Paylaş
Gittim uzmanına sordum nedir diye. İlki hacamat, ikincisi de bardak çekme. Ha bir de sülükle tedavi var ki onu sonra konuşacağız. Evet tamam tüm bu yöntemlere aşinayım ama detayları bilmiyorum. Bir de bakanlık tarafından geleneksel tedavilere yeşil ışık yakılınca tüm yollar İbn-i Sina’ya çıktı. Üstadın geleneksel tıbbi uygulamalarına daldım, gittim. Tam tabiriyle bir okyanus. 980 yılında doğan İranlı hekim ve bilim adamı İbn-i Sina, çalışmalarıyla tüm dünyayı etkileyen, eserleri Avrupa’daki tıp fakültelerinde yıllarca ders olarak okutulan çok ünlü bir hekim ve bilim adamı.
Batı kültüründe “Avicenna” olarak biliniyor. 16. ve 19. yüzyıllar arasında tüm dünyanın tıbbi referans olarak benimsediği bilim adamı; özellikle tıp, matematik, fizik, felsefe ve astronomi bilim dallarında yoğunlaşmış. Mesela batılı kaynaklarda “hekimlerin piri ve hükümdarı” olarak tanımlanır. Üstadın Tıp Kanunu (El Kanun fi’t Tıbb) adlı eseri, tıp tarihinin başyapıtlarından biri olarak kabul ediliyor. Estethica Sağlık Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Murat Akdoğan bana bu dehanın çalışmalarını ve geleneksel tıbbi uygulamalardan heyecanla söz açınca kayıtsız kalamadım araştırdıkça araştırdım.
KİŞİNİN MİZACINA GÖRE TEDAVİ
İbn-i Sina tıbbında insanlar fiziksel ve ruhsal özelliklerine göre 4 temel mizaca ayrılıyor; Demeviler, safraviler, balgamiler ve sodaviler. Doğanın 4 ana unsuru olan ateş, hava, su ve toprak da bu mizaçlarda değişik oranlarda kendini gösteriyor. Sırf bu mizacı öğrenmek için İran’da iki yıl dirsek çürütüyor tıp öğrencileri. Sadece insanların değil, organların, hastalıkların, yiyeceklerin, içeceklerin, bitkilerin, hayvanların, mevsimlerin ve yerlerin de mizacı tarif ediliyor bu tıpta.
Kişinin kendi mizacı ile bu mizaca uygun doğal unsurlar arasındaki dengenin bozulmasının hastalıklara yol açtığı kabul ediliyor. Aslolan “fiziksel ve ruhsal dengenin sağlanması”. İran’lı hekim hacamat yapmadan ya da bardak çekmeden önce öncelikle mizaç belirleniyor. Fiziksel ve ruhsal dengenin bozulmasıyla oluşan hastalıkları, bu dengeyi geri kazandırarak tedavi ediyor.
İBN-İ SİNA TIBBININ TEDAVİ ALANLARI
İbn-i Sina, yaklaşık bin yıl önce ilk apandisit ameliyatını yapan hekim olarak dikkat çekiyor. Katarakt, diyabet, şizofreni gibi o zamana dek çaresiz olan hastalıkların tedavisinde yakaladığı yüksek başarıyla tıbbi alanda tam anlamıyla çığır açmış. Hacamatla, bardak çekme yöntemiyle ve sülüklerle tedavide çok önemli hastalıklara dur denebiliyor.
Mesela adet düzensizliği, baş, boyun, sırt, bel ve diz ağrıları, cilt hastalıkları, kalp ve damar hastalıkları, iktidarsızlık, migren, cinsel hastalıklar, depresyon ve psikolojik sorunlar gibi, hemoroid gibi hastalıkları geleneksel metodlarla iyileştiriliyor.
TOPAĞACI’NDA BİR CARBON
Carbon, İstanbul gece hayatının en yenisi. Topağacı’nın sofistike mekanlarından Grey’in alt katında prenses Zeynep Bastık’la gözlerini açtı. Zaten Carbon’un girişini de Grey’in koridorlarını ve mutfağını aşarak yapıyorsunuz. Hayli ilginç. Gecenin ilerleyen saatlerinde capcanlı bir müzikle eğlenmek isteyenlerin yeni adresi. Eş dost evinizin salonundaymışsınız gibi takılıp sıcak, samimi bir şekilde eğlenmek, canlı müziğe bağıra çağıra eşlik etmek isteyenler için ideal. Özellikle Nişantaşı-Teşvikiye-Topağacı hattında böylesi bir canlılık yoktu ki, Carbon dinamizmiyle bu boşluğu gayet iyi doldurdu. Zaten anladığım kadarıyla mahallenin gençleri de bu durumdan son derece memnun. Hayırlı uğurlu olsun.
LUCCA BİLDİĞİNİZ GİBİ
Türkiye’de, İstanbul’da ne çok şey değişti şu 13 yılda! Ve fakat gel gör ki bi’ o kaldığı yerden aynen devam ediyor. Stiliyle, popülerliğiyle, canlılığıyla, takılanlarıyla, müziğiyle hala aynı Lucca. Ne isminde, ne logosunda hiçbir değişiklik yok. İç dizayn ve menüsünde ise zamanla artistlik dokunuşlar oluyor elbette. Bugünlerde olduğu gibi. Menünün temel yapısıyla oynanmadan yepyeni lezzetler eklenmesi tadına tat katmış. Kışa girerken yeniden yorumlanan hamburgeri, pizettaları, salata ve etleriyle boğaz hattının yine en gözdelerinden olacak. Şu memleketten el ayak çeken yabancı daha doğrusu Avrupalı, Amerikalı turistler de gelmeye başlarsa değmeyin boğaz mekanlarının keyfine. Hadi inşallah!
Paylaş