 19 Eylül’de yayınladığı 11’inci raporunda dünya çapında şirkete gelen içerik kaldırma, yasaklama taleplerinin yarıya yakınının tek başına Türkiye’den yapıldığı anlaşıldı.
Raporda şirkete 1 Ocak-30 Haziran 2017 Türkiye’den gelen 2,710 içerik yasaklama/kaldırma talebinin dünya çağında gelen taleplerin yüzde 45’ini oluşturduğu açıklandı. Açıklamada bu 2,710 başvurudan 715’inin mahkeme kararı, 1,995’inin de hükümet talebi olduğu bildirildi.
İçerik kaldırma/yasaklama taleplerinde Türkiye’yi Rusya, Fransa ve Almanya izliyor. Bu üç ülkeden gelen toplan başvurunun toplamı Türkiye’den gelenlere eşit.
Twitter’dan yapılan açıklamada, bu başvurular sonucu halen Türkiye’den 204 hesabın kapalı tutulduğu, 497 mesajın da kaldırdığı söyleniyor. Buna karşın hükümetin 2017’nin ilk yarısında gazeteciler ve haber kuruluşları aleyhine yaptığı sekiz başvurunun da mesajların “siyaset ve gazeteciliğin doğasına” uygun bulunarak getri çevrilmiş.
Hoş bir durum değil tabii ki.
Bir yandan gazeteci ve yazarların davaları devam ediyor. Tutukluluk halleri de öyle.
İki gün önce, 19 Eylül’de İstanbul 26’ıncı Ağır Ceza Mahkemesi, Fethullah Gülen çizgisinde yayın yapmak gerekçesiyle kapatılmış olan Zaman, Bugün ve Taraf gazetesi yazarlarının tahliye talebini reddetti. Tahliye talebi reddedilenler arasında Ahmet ve Mehmet Altan, Şahin Alpay, Nazlı Ilıcak, Ali Bulaç, Ahmet Turan Alkan, Mümtazer Türköne ve Mustafa Ünal gibi AK Parti hükümetiyle Fethullahçı “Hizmet Hareketi” arasının iyi olduğu 2002-2013 arası siyasete yön vermiş olan etkili gazeteci ve yazarlar vardı.
Belki yanlış bir şey yapmadığını savunan Ahmet Altan ve “terörist değil gazeteciyim” diyen Mustafa Ünal dışında bu davadaki neredeyse tüm yazarlar, Fethullahçıların gerçek yüzünü göremedikleri, 15 Temmuz 2016 askeri darbe girişimiyle pek çok şeyin ortaya dökülmesiyle anladıkları, daha önce anlamış olsalar ayrılmış olacakları yolunda ifade verdiler.
Bu ifadelerin ne kadar inandırıcı olduğunu saptamak bizim işimiz değil, ancak iddianamede suç kanıtı olarak sanıkların yazdığı yazılar var sadece ve televizyon programlarında söyledikleri; bu nedenle üç defaya varan ömür boyu hapis talebiyle karşı karşıyalar.
Dört gün sonra, 25 Eylül’de Cumhuriyet gazetesinin üçü gazeteci beş üyesi yeniden yargı karşısına çıkacak; onlar da ömür boyu hapis talepleriyle yargılanıyor. Kadri Gürsel, Ahmet Şık ve Murat Sabuncu’nun yansıra, Cumhuriyet Vakfı Başkanı Akın Atalay ve muhasebe elemanı Yunus Emre İper hem yasadışı Fethullahçı örgütlenmeye, hem de PKK’ya yardımcı olmak gibi kanıtlamak bir yana, iddia etmesi dahi zor suçlamalar.
Türkiye zor bir dönemde çetin sınavlardan geçiyor.
Medya ve ifade özgürlüğü konusundaki sıkıntılar da bu zorlukların parçası. Bu dönemin bir an önce daha fazla hasar görülmeden atlatılması Türkiye’nin önünü açacaktır.
Paylaş