Paylaş
SDG deniyor ama, bu gücün çoğunu PYD, yani PKK’nın Suriye koluna bağlı YPG militanları oluşturuyor; bir yerde “sadece PYD yok, Araplar da var” demek için kurulmuş bir tabela örgüt SDG.
Bir yandan da Rusya desteğindeki Suriye ordusu Rakka’ya (şehrin kendisine değil de vilayet sınırlarına) ilerliyorlar.
Aslında her iki kolun hedefi de Irak ve Şam İslam Devleti örgütünün Suriye’deki merkezi Rakka’ya girmek.
Türkiye de IŞİD’e karşı mücadelede. ABD-önderliğindeki koalisyonun bir parçası. İncirlik üssü kullanımda.
Ama Türkiye ne Munbiç’e, ne Rakka’ya PYD’nin girmesini, orayı da Kürt özerk bölgesine katma niyeti yüzünden istemiyor.
İstemiyor ama, Türkiye’nin bu isteğine bırakalım Rusya’yı bir tarafa ABD ve diğer NATO müttefikleri de pek aldırıyor gibi görünmüyor.
Peki onlar bilmiyor mu PYD’nin PKK’nın Suriye kolu olduğunu? Resmen kabul etmeseler de biliyorlar elbette. PKK ve PYD sadece aynı ideolojiyi, aynı lideri (PYD başkanı Salih Müslim açıkça ‘Önderimiz Abdullah Öcalan’ diyor), aynı komuta merkezini (Kandil), aynı silah-cephane envanterini ve aynı insan kaynağını (yani militan kadroyu) paylaşıyor.
Peki, o zaman neden Türkiye’nin müttefikleri Türkiye’nin bütün uyarılarına rağmen PYD ile iş tutuyor?
Çünkü başta ABD Başkanı Barack Obama olmak üzere Batılı liderler, Irak ve Afganistan derslerinden sonra Suriye’de askerleri ölsün istemiyor, (‘eğitmen’ adı altında özel kuvvet komandoları dışında) asker göndermiyorlar.
Çünkü onlar adına IŞİD’e karşı savaşıp ölmeye hazır bir güç var sahada; PYD. PYD (ya da PKK) ise kendi açısından Amerikan çıkarları için filan değil, kendi hedefleri için bu savaşta.
O hedef, Türkiye, Suriye, İran ve Irak topraklarınan bir Kürdistan çıkartabilmek, o şu anda olamıyorsa, birbirine komşu özerk bölgeler kurabilmektir. Öcalan kitaplarında yazdı bunu yıllarca; şimdi Suriye iç savaşıyla fiiliyata dökülüyor.
IŞİD’in hem Suriye, hem Irak’ta (orada da İran desyeği öne çıkıyor) mevzi kaybettiği görülüyor. Belki bu kaybı uluslararası planda terör etylemlerini artırarak gizlemeye, kendisini güçlü göztermeye çalışacaktır, ama şu anda geriliyor görünümünde.
Peki, diyelim IŞİD, PYD’nin (ya da PKK’nın) katkısıyla geriletildi, şehirler onların elinden alındı. O zaman ABD bölgedeki sınırların (Türkiye özelinde NATO güvencesi altındaki sınırların) değişmesi ve bir Kürt devleti (özerk ya da bağımsız) kurulmasına destek verecek mi? Suriye’nin dağılmasını istemeyen Rusya’yı, Irak’ın (ve tabii kendisinin de) dağılmasını istemeyen İran’ı ve herhangi bir Arap ülkesinin dağılmasını istemeyen Suudi Arabistan’ı hiç saymıyorum bile.
Şu anda biraz zor görünüyor. Kürt devleti kurmak için Birinci Dünya Savasşı’ndan bu yana Kürt ulusal hareketeri, her birisi dış desteklere dayanarak 4-5 hamle yaptı ve tamamı son anda mevcut devletlerle yapılan pazarlıklar sonucu yanlız bırakıldı, hüsranla sonuçlandı. Yine aynı şey olur mu? Tarih bir defa olanın, yine olabileceğine dair sayısız örnekle dolu; tarih tekerrürden (tekrarlardan) ibarettir diye bir laf var, sadece Türkçede değil, pek çok lisanda.
Ama işin bir başka boyutu da var.
ABD destekli bu son operasyon 20 Mayıs’ta CENTCOM komutanı Orgeneral Joseph Votel’in PYD kontrolündeki Suriye topraklarına gidişiyle başladı. Öncesinde Obama’nın 18 Mayıs’ta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a telefon edişi vardı. Erdoğan geçen hafta kenya’da iken gazetecilere ABD’nin PYD’den çok SDG içindeki Arap muhaliflere yardım edeceği sözünü verdiğini, bunun da Türk istihbaratı ve askeri tarafından yakından izlenmekte olduğunu söyledi.
Onun hemen öncesinde, 31 Mayıs’ta, düzenli orduların anti-terör savaşında kullanılmasının denendiği uluslararası Efes tatbikatının bitiminden bir gün sonra, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar kuvvet komutanlarıyla birlikte Mardin ve Şırnak’a gitti.
Ardından bir süredir konuşulan kırsal alandaki PKK yoğunlaşmalarına karşı büyük bir operasyon başladı. Bu arada Nusaybin dahil ilçe merkezlerinde 2015’ten bu yana sürmekte olan operasyonların tamamlanmakta olduğu duyuruldu.
PKK doğrusu 3 yıllık diyalog süreci boyunca şehirlerde bu kadar ay Türk ordusuna ayak diremesine elverecek muazzam yığınak yapmış. Ama çocuk yaşındaki gençleri orduyla, polisle çatışlmanın ileri hattına sürmekten çekinmeyecek kadar emek-yoğun, yani militan ölümüne aldırmayan, propaganda sayan bir örgüt için dahi, son aylarda inanılmaz (silah, cephane ve) insan kaynağı kaybetti. Şimdi tam Murat Karayılan “Vurmaya yeni başlıyoruz” demişken, ordu daha önce vurmaya başladı.
Özeti şu: Suriye’de (ve Irak’ta) IŞİD mevzi kaybediyor ve bunda PKK’nın da payı var. Bu durum PKK’nın siyaseten terörist görüntüsünü avantaja çevirdiği izlenimi veriyor. Diğer yandan PKK hem Suriye’de IŞİD’e karşı, hem Türkiye’de Türk ordusuna karşı ciddi kayıplar veriyor.
Hayır, Türkiye ve ABD’nin pek çok konuda ara bu kadar açıkken bu konuda ortak strateji geliştirdiğine inanmak için bir kanıt yok ortada. Ancak Suriye’de ve Irak’taki iç savaşın terörizm listelerindeki en etkili örgütlerden olan IŞİD ve PKK’nın ciddi askeri kaybına yol açtığı görülüyor.
Olan bitene biraz ters açıdan bakmak bazen daha iyi anlamamızı sağlıyor, değil mi?
Paylaş