Paylaş
Malum, İHH 2010 yılında Gazze ablukasını delip insani yardım götürmek için sefer örgütleyen kuruluş. O sefer, İsrail komandolarının 30 Mayıs’ta yani altı yıl önce dün Mavi Marmara gemisini basıp 9 Türk vatandaşını öldürmesiyle bir faciaya dönüşmüştü.
İlk bakışta bu gösteriye izin verilmesi, teşvik edilmesi İsrail’le ilişkilerin normalleşmesi görüşmelerine karşı bir gövde gösterisi gibi algılandı yabancı gözlemciler tarafından.
Oysa İHH’nın yürüyüşü üç yıl önce Gezi protestolarının başladığı gün, Gezicilerin güzergâhında yapıldı; bu yönüyle aslında dış değil, iç kamuoyuna, özellikle de AK Parti tabanına da güçlü mesaj veriliyordu.
Bir yandan da İHH çevrelerinde İsrail’le ilişkilerin normalleşmesine karşı biriken fazla basınç alınmış oluyordu.
Türkiye ve İsrail’in Mavi Marmara faciasından bu yana büyükelçi düzeyinde diplomatik ilişkisi yok; bir zamanlar gayet yakın olan askeri işbirliği de öyle.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, başbakanlığı döneminden bu yana, ilişkilerin normale dönmesi için üç şart koşuyor: Resmi özür, kurbanların ailelerine tazminat ve Gazze üzerindeki ablukanın kaldırılarak insani yardıma izin verilmesi.
Özür işini ABD Başkanı Barack Obama 24 Mart 2013’te İsrail gezisi sırasında Başbakan Binyamin Netanyahu’yu zorlamak suretiyle halletti. ABD bölgedeki önemli iki askeri müttefikinin barışmasını istiyor. Konu açıklandığı kadarıyla Obama ve Erdoğan’ın 31 Mart 2016’da Beyaz Saray’daki görüşmesinde de, Obama tarafından gündeme taşınmış durumda.
Tazminat işinin, her iki taraf da resmen kabul etmese bile Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ve İsrail Dışişleri Dora Gold üzerinden yürütülen kapalı görüşmelerde ilkesel düzeyde çözüldüğü yolunda bilgiler mevcut diplomatik kuliste.
Gazze ablukasına gelince, orada da bir orta yol üzerine, yine ilkesel anlaşmaya varılmak üzere olduğu konuşuluyor. Buna göre, Türkiye’den giden insani ve (inşaat malzemeleri gibi) sivil yardımlar doğrudan Gazze sahilinden olmasa da, Gazze’ye açılan Erez kapısına çok yakın olan İsrail’in Aşdod limanı üzerinden gönderilebilecek.
Hem Türk, hem İsrailli yetkililer anlaşmaya çok yakın durumda olduklarını ilan etmişlerdi. Ancak AK Parti’deki yönetim değişikliği Ahmet Davutoğlu’nun hem parti başkanlığı hem başbakanlığı Binali Yıldırım’a devretmesi, son anlaşma için görüşmeler, 22 Mayıs kongresi ardına bırakmıştı.
O arada İsrail’de de ilginç bir gelişme oldu. Türkiye ile mevcut ilkeler çerçevesinde bir anlaşmaya karşı olduğu bildirilen Savunma Bakanı Moşe Yalon istifa etti. Yerine de yine sertlik yanlısı olarak bilinen Avigdor Lieberman geldi; ancak Lieberman’ın gelinen aşamada Türkiye ile anlaşmaya karşı olup olmadığı henüz belli, değil.
İç kamuoyuna verilen güçlü mesaja karşın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’na, İsrail’in yeni taleplerle işi yokuşa sürmemesi halinde bir an önce İsrail’le normalleşme adımını atma talimatı verdiği konuşuluyor diplomatik kuliste.
Türkiye’nin dış politikasında “Komşularla sıfır sorun” politikasının fiiliyatta değişmeye başlaması, aslında 2009’da “One minute” çıkışı da sayılmalı ama Mavi Marmara faciası sonrasında, yani İsrail’le ilişkilerin bozulması ile başlamış, daha sonra Arap Baharında devam etmişti.
Şimdi anlaşma sağlanırsa bu Türk dış politikasında bir başka dönüm noktası olabilir.
Paylaş