Paylaş
Gazeteler Mehmet Barlas'ın basını günlerce meşgul eden Kuki isimli şebeğiyle yaptığı söyleşinin ‘‘insanla maymun arasındaki konuşmanın tarihteki ilk örneği’’ olduğunu ileri sürdüler. Ama bu iddia yanlıştı, zira tarihlerde Süleyman peygamberden itibaren şebeklerle yapılan çok sayıda konuşmadan bahsediliyordu ve dolayısıyla Mehmet Barlas'ın şebek söyleşisi ilk örnek değildi. Ben hem tarihteki diğer şebek muhabbetlerinin birkaçını aktarayım, hem de maymunların uğursuzluğu hakkındaki inanışı hatırlatayım dedim.
Otağtepe sitesindeki Kuki isimli şebek gazete sütunlarını günlerce işgal etti. Tartışma önce Hürriyet'te çıkan ve siteye yeni taşınan şebeğin komşuları nasıl huzursuz ettiğini anlatan bir haberle başladı, derken öteki gazetelere de konu oldu ve nihayet şebeğe evsahipliği eden Mehmet Barlas, Kuki ile bir söyleşi yapıp köşesinde yayınladı.
Bu ropörtajdan sonra bazı yazarlar Mehmet Barlas'ın bildiği yabancı diller arasında ‘‘Maymunca’’nın da bulunduğunu ve bir insanla maymun arasındaki bu konuşmanın tarihteki ilk örnek olduğunu ileri sürdüler.
BARLAS İLK DEĞİL
Ama iddiaları yanlıştı, zira tarihte, özellikle de edebiyat tarihinde insanlarla şebekler arasındaki konuşmalara bol bol rastlanıyordu. İşte, Mehmet Barlas'ın Kuki ile yaptığı mülákatın tarihte ilk olmadığını anlatmak için şebeklerle eski devirlerde yapılan sohbetlerin birkaç örneğini vereyim ve maymunun insanlara pek uğur getirmediğini hatırlatayım dedim.
Tarihte maymunlarla konuştuğu ve rahatça sohbet ettiği bilinen ilk kişi, Süleyman peygamberdir. Şebekler, kuş diline varıncaya kadar bütün hayvanların lisanını konuşan Hazreti Süleyman'ın tahtının önünde oturup hizmetini görürler ve arada sohbete de karışırlar. Edebiyatın en kıdemli şebeği ise, Binbir Gece Masalları'nda, Seyfelmülûk adında bir şehzadenin anlatıldığı bahiste geçer.
Seyfelmülûk annesiyle babasını kaybetmiş bahtsız bir prenstir. Güzeller güzeli Bediülcemál'e aşıktır ama bir araya gelmeleri bir türlü mümkün olmayınca kendisine sadık birkaç adamıyla beraber uzun bir deniz yolculuğuna çıkmaktan başka çaresi kalmaz. Yelken açıp aylarca gider ve bilmedikleri bir yerde karaya çıkar, hemen oracıkta buldukları mükemmel bir saraya yerleşirler. Saray aniden maymunların baskınına uğrar. Şebeklerin başında kendi hkümdarları vardır. Vezirlerden, saray memurlarından, komutanlardan, askerlerlerden ve sıradan halktan meydana gelmiş çok büyük bir kalabalık halindedirler. Şebeklerin şáhı Seyfelmülûk'un önünde eğilir ve ‘‘Maymunların hükümdarı artık ben değilim, sensin. Adamlarımla ve ordumla beraber senin emrinde ve hizmetindeyim’’ der. Komşu memlekette yaşayan garip yaratıklarla savaşacaklarını anlatır ve Seyfelmülûk'tan şebekler ordusunun başına geçmesini ister.
ŞEBEĞE İNSANDAN KRAL
Genç prens maymunlar kralının arzusunu kabul etmiş görünür, bu arada adamlarıyla beraber saraydan kaçma planları yapar. Tam kaçacakları sırada maymunların kralı gene gelir, ordunun hazır olduğunu söyler Seyfelmülûk'la adamlarını savaş meydanına götürür. Savaşı şebekler kazanırlar ve zafer serhoşluğuna girdikleri sırada genç prensle adamları ortadan kaybolur. Şebekler peşlerini bırakmazlar, bulup yeniden saraya getirirer ve Seyfelmülûk binbir zahmetten sonra maymunların elinden kurtulmayı başarır, bu defa çok daha tehlikeli yaratıkların eline düşer ve hayatı bir talihsizlikten öbürüne sürüklenmekle geçer.
Binbir Gece Masalları'nda maymunları konu alan bir diğer hikáye, şimdi maceralarını TV dizilerinde seyrettiğimiz Sindbad'a ait...
SİNDBAD’I DA MAHVETTİLER
Sindbad gene bir deniz yolculuğuna çıkmıştır. Günün birinde patlayan bir fırtına gemisini kimselerin uğramadığı bir adaya sürükler. Bir anda şebeklerin saldırısına uğrarlar. Gemiye çıkan binlerce şebek Sindbad'ın bütün mallarını denize döker ve hakaret üstüne hakaret ederler. Gemicilerin yalvarıp yakarmaları hiçbir işe yaramaz. Şebekler yelkenleri parçalayıp direkleri kırar, halatları koparıp dümeni kilitler, üstüne üstlük gemiyi ıssız zannedilen bir adanın önünde karaya oturtur ve çekip giderler. Artık Sindbad'la arkadaşlarının başına peşpeşe uğursuzluklar gelecektir. Adada bir devin eline düşerler. Dev, denizcilerden bir kısmı şişe geçirip kızartır ve afiyetle yer, Sindbad defalarca ölümün kıyısına gelir, hep son anda kurtulur, binbir maceradan sonra Bağdad'a döner ama artık herşeye yeniden başlamak zorundadır. Zira maymunlar yüzünden bütün serveti elinden gitmiştir.
Maymunların uğursuzluğunu anlatan ve şebeklerle sohbete yer veren öykülerden bir başkası, Bağdadlı balıkçı Halife'nin macerasıdır...
Son derece fakir olan Halife, Dicle'de balıkçılık etmektedir. Bir gün sabahın erken saatlerinde ağlarını çekerken bir hayli zorlanır. Ağa büyük bir balığın takıldığını zannedip sevinir ama takılan balık değil, bir gözü kör, ayaklarından biri topal, çirkin bir maymundur. Halife sinirlenir ve tam maymunu öldüresiye dövmek üzereyken hayvan dile gelir ve ‘‘Beni bırak!’’ der. ‘‘Allah'a güven ve ağını yeniden suya at’’.
Fakir balıkçı maymunun sözünü dinleyip ağını atar ve çektiğinde bu defa öncekinden daha da ağır bir maymunun takıldığını görür. Ama bu defa gelen önceki gibi sakat ve çirkin değil boynu, kolları, el ve ayak bilekleri mücevherlerle dolu güzeller güzeli bir şebektir, hattá masalın ifadesiyle ‘‘kıçı, başka hiçbir maymuna benzemeyen güzel bir pembelikte’’dir. Halife maymunlarla sohbete başlar, maymunlar ona balıkçılıktan çok iyi para kazanmanın yollarını öğretirler ve Halife bir hayli servete sahip olur. Ama neticede maymunların uğursuzluğu işin içine girer, Halife kazandığı herşeyi kaybeder, Dicle sahillerinde gene ağ atmaya başlar ama bu defa eskisinden de fakirdir.
AMMMAN HATA YAPMAYIN!
Bunlar, Binbir Gece Masalları'nda geçen şebek öykülerinden sadece birkaçı... Eski doğu edebiyatında daha birçok şebek hikáyesi var ama bu kadarıyla yetiniyorum. Zaten bütün bunları yazmamın sebebi de, Mehmet Barlas'ın 'şebeklerle konuşan ilk kişi' olduğu şeklinde yapılan büyük tarihi hatayı düzeltmekten ibaret...
Şebek, haremin en gözde hayvanıydı
Şebek, özellikle de dişi şebek geçmiş zamanlarda haremin en revaçta olan, en rağbet gören hayvanıydı. Harem kadınları güzelliklerinden ve zerafetlerinden emin olmak için bir şebeğe, bir de aynadaki kendi suretlerine bakar, yüzlerinin şebekle mukayesesini yapar; sonra maymuna benzemedikleri ve böyle hoş ve zarif yaratılmış oldukları için Allah'a şükrederlerdi.
Bu mukayese ve şükretme hadisesi ileriki asırlarda ortadan kalktı ama artık haremin sembollerinden biri haline gelmiş olan şebekler yerlerini son devirlere kadar korudular. Osmanlı hareminde 1920'lerin başında bile hálá birkaç şebek vardı.
Haremdeki şebeklerden birini gösteren yandaki gravür İstanbul'a 17. asırda Dördüncü Murad'ın hükümdarlığı sırasında Avusturya elçisi olarak gelen Hans Ludwig von Kuefsteins'in kendi hükümdarına gönderdiği resimli raporların birinde yeralıyor. Fotoğrafın olmadığı o dönemlerde elçilerin yanlarında ressam bulundurmaları ve raporlarını çizdirdikleri resimlerle görsel hale getirmeleri olağan bir işti. Hans Ludwig von Kuefsteins da bu adete uymuş, İstanbul'un sosyal ve siyasi hayatını resimleştirirken haremi çizdirmeyi de ihmal etmemiş, ressamına harem hakkında işittiklerini en ince ayrıntılarına kadar çizdirmiş ve hükümdarına yolladığı raporlarında haremin maymunları bile yeralmıştı.
Şebeğin edebî tarihini bu hoca yazdı
Dünyanın önde gelen Türk Edebiyatı tarihçilerinden olan ve Harvard Üniversitesi'nde hocalık yapan Prof. Dr. Gönül Tekin, edebiyatımızdaki şebek bahsinin tek uzmanıdır ve konuda yayın yapan tek kişidir.
Gönül Hanım, Harvard'da çıkan ‘‘Journal of Turkish Studies- Türklük Bilgisi Araştırmaları’’ dergisinde 1985'te Seyfelmülûk'un şebekler tarafından kral ilán edilmesini anlatan hikayeyle ilgili bir yazı yayınladı. Makalenin başlığı, ‘‘XVI. Yüzyıl Çağatay Şairi Meclisî'nin Seyfelmülûk Adlı Mesnevisi Hakkında’’ idi. Yazıda Seyfelmülûk ve şebek öyküsünün en mükemmelinin 16. asır sonunda yaşamış olan Çagatay şairi Meclisî'nin hadisenin kahramanıyla aynı ismi taşıyan eserinde olduğu anlatılıyor ve eser tanıtılıyordu.
Bu makaleden iki sene sonra, yine aynı dergide, Prof. Dr. Gönül Tekin'in ‘‘Seyfelmülûk ve Bediulcemal Hikáyesi'nde Eski Yakındoğu Kültüründen Kalma Unsurlar Hakkında’’ isimli bir başka makalesi yayınlandı.
Gönül Hanım bu defa Seyfelmülûk öyküsünün geçmişine iniyor ve hikáyeye Binbir Gece ve Binbir Gündüz Masalları ile ‘‘El Ferec báde'ş-Şidde’’ isimli çok eski bir eserin kaynaklık ettiğini söylüyordu.
Şebek bahislerine ve şebeklerle sohbetin edebiyat tarihimizdeki yerine meraklı olanların Gönül Hanım'ın bu iki makalesini okudukları takdirde çok şeyler öğreneceklerine eminim.
Paylaş