Paylaş
Erciyes’e, Palandöken’e, Uludağ’a ya da Çeşme’ye, Alaçatı’ya, Kemer’e, Belek’e gidip de o tatil merkezlerinin illerine çok azımız uğrar. Bu hadise benim içime hep dert olmuştur. Erciyes’e gidip de Anadolu’nun Kayseri’sine, bu kadim kentine vakit ayıramayacaksam, kapalıçarşısını, camiilerini, medreselerini, müzelerini gezip görüp de eşsiz Selçuklu Mimarisi’nin keyfine varamayacaksam, Talas’ı ziyaret edip de şöyle kente uzaktan bakıp göç edenlerin hatırına acı bir kahve yudumlayamayacaksam, eşsiz yemeklerini yemeyeceksem vah bana, vahlar bana olsun dedim. Sanki bu yakınmamı duymuş gibi Carlson Rezidors’un Bölge Pazarlama ve İletişim Müdiresi Yeşim Doğukan bir mesaj attı, haydi gidiyoruz dedi. Durur muyum? Tabii ki hayır. Soluğu Kayseri’de aldım hemen.
MİLLİ MÜCADELE’DEKİ YERİ ÇOK ÖZEL
Kayseri kuşkusuz Anadolu’nun en gelişmiş vilayetlerinden. Modernizmle tarihi en iyi sentezleyen, geçmişle geleceği mükemmele yakın denecek ölçüde harmanlamayı bilmiş, zenginliğiyle göz kamaştıran nadide bir vilayetimiz. Sadece ekonomik anlamda değil ürettiği zenginlik. Siyasete damgasını vuran, iş dünyasına söz sahibi olan nice güzide isim Kayseri’nin suyunu içip, havasını koklamış simalar. Son derece gurur verici bir kent için bu durum. Girişimcisinin aktifliği dillere destan zaten. Onu konuşmaya gerek yok ama şimdilere eski binası Milli Mücadele Müzesi olarak hizmet veren Kayseri Lisesi’nin parlak geçmişine baksanız dahi ne dediğimi gayet net anlayabilirsiniz. O öyle bir eğitim yuvası ki Kurtuluş Savaşı yıllarında Sakarya Muhaberesi esnasında, bütün son sınıflar Çanakkale'de şehit düştüğü için 1921’de mezun veremeyen yegane okullarımızdan biri. İstiklal Savaşı devam ederken 24 Temmuz 1921’de TBMM’nin hükümet merkezini Kayseri’ye taşıma kararı vermesi üzerine lise binasının Meclis toplantıları için hazır hale getirilmiş olması da kayda değer. İki Cumhurbaşkanı’nın yanısıra sayısız devlet adamı da yetiştirmiş. Milli Mücadele’den şaşırtıcı gerçekleri görüyor, duyuyorsunuz. Gezerken gerçek anlamda tüyleriniz ürperiyor.
KAYSERİ’DE TURİZM YATIRIMLARI DA ŞAHANE
Kayseri yerli ve yabancı turistlerin çekim merkezinde. Kapadokya Bölgesi’nde olmasının büyük etkisi elbette var ya da Erciyes’in varlığının… Ve fakat kent merkezindeki tarihi mutlak surette gelip yaşamalısınız. Talas’taki Osmanlı Sokağı, Yaman Dede Camii ( eski adıyla Panaya Kilisesi), Tablakaya’daki Yaman Dede Kültür ve Sanat Evi şahane ötesi yapılar. Turizm yatırımları da şahane. Kent merkezinde, modern Sivas Caddesi’nde konumlanmış Radisson Blu Kayseri Oteli de yükselen turizm trendini arkasına alarak Kayseri merkezde hizmet veren otellerden biri. Zira kentin sürekli olarak misafiri olduğu için yatak kapasitesini de artırmak gerek ve şart oluyor. Radisson Blu’nun özellikle roofu bambaşka. Geniş bir ovaya yayılan güzeller güzeli Kayseri tam anlamıyla ayaklarınızın altında. Bir de karşınızda büyüleyici şahaneliğiyle devasa Erciyes Dağı. E daha ne olsun! Özellikle kahvaltısının on numara beş yıldız olduğunu da belirtmek gerek. Turizm, girişimciliğiyle nam salmış Kayseri Esnafı için adeta müthiş bir fırsat. Zaten gereğini gayet güzel yapıyorlar. Bu gidişimde beni en çok etkileyen müzelerden biri Gevher Nesibe Şifahanesi oldu. Selçuklu Mimarisi’nin en saygın örneği bu yapı. Adı üstünde Şifahane. Buraya gelen akli ve fiziki arızaları olanları iyileştiren bir tıp yuvası olmuş. Gidip gezince mistik havasını içinize çektikçe, Kayseri’ye neden gitmeniz gerektiğini daha iyi anlayacaksınız. O nedenledir ki yılın her günü Kayseri bizi bekliyor dostlarım.
İSTANBUL + TOKYO = ISOKYO
Isokyo, bu topraklardan çıkmış harikulade bir tat macerası. Tamamı yerli diyebilirim. Isokyo adını ilk duyduğumda bir Japon klasiğinin daha memleketimize giriş yaptığı zannına kapıldım. Uzakdoğu’nun eşsiz mutfağına ve tatlarına fazlasıyla düşkün olan bendeniz için hayli sevindirici bir haberdi bu. Fakat gerçekleri duyduğumda şaşkınlığımı gizleyemedim açıkçası. Isokyo, İstanbul ve Tokyo’nun birleşiminin bir meyvesi. Yani İstanbul’un temsil ettiği Anadolu mutfağıyla Tokyo’nun ön ayak olduğu Japon mutfağı harman edilmiş hali. Çok da iyi oldu. Bu aşı tutar bence. Menüsünün detaylarına bakar mısınız?! Tavada kızartılmış kuzu ile ıstakoz ve morina balığı aynı tabakta. Karabiber sosunda dana kaburga ve Uzakdoğu lahana salatası. Ya da Uzakdoğu mantarıyla kuzu incik karışımı. Dediğim gibi bu Japon-Türk karışımı bu özgün mutfak, başta İstanbul olmak üzere dünyanın belli başlı metropollerinde de eşsiz bir gastronomik alternatif olabilir. Isokyo, kentin göbeğindeki Zorlu Center içinde yer alan Raffles Otel ’de kapılarını açtı. Benden söylemesi!
Paylaş