Paylaş
Biri, Başbakan Binali Yıldırım’ın başkanlığında toplanacak Ekonomik Koordinasyon Kurulu idi. ABD’de Donald Trump’ın seçilmesi tuz biber olmuş, liranın Amerikan doları karşısında değer kaybı durdurulamıyordu.
Diğeriyse hükümetin 21 Kasım’da kararlaştırdığı üzere, altı AK Parti milletvekilinin 17’yi 18’e bağlayan gece bir oldubitti girişimiyle Meclis’e taşıdığı çocuk istismarcılarına dair değişikliğin yeniden oylanmasıydı. Yıldırım 21 gecesi, önergenin geri çekilmeyeceğini, ancak muhalefet kendi teklifiyle gelirse değiştirilebileceğini söylemişti.
Oysa 22 sabahı Yıldırım, Ankara Esenboğa havalimanında kameralar karşısına geçti İstanbul’daki bir dijital gelişmeler toplantısına katılacağını açıkladı.
Ekonomik Koordinasyon Kurulu iptal edilmişti.
Ve 18 Kasım’dan bu yana Türkiye’yi ayağa kaldıran önerge geri çekilmişti.
Sadece bunlar değil, AK Parti Meclis grup toplantısı da yapılmayacaktı.
Acaba Bunda AK Parti’nin iktidarda olduğu 14 yıl boyunca –belki 1Mart 2003 Irak tezkeresi dışında- karşı karşıya kaldığı en ciddi iç uyum sorunu olan istismar önergesinin payı var mıydı?
Bunu anlamak için filmi yavaş yavaş geriye sarıp ayrıntılara dikkat etmemiz gerekiyor.
Yıldırım 21 Kasım sabahına, AK Partili kadın milletvekilleri ve partinin kadın yöneticileri ile toplantıyla başladı.
Başbakanın programında iki saat sürmesi gereken bu toplantı dört saatte ancak tamamlanabildi; Ankara’da “MGK gibi” esprileri yapıldı.
Dışarı sızan bilgilere göre toplantı Yıldırım açısından hiç de kolay geçmemişti. AK Partili kadınların hepsi ikna olmuyordu yapılan açıklamalara.
Zaten bir gün önce Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ve Aile Bakanı Fatma Betül Sayan’ın KADEM ve TİKAD ile yaptığı ikna toplantısı da hiç kolay geçmemişti. O toplantıya KADEM Başkan Yardımcısı Sümeyye Erdoğan Bayraktar da katılmıştı.
Hatırlanacak olursa, daha 18 Kasım’da tepkilerin seyri, diğer kadın ve iş dernekleri tarafından adeta AK Parti’nin arka bahçesi olarak görülen KADEM ve TİKAD’ın da “istismarcıya evlen kurtul” kapısı açan önergeye karşı çıkmalarıyla olmuştu.
Bozdağ’ın “geri adım yok” demesine karşın Başbakan Yıldırım, hükümetin parlamentoyla ilişkilerinden sorumlu Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli ile bir toplantı yapmış, önergenin –kendisinin 14 Kasım’daki talimatına rağmen- muhalefetle danışılmadan verildiğini öğrenince, “Danışılacak” demişti.
Bir tuhaflık vardı. Bir yandan da bu tür tuhaflıkların daha çok Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yurt dışı seyahatlerine rastlaması durumu…
Yıldırım’ın bu kararında en önemli paylardan birisi MHP lideri devlet Bahçeli’nin tepkisi olmuştu. MHP, o gün AK Parti ile yapacakları ilk Anayasa değişikliği değerlendirme toplantısını ertelediğini ilan etmişti.
Oysa Cumhurbaşkanı Erdoğan için başkanlık sistemini getirecek Anayasa değişikliği en önemli siyasi gündem maddesiydi. Daha yeni, Başbakan Yıldırım’ın başkanlık sistemine selefi Ahmet Davutoğlu’ndan daha iyi sahip çıktığı yorumunu yapmıştı.
Tuhaflıklar Yıldırım’ın AK Partili kadın temsilcilerle yaptığı toplantı ardından da devam etmişti.
Mesela altı önerge sahibinden birisi olan AK Partili Ramazan Can, “Değişiklik yapılabilir” derken, Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş, “CHP ve MHP karşı önerge versin” diyordu.
AK Parti milletvekillerinin zihni iyice karışmıştı.
Bunun üstüne bir de –kadın vekillerle toplantı nedeniyle- geç başlayan Bakanlar Kurulu açıklaması geldi.
Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, önergenin o şekliyle 22 Kasım’da (yani dün) Meclis’te oya sunulacağını, geri çekilmeyeceğini, ama muhalefet tekliflerle gelirse değerlendirileceğini söyledi.
CHP ve MHP buna çok sert tepki verdi. “Önce geri çekin, sonra konuşalım” dediler.
Başbakan AK Parti’nin önergeyi geri çekmeyeceğini, CHP ve MHP’nin önergeleriyle gelmesi gerektiğini söyledi.
İpler geriliyordu ama siyaset çarkları da yine başka türlü dönmeye başlamıştı.
CHP, Başbakan Yıldırım’a göre zaten hep “Kriz var” diyen bir partiydi, ama MHP başkaydı; muhtemel başkanlık sistemi ortağı olacaktı.
Üstelik o sırada siyaset kulisine, AK Parti önergesini çekmezse Bahçeli’nin 22 Kasım Meclis grup toplantısında, belki de köprülerin atılmasına neden olacak bir çıkış yapabileceği haberi düştü.
İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Dikkate alın” beyanı o sırada, akşam saatlerinde geldi.
MHP lideri Anayasa konusunda ters bir şey söylemeden önce de Başbakan Yıldırım, Ankara programlarını iptal ederek İstanbul’a giderken “Geri çekiyoruz” açıklamasını yaptı.
Ama iş burada da bitmedi.
Hem CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, hem MHP lideri Devlet Bahçeli grup konuşmalarında bu önergenin kimleri cezaevinden kurtarmak amacıyla böyle yangından mal kaçırır gibi gece yarısı verildiğini, hem de oldukça sert bir dille sordular.
Akşam saatlerinde Adalet Bakanı Bozdağ’ın “Muhalefet konuyu açana dek bu iş kapandı” açıklaması geldi.
Şimdi muhtemelen Anayasa Mahkemesi’nin 13 Ocak 2017’ye dek tanıdığı süreden önce, Meclis komisyonunda üzerinde anlaşmaya varıldığı şekliyle gelecek değişiklik tasarısı Genel Kurul’a. Tabii orada uzlaşmayla, ya da oldubittiyle yeni bir son dakika girişimi olmazsa.
Şu son dört-beş günde yaşananlar Ankara’daki siyasi atmosfer hakkında bir şeyler söylüyor.
İşin ilginç yanı, son sözü söyleyenin yine Cumhurbaşkanı Erdoğan olması… Üstelik bu defa gelişmenin kilit adımlarından birisini kızının da içinde bulunduğu KADEM tarafından atılmış olması.
AK Partili kadınlar “Bu kadar olmaz” dediler ve ağılıklarını koydular, o da var.
Doğrusu çocuk istismarı yasası konusunda atılan hatalı adım, AK Parti’yi zaten önemli iç, dış ekonomi sorunlarıyla boğuştuğu bir sırada epey sarstı; bunun sonuçları olabilir, bazı koltuklar boşalabilir.
CHP, HDP, sivil toplum, diğer kadın dernekleri, sokak gösterileri, hepsinin etkisi oldu mutlaka bu sonuçta.
Ama bana soracak olursanız MHP’nin rolünü, Bahçeli’nin sessiz ve derinden hamlelerini yabana atmayın ve önümüzdeki süreçteki gelişmeleri bu gözle de izleyin derim.
Paylaş