Paylaş
Ramazan ayı bugün sona eriyor ama Türkiye Türkiye olalı böyle bir ramazan görmedi. Bol mesihli, kadınların göğüsleri açık vaziyette namaz kılıp kılamayacakları veya yemeğe katılan şarabın haram olup olmadığı tartışmalarıyla dolu bir ramazan yaşadık. Hele Bülent Ersoy'un üstád Yaşar Nuri Öztürk'le beraber TV'de dini program yapması, bu mubarek ayın anlamını daha da bir zenginleştirdi. Nice Ramazanlara!..
Bir ramazan daha, bugün sona eriyor. Bu sayfada otuz gün boyunca değişik konulara değindik, oruçlu saatlerinizi bu ilginç konuları okuyarak hoşça geçirmenize çalıştık.
Oruç tutanlara 'orucu nelerin bozduğu' veya 'ne zaman sahur edileceği' gibisinden zaten bildikleri konuları anlatmanın yahut alışılmış resimli evliya öyküleri sunmanın gereksiz olduğuna inanıyorduk. Gazetelerin ramazan sayfaları, çok değil, bundan 30-35 yıl öncesine kadar yapıldığı gibi bir 'kültür sayfası' olmalıydı ve bunu yapmaya çalıştık.
Ama bu ramazanda yaşadıklarımız bilmem dikkatinizi çekti mi?
Türkiye Türkiye olalı, böyle bir ramazan geçirmedi... Mesihli, kadınların göğüsleri açık vaziyette namaz kılıp kılamayacakları veya yemeğe katılan şarabın haram olup olmadığı tartışmalarıyla dolu bir ramazan yaşadık. Hele üstád Yaşar Nuri Öztürk'le Bülent Ersoy'un TV'de dini bir program yapması bu mubarek ayı daha da bir zenginleştirdi.
Hasan Mezarcı'ya vahiy geldi, adamcağız 'Mesih' olduğunu ilán ediverdi ve günlerce Mesih'i tartıştık. Derken Yaşar Nuri Öztürk 'lezzet vermesi için yemeğe katılan şarap haram değildir' buyurdu, bu defa 'alkolü uçmuş şarap haram mı, değil mi?' tartışması başladı. Yaşar Nuri'nin TV'deki irşadlarına Allahtan bu işin önde gelen uzmanlarından biri, Bülent Ersoy da katıldı da, ilmiyle bilmediğimiz konuları tefsir etti ve sáyelerinde çok şeyler öğrendik.
İş bu kadarla kalmadı, gündeme bu defa İláhiyat Fakültesi'nin Dekanı Prof. Zekeriya Beyaz geldi ve üstád 'kadınların göğüsleri açık vaziyette namaz kılabilecekleri' yolunda çizimli bir fetvá verdi. Fetvánın yankıları hálá devam ediyor.
Bu ramazanın kısa bilánçosu, bunlardan ibaret. Ama düşündüğünüz takdirde başka gariplikler yakalayacağınıza eminim.
Hepinize mutlu bayramlar ve eski iláhilerden birinde dendiği gibi; 'Kullarında yok sana láyık metá / Elvedá şehr-i ramazan elvedá'.
Yesarizade Mustafa İzzet
Yesari Mehmed Esad Efendi'nin oğlu olan Yesarizade Mustafa İzzet, İstanbul'da doğdu. Yazıya babasından öğrendi, ondan icazet aldı , ayrıca Osman el-Üveysi Efendi de 1788'de kendisine ayrı bir icazet verdi.
Devlet memuriyetinde yüksek makamlara çıkan hattat, 1842'de Rumeli kazaskeri oldu. Çok sayıda eser verdi ve Türk hattının en önemli sanatkárlarından biri kabul edildi.
Yesarizade'nin hat sanatımızdaki asıl önemi, 'Türk Nestalik Ekolü'nü kurmuş olmasıdır. Nestalik yazı, onun yaptığı hamleyle Türk zevkinin hakim kılındığı bir sistem halini aldı. Bu ekolün kurulmasından sonra hattatlar İran'ın nestalik üslubunu terkettiler ve Yesarizade Ekolü'nü takibe başladılar. Bu tavrın eksik noktalarını da Mustafa İzzet Efendi'den sonra gelen Sami Efendi tamamladı.
Hardal
Hardal tohumu taş havanda dövülür. İyi cins İzmir siyah üzümünün çekirdekleri tek tek çıkartılıp hardalla beraber dövülür. Çekirdekler çıkmadığı takdirde dil buruşturur. İçine tarçın ve karanfil iláve edilip sirkeyle sulandırıldıktan sonra elekten geçirilir. Hardalın en bilinen hazırlanış şekli budur. Bazan sadece hardal tohumunun dövülüp bir miktar şeker ve sirkeyle karıştırıldıktan sonra elekten geçirilmesiyle yetinildiği de olur ama bu şekilde hazırlanmış hardalın lezzeti biraz serttir, dolma ve mumbarla yenir ('Melceü't-Tabbáhin'den).
Paylaş