Paylaş
Nasıl mı? Anlatalım.
İsrail’le normalleşmenin başlamasında gaz boru hattı projesinin de önemli rol oynadığı biliniyor.
Üstelik daha çok Türkiye değil, İsrail bakımından.
Çünkü Türkiye’ye boru hattıyla nakledilecek gazın miktarı ve süresi, evet, Türkiye’nin orta dönemde, bir 15 yıl kadar ihracat çeşitlendirmesine yarayacak, ama miktar olarak o kadar fazla değil; zaten bir kısmı da Avrupa Birliği (AB) pazarlarına gidecek Türkiye üzerinden.
İsrail kaynaklarına göre hesap şöyle: Kaynaklar Akdeniz açıklarında Leviathan ve Tamar sahalarında 900 milyar metreküp (bcm) gaz bulunduğunu tahmin ediyorlar. Bu ciddi bir miktar. Ama İsrail bunun bütük kısmını dışarıya enerji bağımlılığından kurtulmak için kendisi (küçük bir miktarını da Filistin yönetimi) için ayırıyor, 150 bcm kadarının ihracı öngörülüyor. İsrailli bir kaynağım “Bu bizim için önemli bir gelir olacak” diyor; “Ama Pazar belirsizliği yüzünden şirketler sahalarda gerekli yatıtrımı yapmaya da çekiniyor.” Noble Gas ve Delek şirketlerinden söz ediyor.
Eğer o boru hattı inşa edilirse, Türkiye’ye yılda 8-10 bcm gaz taşıyacağı hesapları yapılıyor, 15 yıl boyunca. Hepsi Türkiye’de tüketilse, Avrupa’ya bırakılmasa bile bu Türkiye’nin mevcut ihtiyacının en fazla beşte biri demek; şu andaki yılklık tüketim yaklaşık 50 bcm.
Peki, neden boru hattı tercih ediliyor? Mesela sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) terminalinden tankerlerle ihracat öngörülmüyor? Aynı soru Güney Kıbrıs açıklarında bulduğu gazı ihraç etmek için içi giden Kıbrıs Rum hükümeti için de geçerli.
Cevap ekonomide yatıyor. Yataklar büyük olsa da LNG terminali maliyetlerini karşılamıyor. Zaten dünya enerji piyasasında artık Uzak Doğu’da LNG, Avrupa’da boru hattı sistemi yerleşmiş durumda.
Peki, neden Türkiye hattı için İsrail bu kadar istekli? Cevabı yine ekonomide. Aslında AB, sırf Kıbrıs Rum hükümetinin isteği olsun diye, İsrail’, de katarak bir İsrail-Kıbrıs-Yunanistan boru hattı çalışması da yapıyor.
Ama bu nafile bir çaba. İsrail yataklarından Kıbrıs’n güney kesimine döşenecek hat 300 km, Yunanistan’a ise 1,100 km civarında. Oysa İsrail’den Ceyhan petrol ve gaz terminaline denizden döşenecek hat 485 km. Üstelik Yunanistan’a hat döşenirken derinliği 3,000 metreyi bulan Akdeniz’in açık sularında inşa faliyeti sürecek; Ceyhan’a hat ise Doğu Akdeniz’in nispeten sığ sularında.
Yani Türkiye üzerinden boru hatlarıyla ihracat diğer seçeneklere göre çok daha ucuz.
İşin bizi biraz daha ilgilendiren püf noktası da burada. Çünkü İsrail-Türkiye doğal gaz boru hattının rotası, eğer inşa edilirse Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) Akdeniz’deki ekonomik bölgesinden geçmek durumunda. İsrailli kaynağım, “Rum dostlarımız bozulacak” diyor; “Ama bu proje bizim için önemli ve ekonomik bakımdan akılcı olmak zorundayız.”
Aslında İsrailli planlamacıların üzerinde durduğu bir ihtimal daha var. Ama o ihtimal Kıbrıs görüşmelerinin gidişatına bağlı.
Diyor ki kaynaklarım; eğer Türk ve Rum taraflar anlaşabilirse, Kıbrıs’ta bir pompa istasyonu kurulur, hem İsrail, hem Kıbrıs açıklarındaki gaz boru hatlarıyla buraya taşınır ve buradan tek bir boruyla Türkiye’ye, oradan AB pazarlarına taşınabilir. Burada da ekonomi ve mesafeler konuşuyor. Girne’den Mersin 110 km kadar, KKTC’nin güney kıyıları ise İsrail yataklarına 200 km kadar mesafede; yani maliyetler oldukça düşüyor.
Nasrettin Hoca’nın koyunların dikene sürtünmesi hikayesi gibi değil tabii, ama eğer Kıbrıs’ta görüşmeler olumlu gelişirse, hem güney, hem de kuzeydeki gaz yatakları Kıbrıs’taki Türk ve Rumların yararına kullanılmış olacak. Burada Türkiye’nin KKTC’ye döşediği ve şu sıra hükümetle belediyeler arasındaki anlaşmazlık nedeniyle işe yaratılamayan su boru hattını da unutmayaıl; Rumlar da yararlanabilir böyle bir durumda o sudan.
Yani bu projeler, Türkiye açısından maddi değerinden çok siyasi, stratejik önem taşıyor.
Akdeniz ve Orta Doğu’daki iki askeri müttefiki olan İsrail ve Türkiye’nin arasını düzeltmek için çok uğraşan ABD yönetimi bir süredir Kıbrıs’ta Birleşmiş Milletler (BM) gözetimindeki görüşmelerin sonuçlanması için bastırıyor.
Ama bir de Rusya unsuru var. Genel kabul, Rusya’nın Kıbrıs Rum yönetimi üzerindeki baskısı AB’den etkili, çünkü iddia o ki Rum ekonomisi orada aklanan Rus gri parasıyla dönüyor. Ayrıca, Türkiye’nin ve AB’nin alacağı her metreküp İsrail ve Kıbrıs gazı, Rusya’dan aldığından düşecek.
Peki, bu iş Rusya’yı kızdırmaz mı? Görünen o ki, Rusya buna fazla aldırmıyor, en azından şu anda öyle. Çünkü Türkiye ile normalleşme olumlu sürerse, AB’nin artan ihtiyacını karşılamak için Türkiye ve Türkiye’nin Kara Deniz’deki ekonomik bölgesinden geçmesi düşünülen yeni Güney Akım rotası hayata geçirilebilir. (Tabii bir de mevcut düşük petrol fiyatlarıyla zor olsa da, One Minute olayı öncesinde projesi hazırlanan Rusya-Türkiye-İsrail petrol hattı projesi vardı; ama dediğim gibi o şimdi uzak hayal.)
Bütün bu işlerin ortasındaki kara delik, hem Türkiye, hem İsrail’le sınırdan Suriye’deki iç savaş. Suriye sahnesinde ABD ve Rusya’nın yanı sıra İran da aktör. Soru şu: Bu ekonomik projeler son yıllarda Türkiye’yi derinden sarsan Suriye’deki iç savaşı bitme yoluna sevk eder mi?
Bu biraz da Türkiye-Rusya yakınlaşmasına bağlı gibi görünüyor. Görünen bir başka şey de bölgedeki halkların çıkarının savaşta değil, barışta olduğu.
Bayramın herkese barış, sağlık, mutluluk getirmesini dilerim.
-----------------------
BİR DÜZELTME: 1 Temmuz’daki “İsrail Anlaşmasının Bilinmeyen İki Sonucu” yazımda, cansız bedenlerinin Hamas tarafından iadesine Türkiye’nin yardımcı olmaya çalışacağı sözü verdiği iki İsrail askerinin Avera Mengitsu ve Hişam el-Seyid olduğu yazıldı. Onlar yine Hamas’ın elinde bulunan iki İsrailli sivil; askerlerin adı ise Hadar Goldin ve Oron Shaul. Bu karışıklığı düzeltir, okurlardan özür dilerim. MY
Paylaş