Paylaş
Aslında son bir kaç yıldır inanılmaz bir yıkıma sahne olan Halep'ten geriye ne kaldıysa demek lazım, ama isyancı güçler artık Halep'i terk etmeye başladı.
ABD'nin görevi sona ermekte olan Dışişleri Bakanı John Kerry'nin, Rus mevkidaşı Sergey Lavrov ile 'Halep çözümü üzerine çalışıyoruz' dediğine bakmayın.
Üzerine çalışılacak bir şey kalmadı pek.
Rusya daha bir kaç gün önce Çin'i yanına alıp Halep'te insani amaçlı geçici ateşkesi BM'de veto etti.
Şam hükümeti de bu vetoya dayanarak, isyancı gruplar Halep'ten "temizlenmeden" ateşkes filan yok dedi.
Vladimir Putin, ABD'nin yeni başkanı Donald Trump göreve başlamadan önce, himayesine aldığı Esad'ın Suriye'nin ikinci büyük şehrine de hakim görünmesini istiyor.
Bunun için ABD ile görüşüyormuş gibi yapıp zaman kazanmaya çalışıyor.
Yönetimde geçiş dönemini yaşayan ABD de sanki bunun farkında değilmiş gibi müzakerecilik oynuyor.
Görünen o ki aslında Suriye sahnesindeki bütün aktörler, Türkiye dahil, bunu kabullenmiş durumda; isteyerek ya da istemeyerek.
Türkiye, Halep konusunda eski heyecanında değil.
Bunun bir nedeni hedef revizyonu.
AK Parti bundan beş yıl önceki iddialı "Altı ay içinde Esad düşer, rejim değişir" hedefini, "PYD koridor kuramasın"a dek daraltmak zorunda kaldı.
Bu amaçla başladığı Fırat Kalkanı harekatında El Bab-Münbiç hattında kontrolü alırsa duracağını hem ABD, hem Rusya'ya bildirdi.
Ayrıca El-Bab harekatının asla Halep'e uzanmayacağı konusunda her ikisine de söz verdi.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da, Başbakan Binali Yıldırım da, neyin ne olduğunu görseler de Rusya ile bir daha ters düşmek istemiyorlar.
Halep yeniden Esad'ın eline geçmek üzere ve Esad dahil herkes bunun Rusya ve Putin sayesinde olduğunu biliyor.
Aslında Putin'in Suriye'de aktif rol almasında İran'ın dini lideri Ali Hamaney'in önemli payı oldu.
Hamaney 2015 içinde Devrim Muhafızları'nın dış operasyonlar birimi Kudüs Tugayları Komutanı Tümgeneral Kasım Süleymani'yi -bildiğimiz kadarıyla- iki defa Moskova'ya gönderdi.
Esad'ın destek verilmezse yıkılmak üzere olduğunu söyledi. Bu yalnızca Rusya'nın geniş Ortadoğu ve Akdeniz'deki tek askeri üssü olan Tartus Deniz Üssü'nü tehlikeye atmakla kalmazdı. Aynı zamanda -Rusya için iç tehdit olan- Suudi Arabistan'ın Sünni radikalizminin önünü açar, Türkiye'nin etkisini artırırdı.
Putin, Eylül 2015'te 24 uçaktan oluşan ilk hava gücünü Suriye'de konuşlandırdı.
Kasım 2015'te Rus jetinin düşürülmesiyle başlayan krizin Haziran 2016'da bitmesine dek Türk uçaklarının Suriye'de uçamamasına yol açan gerilemeden hiç söz etmeyeceğim.
Aynı süreçte Türkiye'nin en önemli askeri müttefiki ABD ile PYD/PKK nedeniyle nasıl bir zıtlaşma içine girip enerjisini oraya yönlendirdiğine de girmeyeceğim.
Gelinen noktayı tarif etmek yeterli.
Rusya bir yıl iki ay gibi bir sürede Tartus Deniz Üssü'nü modernize etti. Bunun üzerine Lazkiye yakınlarında Hmeymim'de önemli bir hava üssüne ve Türkiye sınırında, Nusaybin'in karşı yakası Kamışlı'da önemli bir istihbarat üssüne sahip oldu. En son model silahlarını Suriye ve İran'a yerleştirmeye başladı, Akdeniz'e uçak gemisi indirdi. AB üyesi Kıbrıs Rum hükümetiyle bir liman kullanım anlaşması imzaladı.
ABD ise IŞİD ile mücadele konusunda NATO müttefiki Türkiye ile, bir yandan terörist saydığı saha müttefiki PYD/PKK arasında kaldı. Merkezi Konutanlık CENTCOM, Trump genele kadar Rakka, ya da Musul'u almak istiyor ama bu kolay görünmüyor.
Türkiye'nin durumunu pek verilmeyen bir somut örnekle daha iyi anlatabilirim.
Halep, Türkiye sınırına 60 km, Gaziantep'e 120 km, Şam'a 300 km uzaklıktadır. Bu iç savaş öncesinde Antep'ten Halep'e öğle yemeğinde Halep işi kebap yemeye gidip dönmek mümkündü.
Halep'te dört ülkenin başkonsolosluğu vardı: Rusya, İran, Ermenistan ve Türkiye. Halep'te başkonsolosluğu bulunan tek NATO, tek Batı ülkesi Türkiye idi.
Diğerleri sıkıntı çekmez ama Türkiye'nin Halep'te başkonsolosluk açması kolay olmayacak bir süre daha.
Moskova, 1992'de Sovyetlerin dağılmasıyla Ortadoğu'daki iddiasını da güçlü varlığını da yitirmişti.
Başta ABD ve Türkiye olmak üzere NATO müttefikleri kendi içlerinde tutarlı bir Suriye siyaseti izlemek yerine birbirine düşerken, Rusya, İran'ın da yardımıyla Ortadoğu'ya eskisinden de güçlü bir dönüş yaptı.
Artık Ortadoğu'daki her aktör Rusya'yı dikkate almak zorunda.
Trump 20 Ocak'ta görevi Barack Obama'dan devralırken masasında kalın bir Rusya-Ortadoğu dosyası da bulacak.
Paylaş