Paylaş
Türkiye’nin en itibarlı edebiyat ödüllerinden Orhan Kemal Roman Ödülünü 2016’da yayınladığı “Unutkan Ayna” adlı romanıyla alan Gürsel Korat, 2 Haziran’da düzenlenen ödül töreninde bu kısa ama özlü cümleyi kurdu.
Unutkan Ayna, zaten insanı hemen alıp kendi âlemine götüren bir roman... Korat romanını 1915 Nevşehir sahnesine, Ermeni tehciri ve Birinci Dünya Savaşı zeminine kurmuş. Bize Kırım ve Savaş günlerinde müthiş bir aşk ve nefret hikâyesi anlatmış.
Dolayısıyla “Vicdan gözüyle bakan insan çok şey görür” cümlesi bir yönüyle oraya da değiyor ama, sadece oraya değmekle kalmıyor.
Nitekim Korat devamında ödülünü adaletsizlikle karşı karşıya kalanlar adına kabul ettiğini söyledi.
Bu da anlamlıydı, çünkü daha az önce, Orhan Kemal’in adını taşıyan Beyazıt’taki İstanbul İl Halk Kütüphanesinin tarih kokan toplantı salonunda yaptığı açış konuşmasında, büyük romancı Orhan Kemal’in oğlu Işık Öğütçü, roman ödülü seçici kurul üyelerinden Turhan Günay’ın aralarında olmadığından söz ederek “Özlüyoruz” demişti.
Bir edebiyat ödülü töreninin sınırlarını aşmaksızın, olabildiğince nezaketle yapılan bir küçük hatırlatma aslında Türkiye’nin bir kesitinin ruh halini yansıtıyor.
Turhan Günay, Cumhuriyet’in haftalık kitap ekinin yayın yönetmeni. Bugün 216’ıncı gündür, Cumhuriyet gazetesinden diğer 9 arkadaşıyla birlikte hapiste. Cumhuriyet internet editörü Oğuz Güven de sonradan katıldı onlara, o da bugün 19 gündür tutuklu.
Turhan Günay gibi kendi dünyasında bir edebiyat insanı, iki ayrı terör örgütüne aynı anda üye olmakla, yardım etmekle suçlanıyor; hem PKK, hem FETÖ diyor savcılar, savcılar deyince hâkimlere uymak düşüyor bugünkü ortamda.
Aynı şekilde hem PKK’ya, hem yasadışı Fethullahçı örgütlenmeye üye olmakla suçlananlar arasında mesela karikatürist Musa Kart da var, Cumhuriyet’in yayın yönetmeni Murat Sabuncu da var, (benim de üyesi olduğum) Uluslararası Basın Enstitüsü’nün (IPI) Türkiye kolu başkanı Kadri Gürsel de.
Ne gazetecinin, ne siyasetçinin, ne askerin, ne istihbaratçının suç işleme ayrıcalığı olmadığına inananlardanım.
Ama Kadri mi PKK’cı, FETÖ’cü arkadaşlar? Bırakın Allah aşkına. Ahmet Şık mı yoksa?
Fethullah Gülen’in yasadışı işlerini ifşa eden kitap yazdı diye bugün bazıları hapiste ya da aranıyor konumda olan savcı ve hâkimler tarafından 2010-2012 arasında hapse atılan Ahmet Şık, şimdi de Fethullahçılık (ve tabii ki PKK’cılık) suçlamasıyla hapiste; bugün 155’inci günü.
Yine üyesi olduğum Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin (TGC) son kayıtlarına göre halen 161 gazeteci, yazar, editör, yayıncı ve medya çalışanı var hapiste.
Bugünlerde bir yandan da Ankara’da Sincan’da görülen 15 Temmuz 2016 darbe girişimi davasına şahit oluyoruz. Koca koca generallerin, albayların, binbaşıların filan hep birileri tarafından oyuna getirildiği, kullanıldığı ama kendilerinin aslında hiçbir şey yapmadığı ifadelerini dinliyoruz. Gecenin bir vakti şehir dışındaki Akıncı hava üssüne kurulan darbe karargâhına toplanan o kadar rütbeli, aralarında “imam” diye, “abi” diye dolaşan siviller kamera kayıtlarındayken orada neden olduklarını bilmediklerini söylüyorlar. Oradan verilen talimatla F-16’lar Meclisi, Sikorsky helikopterler MİT’i Emniyeti, tanklar zırhlılar sokaktaki vatandaşı hedef alırken onların hiçbir şeyden haberi olmamış. Ortalık cehenneme dönmüşken “Eve gittim telefonumu kapatıp yattım” diye ifade veren var.
Örneğin İlker Başbuğ’un Ergenekon davasındaki duruşundan ne kadar farklı duruşları, değil mi? Ya da Dursun Çiçek’in, mesela Yalçın Küçük’ün, Kemal Gürüz’ün, Müyesser Yıldız’ın duruşundan…
Bir bu ekibin tutumuna bakın, bir bizim gazeteci arkadaşlarımızın tutumuna; uğradıkları haksızlığa rağmen gık demeden yatıyorlar, bir gün oradan başı dik çıkanların kendileri olmayacağına emin olanların duruşu da farklı oluyor.
Işık Öğütçü, babası Orhan Kemal yıllarca yok yere hapislerde yatırılmış bir insan olarak hapisteki edebiyatçı dostu Turhan Günay’ı özlüyor.
Biz de özlüyoruz elbette arkadaşlarımızı, onları başı dik göreceğimiz günleri bekliyoruz sabırla.
Gürsel Korat’ın sözleriyle başladım, onunla bitiriyorum: vicdanın gözüyle bakan çok şey görüyor.
Biraz vicdan, biraz vicdan lütfen…
Paylaş