Paylaş
Günlerdir İran'da olup bitenleri yorumluyor ve ‘‘Mollalar gidiyor, devrim yıkılmak üzere’’ diyoruz. Böyle yapmakla hata ediyoruz, zira İran'ı bilmeden yazıyoruz ve yorumlarımız yanlış oluyor. Bu yorumları okuyunca devrimin ilk yıllarında Tahran'da uzun müddet kalmış bir gazeteci olarak bugünün İran'ıyla ilgili küçük bir sözlük vereyim ve pek bilmediğimiz bazı ayrıntıları anlatayım dedim.
İran haftalardır kaynıyor. Tahran caddelerine bir gün reform isteyen üniversite öğrencileri hakim oluyor, ‘‘hıyábán’’ denilen caddeler ertesi gün karşı tarafın yani sertlik yanlılarının eline geçiyor ve bütün dünya gözünü İran'a dikmiş, bekliyor.
Ama bizim basınımız daha fazla bir beklenti içinde. Tahran'daki olaylar Batı'da ‘‘İran yeni ve uzun bir döneme girebilir’’ diye yorumlanırken biz işi çabuklaştırıyor, ‘‘Mollalar gitmek üzere’’, ‘‘Devrimi sallanıyor, işte ha çöktü ha çökecek’’ yahut ‘‘İranlı kadınlar molla baskısından kurtulmak üzereler’’ çizgisine getiriyoruz. Böyle yapmakla yanlış yazıyoruz, zira gazetelerimiz ve TV'lerimiz İran'ı tanımıyor, oranın sistemini bilmiyorlar. Okumuyoruz, araştırmıyoruz, içimizden geldiği gibi söylüyoruz ve neticede İran yorumlarımızın neredeyse tamamı hatalı oluyor.
Bizdeki bu yorumları görünce İslam devriminin ilk yıllarında Tahran'da uzun müddet bulunmuş ve çok zor şartlar altında çalışmış bir gazeteci olarak bugünün İran'ındaki bazı kişi, kuruluş ve kavramları anlatan küçük bir İran sözlüğü yazayım dedim. İşte İran konusunda basınımızda pek yer almayan birkaç ayrıntı:
CUMHURBAŞKANI HATEMİ
Birkaç nesildir yüksek düzeyde din adamı yetiştiren bir aileden gelir. Kardeşinin Humeynî'nin torunlarından biriyle evli olduğu için İran devriminin lideriyle uzaktan akrabadır. İslam Devrimi'nin ilk bildirisini o kaleme almıştır ve devrimin yaygınlaştırılıp ihracıyla görevli olan ‘‘Vezáret-i İrşád-ı İslámî’’nin yani ‘‘İslámî Aydınlatma Bakanlığı’’nın uzun müddet başında bulunmuş, ‘‘devrim ihracı’’ teorisinin önde gelen uygulayıcılarından olmuştur. Onu diğer mollalardan ayıran fark kemikleşmiş sert yönetimin yumuşamasını ve söz söyleme hürriyetinin İslamî çerçevede artmasını istemesi, böylelikle de devrimin ilk günlerindeki heyecanın yeniden yaşanacağını, dolayısıyla İslam Devrimi'nin İran'ı daha ileri götüreceğini savunmasıdır. ‘‘Demokrasi İslam'da zaten vardır ama onu kullanamıyoruz’’ derken savunduğu kavram hürriyetlerdir. Bizde yazılanların aksine Batı'yı örnek alıp İran'a Batı tipi bir demokrasinin getirilmesini hiçbir zaman savunmamıştır. Zaten ileri derecede bir din adamı olarak böyle düşünmesi de imkánsızdır.
İKTiDAR KAVGASI
Tahran’daki mücadele bütün İslam teolojisinde olduğu gibi Şiî doktrininde de yeralan ‘‘hakimiyet’’ kavramının günlük hayata yansımasıdır. Konunun İran'ın demokrasiye geçmesiyle bir alákası yoktur, tartışma dini kavramlar çerçevesindedir, söz söyleme ve yorumlama hakkının İslam'la ve İslam devrimiyle bağdaşıp bağdaşmadığı hususudur. Ufak bir benzetme yapmak gerekirse bizim Fazilet Partisi'nin aşırı kanadıyla İskenderpaşa'daki Nakşibendi cemaati arasındaki teknik anlaşmazlık ne ise, bugün Tahran'da yaşanan odur. Üniversiteli göstericiler arasında gerçek demokrasi isteyenler tabii ki vardır ve sayıları bir hayli de çoktur ama bu açıkça ifade edilmemiş, eleştirilen taraf sadece yönetim olmuş, rejim aleyhinde söz sarfedilmemiştir.
Ve, işin bir başka yönü: İslam düşünürleri arasında son senelerde bir ‘‘Ahbarî-Usulî’’ tartışması vardır. Ahbarîler tutucu, Usulîler reformcu kadanı temsil etmektedirler, anlaşmazlık ise dinin teknolojik ve siyasi gelişmelere uyarlanıp uyarlanamayacağı konusunda yoğunlaşmaktadır. Aynı tartışma bugün Lübnanlı Şiiler arasında da yaşanmaktadır ve Hizbullah örgütünün dini lideri olan Ayetullah Muhammed Hüseyin Fadlallah, İran Cumhurbaşkanı Hatemî gibi ‘‘Usulî’’ yani reformcu denilen kanadı temsil etmektedir. Ama ortada ne bir demokrasi yahut batılılaşma tartışması vardır, ne de kadınların başlarını açmasına ve alkole izin verilmesi.
DİNİ LİDER HAMANEY
Şii doktrinine göre içtihada yani İslami kuralları zamana uyarlama yetkisine sahip bulunan en yüksek dini otorite olan Hamaney şimdi Ahbarî tarafı tutmaktadır. Horasan'lı bir Türktür ve ana dili Türkçe'dir.
SELÁM GAZETESİ
Kapatılması Tahran'daki olayların ateşleycisi olan Selám geniş bir demokrasi isteyen, kadınlar üzerindeki baskının hafifletilmesi için mücadele veren veya içki yasağının kaldırılmasını savunan bir yayın değil, tam bir İslami gazetedir. Diğer gazetelerden farkı, dini yönetimin kemikleşmesiyle rüşvetin yaygınlaşmasını eleştirmesi ve Hatemî ile aynı çizgide görüş ifade etmesi, devrimin ilk günlerindeki heyecana ve sloganlara dönülmesini istemesidir. Farsça'nız varsa ve bilgisayarınızda Farsça'yı destekleyen fontlara sahipseniz Selám'ı İnternet'teki sayfasından okuyabilirsiniz.
Buz adam çekmedi onun çektiğini
Amerika'nın yüksek tirajlı bilim dergisi ‘‘Discover’’, İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nin müdürü Dr. Alpay Pasinli'nin ortaya çıkarttığı Sultanahmet'teki 1000 yıllık Bizans sarayını ‘‘1998'in en önemli bilimsel buluşlarından biri’’ ilán etti. Alpay Pasinli bugünlerde iki mutluluğu birden yaşıyor: Hem Discover'in listesine girmenin, hem de bundan üç gün önce Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü'ne getirilmenin mutluluğunu.
‘‘Discover’’, Amerika'nın yüksek tirajlı aylık dergilerindedir. Bilimsel bir yayındır ama sıradan okuyucu için çıkar, bilimdeki son gelişmeleri popüler bir dille ve rahat anlaşılan bir üslupla verir. Bir yerde bizim ‘‘Bilim ve Teknik’’e benzer ama Discover'la Bilim ve Teknik arasındaki farkların en başta geleni Discover'ın tirajıdır.
Discover'ın geçen sayılarından birinde, bizimle ilgili önemli bir haber vardı: Dergi 1998'in en önemli bilimsel buluşlarını sıralıyordu: Viagra, genlerle ilgili yeni araştırmalar, Alp Dağları'nda bulunan 5 bin yaşındaki buzadam gibi konular bunların arasındaydı ve Discover'e göre Sultanahmet'te geçen sene ortaya çıkartılan bin yıllık Bizans Sarayı da 1998'in en büyük keşiflerindendi. Dergi sarayın bulunuşunun önemini anlatıyor ve kazıyı yöneten Dr. Alpay Pasinli'den sitayişle söz ediyordu.
Dr. Pasinli İstanbul Arkeoloji Müzeleri'ne 28 yıl önce uzman olarak girmiş, zamanla müdürlüğe yükselmiş ve Arkeoloji Müzeleri onun idaresinde Avrupa Konseyi'nin ‘‘Avrupa'nın en başarılı müzesi’’ ödülünü almıştı.
Alpay Bey'le çok uğraştılar. Başına önce Refahyol zamanında işler açıldı ve görevden alındı. İstemihan Talay'ın Kültür Bakanı olmasından hemen sonra eski görevine iade ettiği müzeciler arasında Alpay Bey ilk sıradaydı. Sonra sorumsuz bir gazeteci onun aleyhine bir kampanya başlatıp hakkında söylemedik söz bırakmadı ve Alpay Bey aylar süren bir teftişe uğradı. Teftiş aslında iyi de oldu, zira herşeyi didik didik edildi, neticede baştan aşağı aklandı ve çok daha işler yapabileceği bir yere yükseldi: Resmi Gazete'de geçen perşembe günü yayınlanan kararnamede, Dr. Alpay Pasinli'nin Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürü olduğu yazılıydı.
Temellerini Osman Hamdi Bey'in attığı ve geçmişte Hamid Zübeyir Koşay gibi büyük bir álimin oturduğu koltukta şimdi Alpay Bey var. Türkiye'deki toplam 188 müzenin başına ömrünün çeyrek asırdan fazlasını müzeciliğe vakfetmiş bir profesyonelin getirilmesiyle eski heyecanı çeşitli sebeplerden dolayı azalmış olan müzeciler camiasında yaşanacak olan şevk ve ruh değişikliğini de hep beraber göreceğiz.
Kültür Bakanı İstemihan Talay'ı yaptığıseçim için kutluyor, Türkiye müzelerinin yeni patronu olan dostum Dr. Alpay Pasinli'ye başarılar diliyorum.
Viagra
Alpler'de bulunan 5 bin yaşındaki buzadam Ötzi
Dr. Alpay Pasinli'nin Bizans Sarayı
Karbon temelli yeni elementler
Elektronik posta salgını
Gözbebeğinden kimlik tespiti
DNA'nın yeni çözülen sırları
Zimbabwe'deki AIDS salgınına karşı kazanılan zafer
540 milyon yaşındaki en eski fosilin bulunması
Mars’tan ulaşan en son fotoğraflar
İnsan beyininde yeni ortaya çıkartılan kavrayış hücreleri.
Kendi kaleminden bilmediğimiz Hatemî
Cumhurbaşkanı Hatemî, İran'da politikacılığının yanısıra tanınmış bir yazar ve felsefeci olarak da bilinir. Çok sayıda kitabı vardır ve en meşhur iki kitabının ismi ‘‘Bîm e Movc’’ (Dalga Korkusu) ile ‘‘Ez Dunyayî Şehr tá Şehr-i Dunya’’ (Şehir Dünyasından Dünya Şehrine)'dır.
İşte Hatemî'nin bu iki kitabından yaptığım birkaç küçük alıntı... Okuyun ve İran Cumhurbaşkanı'nın ‘‘reform’’ kavramıyla neyi kasdettiğini kendi sözlerinden öğrenin:
‘‘...Devrimimizle Batı'nın güdümündeki dünyadan daha değişik değerlere ve düşünceye sahip yeni bir sistem yaratmaya gayret ettik. Ama devrimimizin insanlık tarihinde yepyeni bir sayfa açmış olduğunu bugün acaba iddia edebilir miyiz?
...1979 devrimi, İran'ın hürriyetine kavuşması için gerçek bir fırsattı. Zira diktatörlüğe karşı siláh kullanmadan yapılmıştı ve ilk başlarında baskı değil hürriyet hakimdi. Fakat yabancı ajanlar geçmişteki kaderimizi değiştirmek için bizi rahat bırakmadılar, karışıklıklar yarattılar ve hürriyetin meyvelerinden tatmamızı engellediler.
...Batı'nın olumlu yönlerini aldığımız ve olumsuzluklarının içimize sızmasını önleme maharetini gösterebildiğimiz takdirde, devrimimiz yeni bir uygarlığın yükselmesinde başarı kazanmış olacaktır. Batı'nın siyasal yönüyle siyasal olmayan yönünü ayırmak zorundayız. Bu ayırımı yapamayanlar İslam Devrimi'nin ve İran milletinin aleyhine hareket ediyorlar demektir. Burada önemli olan husus bu işin sertlikle ve şiddetle değil, kişinin iç gözlemleriyle ve objektiflikle yapılabilmesidir.
...Batı, İslam’ın ve İran’daki İslam Devrimi’nin her zaman karşısında oldu. Bizim gibi canlı ve dinamik bir İslami toplumun kültürel stratejisi kuşatma altında tutulamaz. İlerici bir din olan İslamiyet, halkın kavrayışını çevrelemiş olan parmaklıklara her zaman karşı koyacaktır.
...Entellektüel bir din adamı insanlığı sevmek, yaşanan problemleri anlamak ve insanların kaderinin iyi bir çizgide seyretmesinin sorumluluğunu kendisinde hissetmek zorundadır. Zira insanoğlu kutzal bir varlıktır ve özgür olmak onun tabii hakkıdır.
...İranlılar zeki ve yaratıcıdırlar. Bugünün İran’ının karşısındaki en büyük mesele ise, hükümetin yaratıcılığa fırsat tanımada gösterdiği isteksizliktir’
Paylaş