Paylaş
Çelik 26 Eylül 2011’de Yargıtay’a Fethullahçı hâkimlerin hâkim olmaya başladığını ve bunların da davalarda “blok oy” kullandığını söyleyerek “Yargı bitti” iddiasıyla istifa etmişti. Televizyon programlarında da sık sık Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Ne istediler de vermedik” sözünü iddiasına kanıt olarak kullanıyordu.
Kılıçdaroğlu gözaltını “Demokrasi adına yüz karası” sözleriyle protesto etti; “Akıl tutulması” dedi.
Başbakan Binali Yıldırım ise “Bu yargının bir işidir” dedi; “Dosyanın içeriği nedir bilmediğimiz için daha fazla değerlendirme doğru olmaz.”
Doğrusu hükümetin İstanbul savcılığına talimat verip CHP’li avukatı gözaltına aldırdığını Kılıçdaroğlu da söylemedi, böyle bir kanıt da yok.
Öte yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Yıldırım ve diğer hükümet üyeleri bir süredir Türkiye cumhuriyetinin kurucu partisi CHP’yi “yerli ve milli” olmamakla, “teröristlerle” aynı dili kullanmakla suçluyorlar; medyanın belli bir kesiminin de katkısıyla böyle bir algı oluşturulmak isteniyor.
Terörist derken şu günlerde kasıt yasa dışı Fethullahçı örgütlenme ve PKK.
Örneğin insan hakları ve hukuk konularına özel olarak eğilen CHP’li Sezgin Tanrıkulu, bir PKK operasyonu sırasında PKK militanları değil silahsız sivillerin mi vurulduğu iddiasını gündeme getirdiği için hedefe konmuş durumda. Tanrıkulu ve onu neden susturmadığı üzerine Kılıçdaroğlu hakkında ciddi bir AK Parti kampanyası devam ediyor. Medyadaki malum bazı isimler tarafından adeta hedef yapılan Tanrıkulu’nun Kürt kökenli olması da vurgulanarak CHP’yi HDP çizgisine çektiğini iddiası ortaya atılıyor. Böylece CHP içindeki bazı fay hatları da hareketlendirilmek isteniyor.
Bir CHP milletvekili, Enis Berberoğlu ise zaten 25 yıl hapse çarptırılmış vaziyette cezaevinde.
Ancak işin dikkat çekici yanı, CHP’nin Fethullah ve Kandil çizgisinde olduğu yolundaki kampanya, Kılıçdaroğlu’nun Berberoğlu’nun hapse koyulması ardından başlattığı “Adalet Yürüyüşü” sonrasında başlatılmış, Türkiye’deki en önemli sorunun adaletsizlik olduğu iddiasıyla toplanan “Adalet Kurultayı” sonrasında dozunun artırılmış olması.
Bu tür gelişmeler nedeniyle CHP aslında kendi planlarına harcayacağı zaman ve enerjiyi, kendisini savunmaya harcıyor.
CHP bu baskı altındayken dahi Tunceli’deki çevre mitingi, Giresun’daki fındık mitingi gibi yerel ölçekte seçmenin günlük hayata dair taleplerine dokunan işler yapıyor gerçi.
Ancak son gelişmeler AK Parti’nin doğal olarak hoşuna gidiyor; dikkatler CHP’ye çekilmişken Erdoğan AK Parti’nin iç sorunlarını kamuoyuna fazla yansımadan yoluna koymak için zaman ve enerji kazanıyor.
Paylaş