Tayyip Bey at evliyasının duasını almamış olan ata bindiği için düştü
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Günlerce, başbakanın Cihan isimli atın sırtından düşmesini tartıştık.
Herkes ya atı, ya seyisi, ya korumaları, yahut da doğrudan doğruya başbakanı suçladı ama kabahat bence Cihan'ın sahiplerindeydi. Zira eski bir Türk geleneğine göre devlet büyükleri ‘‘at evliyası’’nın duasını almamış olan ata kesinlikle bindirilmezdi. Cihan evliya ziyaretine götürülmediği için Tayyip Erdoğan'a láyık değildi ve dua almamış bir ata bindirilen başbakanın o atın sırtından düşmesi de normaldi! İşte, bir zamanların Üsküdar'ının en meşhur ziyaret mekánlarından olan ‘‘at evliyası’’nın öyküsü...
GÜNLERDİR, Cihan isimli atın Tayyip Bey'i sırtından atmasını tartışıyoruz. Şimdi ya at, ya seyis, ya başbakanın korumaları, yahut da doğrudan doğruya Tayyip Bey suçlanıyor ve 'Ya çok daha fena birşey olsaydı?' deniyor.
Ama çok önemli bir hususu unutuyoruz: Eski bir geleneğimize riayet edilmemesini ve başbakanın 'at evliyası'nın duasını almamış bir ata bindirilmiş olmasını... Dolayısıyla kabahat bence başbakanı sırtından atan Cihan'da değil, Cihan'ın sahiplerindedir. Asırlar öncesinden kalma bir geleneğe göre devlet büyükleri 'at evliyası'nın duasını almamış olan atlara kesinlikle bindirilmezlerdi. Cihan isimli at evliya ziyaretine götürülmediği için Tayyip Erdoğan'a láyık değildi ve dua almamış bir ata bindirilen başbakanın o atın sırtından düşmesi de normaldi!
İşte, İstanbul'da asırlar boyu varolan bu 'at evliyası' bahsinin ayrıntıları:
At, tarihimizin ayrılmaz parçalarından biriydi. Hayatları at üzerinde geçen Türkler ata kutsallık verecek derecede saygı göstermişlerdi ve at, günlük hayatın olduğu kadar protokolün de önemli bir unsuruydu. Devlet adamı yaşı ne olursa olsun ata binmek zorundaydı, zira atsız bir iktidar düşünülemezdi. Meselá, 70 küsur yaşındayken Zigetvar Kalesi'ni kuşatmaya giden Kanuni Sultan Süleyman ayakta duramayacak vaziyette hasta olduğu halde ata binmek için gayret sarfetmiş, askerine at sırtında görünmüştü. Zigetvar kuşatması gerçi hükümdarın son seferi olmuş ve Kanuni hayata savaş meydanında veda etmişti ama sultanı at üzerinde gören asker şevke gelip 'alınmaz' denilen kaleyi fethetmişti.
ATI TAVAF ETTİLER
Hükümdarların çok sevdikleri atları için mezar inşa ettirmeleri de eski Türk ádetlerindendi. Bu mezarlardan biri Fatih Sultan Mehmed'in atına aitti, hükümdarın atı Eyüp tepelerine, Piyer Loti Kahvesi'nin bulunduğu yere defnedilmişti ama en meşhur, hatta kutsal kabul edilen at mezarı, Sislikır'ın kabriydi.
'Sislikır', tarihlere 'Genç Osman' diye geçen Sultan İkinci Osman'ın en sevdiği atıydı. 1619 senesinde dünyasını değiştirip padişahı derin bir hüzne garkedince, Genç Osman, can yoldaşı gibi gördüğü atının ismini sonsuza kadar yaşatmak istedi. Sislikır'ın Üsküdar'daki Kavak Sarayı'nın avlusuna defnedilmesini buyurdu ve başına bir de kitabe diktirdi. 96 santim uzunluğunda ve 62 santim genişliğinde olan kitabede 'Zıll-i Hak (Allah'ın gölgesi) Hazret-i Osman Han'ın / Sislikır nám (isimli) atı öğülmüştür / Emr-i Yezdán ile mevt irişecek (Allah'ın emriyle ölüm gelince) / Bu makam içre (buraya) o gömülmüştür' yazılıydı.
Aradan kısa bir müddet geçti, Sislikır'ın ismi zamanla efsaneleşti ve hükümdarın atı birdenbire 'at evliyası'na dönüverdi. Sancı çeken, başka hastalığa yakalanan yahut uysal olması istenen atlar Üsküdar'a getiriliyor, Sislikır'ın mezarı üç defa tavaf ettirilip şifa bulmaları veya sakinleşmeleri bekleniyordu.
Sislikır'ı başka at kabirleri takip etti ve Karacaahmed Mezarlığı'nda atlara mahsus bir bölüm açıldı. At kabristanının, düzgün bir altıgen oluşturacak şekilde dikilmiş altı adet mermer sütunun üzerinde yükselen bir de kubbesi vardı. Devlet büyüklerinin atlarının defnedildiği mekán, zamanla her biri evliya kabul edilen dört ayaklı sakinlerinin duasını almaya gelenlerle dolup taşmaya başladı.
Aradan asırlar geçti, Üsküdar'daki Kavak Sarayı yıkılıp gitti, Sislikır'ın mezar kitabesi sokaklara düştü ama at ziyaretlerinin ardı arkası kesilmedi. Hasta yahut huysuz atlar hemen her gün taşı tavaf etmedeydi.
Ama taş kaybolup gideceği endişesiyle 20. asrın ilk senelerinde bulunduğu yerden kaldırıldı ve Gülhane'deki Çinili Köşk'e nakledilip depoya kondu. Karacaahmed'deki at mezarlığı da zamanla yokoldu, İstanbul'da tek bir 'at evliyası' kalmadı ve kalmayınca da atlar başbakanları bile sırtlarından atar hále geldiler.
Tayyip Bey işte bu yüzden, yani at evliyasının mezarını tavaf etmemiş ve dua almamış bir ata bindirildiği için düştü. Düşmesi ile ilgili başka sebep hiç aramayalım!
Başbakana 900 yıl öncesinden at öğütleri
İRAN taraflarında 'Ziyaroğulları Devleti' diye bilinen ufak bir memleketin hükümdarı olan Keykávus, tam adıyla ve unvanıyla 'Emir Unsurü'l-Maáli Keykávus bin İskender bin Kabus bin Veşmgir', bundan dokuz asır önce yaşadı.
Ziyaroğulları'ndan bugünlere hemen hemen hiçbir şey kalmadı ama Keykávus hiç unutulmadı. Zamanının büyük álimlerindendi, bir hayli kitap yazmıştı ve 'Kábusname' bunların en önemlisiydi. Nasihatlerle dolu olan Kábusname'de iyi bir devlet adamının özelliklerini anlatıyor, memleket idaresinden satranca, yemek yeme usullerinden hamamda yıkanmaya, yıldızlardan geleceği okumaya, kılıç kullanmaya, tıbba ve hatta iyi bir atın nasıl olması gerektiğine kadar akla gelen hemen her konuda dersler veriyordu.
Farsça olan Kábusname, Türkçe'ye defalarca tercüme edildi. Bu tercümelerden biri 1400'lü senelerin başında Mercimek Ahmed tarafından yapılmış, Türk Edebiyatı'nın son álimlerinden olan Orhan Şaik Gökyay da 500 yıl öncesinin bu metnini 1940'larda elden geçirip yeniden yayınlamıştı.
44 bölümden meydana gelen Mercimek Ahmed tercümesinin 25. bölümü 'Bu fasıl, at alırken nasıl at almalı ki o at iyi ola ve alan aldanmaya; bunu beyán eder' başlığını taşıyordu. İşte, Keykávus'un atın iyisini ve kötüsünü anlama hususunda yazdıklarının bir bölümü:
'...Ey oğul! Alacağın atın evvelá çehresine bak, böylece atın huyunu anlamadığın durumlarda hiç olmazsa güzelliği ve çirkinliği hususunda yanılma. Zira, çirkin atın hüneri de olmaz ve çirkin at yaramazdır.
İyi atın dişleri ince ola, düz ola ve aşağı dudağı yukarı dudağından uzun ola, yani aşağı dudağı sarkık ola. Burnu yüce ve çekilmiş ola. Alı yassı, kulağı uzun ola. Boynunun boğaz tarafı ince, göğüs tarafı kalın ola. Kolan yeri ince, inciği kalın ve bileğinden de kısa ola. Yelesi kısa ve ince ola ama kaba olmaya. Arkası ince, böğrü küçük, eliyle ayağının arası geniş ve açık ola. Kuyruğu ince, hayası ve derisi kara ola. Gözü ve kirpiği dahi kara ola. Yürürken yavaş ola ve ürkek olmaya. Sağrısı yassı ve geniş ola. Budunun iç tarafı bol etli ola.
Atların iyi taraflarını böylece öğrendikten sonra, şimdi de ayıplarını bilmen gerek!
Ey oğul, şöyle bilmiş ol ki, atın kısrak gördüğünde bir tarafını hareket ettirip kişnemesi ayıptır ve böyle at işe yaramaz. Gece gözü görmeyen at da bir işe yaramaz. Bir at, diğer atların geceleri ürktüğü şeylerden ürkmez ise, gece körü olmuş demektir. Solak at da hiç iyi değildir. Atı bir kapıdan içeri sokasın, evvelá sol ayağı ile girdi ise solaktır ve işe yaramaz demektir, o atı zinhár kullanmayasın.
...Böyle fena atlardan biri de ‘tevsen’ yani huysuz attır ve adamı üzerine bindirmez. Bu atın özellikleri birdenbire korkup sıçraması, kaçması, kişnemesi, dişlemesi, tepmesi, terslemesi ve ısırmasıdır. Böyle atlardan uzak durmak gerekir...''
Yunan Kralı Aleksandr’ı kendi maymunu öldürmüştü
BİR maymun, 20. yüzyılda genç bir Avrupalı kralın canını aldı: Yunan Kralı Aleksandr'ın...
1893'te doğan Aleksandr, Birinci Konstantin'in oğluydu. Kral Konstantin ülkesini Birinci Dünya Savaşı'na sokmadığı için müttefikleri ve başbakanı Eleutherios Venizelos'u karşısına almış ve 1917'nin 12 Haziran'ında tahttan feragat etmek zorunda kalmıştı.
Konstantin'in yerine 24 yaşında olan küçük oğlu Aleksandr geçti. Atina'da ipler Başbakan Venizelos'un elindeydi. Genç kral arabalarının motorlarını söküp takmaktan ve kedi, köpek, kuş yahut maymun gibisinden hayvanlarıyla vakit geçirmekten başka bir iş yapamaz olmuştu.
Kral, 1920'nin 27 Eylül günü köpeği Fritz'i yanına alıp yine garajına gitti ve her zamanki gibi motor tamirine başladı. Biraz sonra, evcilleştirdiği maymunlarından ikisi garaja gelip Kral'ın ayaklarının dibinde oturan Fritz'i, yani köpeği mıncıklamaya başladılar. Fritz maymunlara saldırınca ortalık karıştı, genç kral kavgayı ayırmaya çalıştı ama maymunlardan biri dişlerini kralın bacağına geçiriverdi.
Önce önemsenmeyen yara ertesi gün mikrop kaptı, krala dört haftada tam yedi ameliyat yapıldı ama Aleksandr 25 Ekim 1920 günü hayvanlarını öksüz bıraktı.
Yunanistan'da yeni kralı seçmek için 5 Aralık 1920'de referandum yapılacak, halk tahtın eski sahibi Konstantin'i isteyecek, sürgüne bu defa Başbakan Venizelos gidecekti.