Irak Geçici Hükümet Konseyi üyesi Muvaffak el Rubai, Tikrit taraflarında bir delikte yakalanan Saddam Hüseyin'i ‘‘1 Temmuz'da asabileceklerini’’ söyledi ama bu sözüyle ülkesinde varolan bir geleneğe, ‘‘liderin asılmaması’’ geleneğine ters düştü.
Iraklılar devirdikleri liderlerin hiçbirini asmamış, bunun yerine ya kurşunlamış, ya havaya uçurmuş, yahut linç edip parçalarını köpeklere yedirmişlerdi.
SADDAM Hüseyin'in Tikrit taraflarında bir delikte yakalanmasından sonra yapılan yorumlar arasında bence en ilginci, Irak Geçici Hükümet Konseyi'nin üyesi Muvaffak el Rubai'nin sözleriydi. Amerikan işgal yönetiminin Irak'ta egemen bir devlet kurulmasına kadar idamları askıya aldığını hatırlatan el Rubai, 'Saddam'ı özel bir mahkemede yargılar, 30 Haziran'da egemenliğimize sahip olduktan sonra, 1 Temmuz'da asabiliriz' demişti.
Irak'ın sabık liderini pek hoş bir ákıbetin beklemediği, işin taaa başından beri belliydi; zira Irak'ın bağımsız bir devlet olduğu 1932'den buyana iktidar bir defa bile olsun darbesiz ve normal şekilde el değiştirmemiş, Irak'ın başında bulunanların hiçbiri yatağında huzur içerisinde can vermemiş, dünyadan mutlaka bir suikast yahut darbe neticesinde ayrılmışlardı ve işin daha ilginç tarafı, liderlerin canlarının alınmasında 'ip'in kullanılmamış olmasıydı. Muvaffak el Rubai'nin söyledikleri, memleketinin geleneklerine işte bu bakımdan ters düşüyordu: Irak'ın sabık liderleri ya kurşunlanmış, ya havaya uçurulmuş, yahut linç edilmiş ve parçaları köpeklere yedirilmişti ama asla asılmamışlardı.
Bu sayfada, Irak'ın kaderine hükmedenlerin ölüm şekilleri yeralıyor. Liderlerin ákıbetlerini okuduktan sonra, Irak Geçici Hükümet Konseyi üyesi Muvaffak el Rubai'nin 'Saddam'ı 1 Temmuz'da asarız' demekle memleketinin 'lider temizleme' geleneğine nasıl ters düştüğünü siz de göreceksiniz.
Saddam Hüseyin bir aralık‘peygamber torunuyum’ demişti
BU levhanın fotoğrafını, bundan tam 18 sene önce bugünlerde, 1985 Aralık'ında, Hazreti Muhammed'in torunu Hazreti Hüseyin'in Kerbelá'daki türbesinde çekmiştim. Levhada, Saddam Hüseyin'in 'seyyidlik şeceresi' yani Hazreti Muhammed'e kadar uzandığını iddia ettiği soyağacı vardı.
O yıllarda İran ile Irak arasındaki savaş bütün şiddetiyle devam ediyordu ve birkaç haftalığına Bağdat'a gidiyor, oradan genellikle Atina üzerinden Tahran'a geçip cepheden cepheye koşuşturuyordum.
Bağdat'ta bulunduğum günlerden birinde, Iraklılar'ın nasıl olduysa, yabancı gazetecileri o zamanların 'yasak şehri' Kerbelá'ya götürecekleri tuttu. Enformasyon Bakanlığı'nın otobüslerine doluştuk ve birkaç saat sonra Kerbelá'ya ulaştık.
Hazreti Hüseyin'in türbesinin hemen girişinde, karşıma bu levha çıktı: Saddam Hüseyin, peygamberin soyundan geldiğini iddia eden İran'ın o zamanki dini lideri Ayetullah Humeyni'ye özenmiş, 'Ben de peygamberin torunuyum' demiş, üstüne üstlük bir de 'şecere', yani soyağacı uydurmuş ve bu düzmece şecereyi Irak'taki hemen bütün kutsal mekánlara astırmıştı.
Aradan seneler geçti ve Irak'taki 'Seyyidler ve Şerifler Vakfı', bu hafta başında Saddam Hüseyin'in 'seyyidlik şeceresinin' iptal edildiğini, zira şecerenin devrik liderin zoruyla hazırlanmış olduğunu ve gerçekle bir alákasının bulunmadığını açıkladı.
Saddam'ın bu düzmece şeceresinin fotoğrafını, dinin siyasete ne şekilde álet edilebileceğinin bizde pek başvurulmamış çok güzel bir örneğini teşkil ettiği için yayınlıyorum.
Bağdat’a lider olacak kişi ölümlerden ölüm beğenmeli
Irak liderlerinin hiçbiri, yatağında huzur içerisinde can vermedi. Ya kanlı bir darbeyle devrildiler, ya nereden geldiği belli olmayan kazalara uğradılar, yahut 'sağlık problemleri yüzünden görevden ayrılmak zorunda kaldıkları' açıklandı ve bu şekilde gidenlerin akıbetleri de tam olarak öğrenilemedi.
İşte, Irak'ın başına geçenlerin başlarına gelenler:
KRAL BİRİNCİ FAYSAL
Ameliyatta öldürdüler
Birinci Dünya Savaşı yıllarında Türk yönetimine karşı Arap isyanını başlatan Mekke Emiri Şerif Hüseyin'in oğluydu. 1920'nin 11 Mart'ında Suriye Kralı oldu ama Suriye'ye hákim olan Fransızlar, Faysal'ı beş buçuk ay sonra Şam'dan kapıdışarı ettiler. Faysal bu defa Irak'ı ellerinde tutan İngilizler'e yanaştı ve 23 Ağustos 1921'de bu defa 'Irak Kralı' ilán edildi ve Irak'ın tam bağımsız bir devlet olduğu 1932 Ekim'ine kadar İngiliz gölgesi altında hüküm sürdü. Basit bir apandisit problemi için gittiği İsviçre'de 8 Eylül 1933 günü ameliyat masasında iken kalbi duruverdi. Ölümünün arkasında İngiltere'nin bulunduğu söylendi...
KRAL GAZİ
Direğe tosladı
Faysal'ın oğluydu. Babasının ölümünden sonra 21 yaşındayken çıktığı tahtta sadece altı sene kalabildi. Irak'a seneler boyunca hákim olan İngiltere'den nefret ediyor, Almanlar'a yakın duruyor, Arap dünyasının tek bayrak altında toplanması gerektiğini ve Kuveyt'in Irak toprağı olduğunu söylemekten çekinmiyordu. 1939'un 4 Nisan'ında kullandığı otomobilin frenleri patladı ve bir elektrik direğine çarpan genç kral parça parça oldu.
KRAL İKİNCİ FAYSAL
Köpeklere yedirildi
Babası Gazi'nin tahtına oturduğu zaman henüz dört yaşındaydı. Hicaz'ın büyük amcası olan eski kralı Ali'nin oğlu Prens Abdülilláh kral naipliğine getirildi ve İngiltere Irak'ta eskisi gibi yeniden söz sahibi oldu. 14 Temmuz 1958'de patlayan ve Irak'ta krallığa son veren ihtilálde ailesinin neredeyse bütün mensuplarıyla beraber kurşunlanan genç kral hastahaneye kaldırıldı ama darbeciler doktorların müdahalede bulunmalarına máni olunca, Faysal hastahanenin bir koridorunda, yerde can verdi. Cesedinin ayaklarından asılıp teşhir edildiği, daha sonra da köpeklere yedirildiği söylendi...
NURİ SAİD PAŞA
Parçalandı
Irak'ın en güçlü adamlarındandı ve 1930'dan 1958'e kadar tam sekiz defa başbakanlık koltuğuna oturmuştu. 1958 Mayıs'ında başbakanlığı bıraktı ve Irak ile Ürdün'ün birleşmesi projesinin başına geçti. 1958 ihtilálinde evinin basılmasından hemen önce üzerine geçirdiği bir çarşaf sayesinde darbecilere görünmeden kaçmayı başardı ama sokaklarda dolaşırken tanındı ve linç edildi. Paşa'nın cesedini de köpeklere yedirdiler.
GENERAL ABDÜLKERİM KASIM
Kurşunlandı
Irak'ta krallığa son veren 1958 darbesinin görünürdeki lideriydi ve iktidarı bir başka generalle, Abdüsselám Arif ile paylaşıyordu. İktidarda beş yıl kalabildi ve Abdüsselám Arif, 8 Temmuz 1963'te General Kasım'ı kurşuna dizdirdi.
GENERAL ABDÜSSELÁM ARİF
Havaya uçuruldu
1958 darbesinin arkasındaki asıl güç, Abdüsselám Arif idi. General Kasım'ı öldürtmesinden sonra Irak'a kendisini 'Arap sosyalisti' diye tanıtan Baas Partisi hákim oldu ama Abdüsselám Arif'in iktidarı da sadece üç sene sürdü. Irak'ı Mısır ve Suriye ile aynı bayrak altında birleştirme çabaları içerisinde olduğunun işitilmesinden hemen sonra, 15 Nisan 1966'da bindiği helikopter havada infilák etti ve Arif'in cesedini bile bulamadılar.
ABDURRAHMAN ARİF
İstanbul’a sürüldü
General Abdüsselám'ın kardeşiydi, 1958 ve 1963 darbelerinde rol almıştı. Ağabeyinin ölümünden sonra ele geçirdiği iktidarda sadece iki yıl kalabildi, Baas yanlılarının 17 Temmuz 1968'de yaptıkları darbeyle devrildi ama her nedense öldürülmedi, İstanbul'a sürgüne yollandı ve uzun seneler Yeşilköy'de bir villada yaşadı. 1980'lerde elden-ayaktan düşmüş haldeyken Irak'a dönmesine izin verildi ve Bağdat'ta öldü.
AHMED HASAN EL BEKR
‘Hastalandı’
O da Saddam Hüseyin gibi Tikritli idi ve Arif kardeşleri iktidardan götüren darbenin liderlerindendi. 30 Temmuz 1968'de Cumhurbaşkanı ilán edildi. 1979 Temmuz'unda 'sağlık nedenlerinden dolayı görevinden ayrıldığı ve yetkilerini yardımcısı Saddam Hüseyin'e devrettiği' açıklandı. 4 Ekim 1982'deki ölümü, gazetelerde küçük bir haber olarak yer aldı.