Samimi itiraflar

Samimi itiraflar listesinin en başına kesinlikle Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 3 Ağustos’taki sözlerini koymak gerekiyor.

Haberin Devamı

Çünkü Erdoğan’ın dünkü sözleri yalnızca Gülen’in gerçek yüzünü zamanında “ortaya dökememiş” olmaktan dolayı pişmanlık ifade etmekle kalmadı.

 

Sadece daha önceki “Allah bizi affetsin” dileğini “Milletim” eklemesiyle tekrar etmekle de yetinmedi.

 

Aynı zamanda, daha önce hiç duymadığımız türden şu cümleyi sarf etti: “Bundan dolayı hem Rabbimize hem de milletimize verecek hesabımız olduğunu biliyorum.”

 

Ahirete bırakmadığı bu hesap verme işine de sanırım neden Fethullah Gülen cemaatine bu kadar yıllık AK Parti hükümetlerinde neden (önceki hükümetlerin yaptığı gibi) “müsamaha ettiğini”, hatta “yardımcı olduğunu” izah etmekle başladı.

 

Haberin Devamı

Yurtdışındaki eğitim faaliyetleri “hatırınaydı” bu destek ve “Allah dedikleri” içindi.

 

Başka koşullar altında, yani 15 Temmuz kanlı darbe girişimi olmasaydı, muhalefetin bu sözlerin üzerine atlaması, suyunu çıkarması beklenirdi.

 

Ama dün böyle olmadı. Daha bir gün önce “Neden göz yumdunuz?” diye soran CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun yardımcısı Bülent Tezcan, bu hata kabulünü duymaktan memnun olduklarını söyledi CNN Türk yayınında, ama şunu da ekledi: Şimdi hesaplaşma değil, birlikte mücadele zamanı.

 

Bu aslında bir gece önce yine CNN Türk ekranında Hande Fırat’ın sorusu üzerine, kendisine hala 15 Temmuz’da neden zamanlıca bilgi vermediği sorusunu yanıtlamamış olan MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın neden görevinde kaldığı sorusuna Başbakan Binali Yıldırım’ın karşılığıyla neredeyse aynı.

 

Yıldırım şu karşılığı vermişti:

 

  • “Biz büyük bir felaketin eşiğinden döndük. Birçok işimiz var. Bunları yaptıktan sonra geriye dönüp, nerede hata yapıldı diye özeleştirisini yapacağız. Şu anda bizim önceliğimim kişilerin hangi pozisyonda olduğu değil, bu işlerle ilgili temizlememiz gereken birçok konu var.”

 

Görüldüğü üzere başka koşullarda “istifa” diye sesini yükseltebilecek olan muhalefet, bu defa “Önce şu krizi atlatalım” zemininde iktidarla aynı söylemi kullanıyor.

 

Haberin Devamı

AK Parti, CHP ve MHP milletvekillerinden oluşan parlamento heyetinin halen ABD’de temaslarda bulunup, Gülen’in Türkiye’ye verilmesi için birlikte çalıştıkları da bir gerçek.

 

Tabii bir de Cemaatçilerin itirafları var. İddianameler “Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ)” üyeliği ve eylemleri suçlamasıyla açıldıkça, itirafçılık yasasından yararlanarak ağır cezaları hafifletme, belki kurtulma imkânını değerlendirmek isteyenlerin sayısı artıyor. Savcılar, hâkimler, profesörler ve darbeci subaylar sırada.

 

Ama zamanında Cemaatin müsamaha gösterilen uygulamalarından canı yanan aileler bu durumdan kuşku duyuyor, itiraz ediyorlar. Ailelere göre, can yakan bu kişilerin itirafçılık yasasından yararlanıp yakayı cezasız sıyıramaması gerekiyor.

 

Haberin Devamı

Gerçi benzeri bir kuşku belli ki Erdoğan’ın da zihnini kurcalıyor ki, dün şunları da söyledi:

 

  • “Bu yapının mayasında ikiyüzlülük olduğu için, 'pişman olduklarını' söyleyenler konusunda ciddi tereddütlerimiz var. Gerçekten pişman mı oldular? Yoksa içinde bulundukları şebekenin alametifarikası haline dönüşen riyakârlık peşindeler mi? Anlamakta zorlanıyoruz.”

 

Bunu anlamanın bir yolu da, Erdoğan ve Yıldırım’ın, muhalefetin de katkısıyla bu krizin ümit ederiz en kısa sürede geride bırakılması ardından bu sözleri unutmamaları, muhalefetin de unutturmamasıdır.

 

Çünkü gelinen şu aşamada, mücadele kadar hesaplaşmanın da gerektiği artık apaçık görülüyor.

 

Samimi itiraflardan söz etmişken önemli bir tanesini atlamak olmaz.

 

Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thornbjorn Jagland dün Ankara’daydı.

 

İngiliz Bakan Alan Duncan’ın darbe girişiminin hemen ardından ziyareti bir yana, Jangland’ınki 15 Temmuz’dan sonra Avrupa’dan yapılan en üst düzeyli ziyaretti.

 

Haberin Devamı

Jagland daha önce Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclis Başkanlığı da yürütmüş olan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile ortak basın toplantısında şunları söyledi:

 

  • “Türkiye’deki darbe girişimi tam anlamıyla şok edici... En güçlü şekilde kınanmalı. Avrupa bu gizli örgütün Türk ordusu ve yargısına nasıl sızdığını pek kavrayamadı. Darbe girişiminin arkasında bulunanların peşine düşülmesi gerekiyor.”

 

Jagland, darbecilerle mücadele ederken de hukukun üstünlüğü ve insan haklarına uyulması gerektiğini de söylüyor, bu da gayet doğal. Ama asıl önemlisi Ankara’daki yaygın hayal kırıklığını, yani cunta ürünü bir askeri darbenin bastırılmış olmasına destekten çok, Gülencilerin sakınıldığı izlenimini anladığını, paylaştığını göstermesi.

 

Gidenler geri gelmiyor ne yazık ki ve ne yazık ki bazı şeyleri zor yoldan, tecrübe ederek anlayabiliyoruz. Bu tecrübeden doğru dersler çıkarılsa hiç değilse.

Yazarın Tüm Yazıları