Amerikan birliklerinin Bağdat'a ilerlemeleri sırasında haberlerin aralarında sıkışıp kalan bazı kelimeler bilmem dikkatinizi çekti mi? Saddam'ın bir türlü ortalarda görünmeyen ‘‘Cumhuriyet Muhafızları’’nın oluşturduğu ‘‘Babil’’, ‘‘Nabukadnezar’’ ve ‘‘Hammurabi’’ gibi tümenlerinin isimleri?
Bu isimler, Saddam Hüseyin'in çeyrek asırlık hayalinin birer logosu gibiydi: Irak'ın yeni bir Babil, kendisinin de Babil'in meşhur kralı Nabukadnezar olma ruyasının ayrıntıları... Aynı hayal İran'ın son Şah'ında da vardı. Şark liderlerinin kendilerini binlerce sene önceki uygarlıkların ve kralların várisi ilán etmeleri o liderlere galiba pek yaramıyor...
IRAK'ta senelerden beri devam eden Baas rejimi, savaşın üçüncü haftasında tarihten silindi. O güne kadar ruhunu ve kanını Saddam'ın uğruna feda etmeye yemin billáh eden Irak halkı ertesi gün aynı Saddam'ın heykelini yerlerde sürükleyip ismine de ardarda lánetler okuduktan sonra Amerikan askerlerinin ellerini öpme yarışına girdi, arkasından da málum yağma geldi.
Önce Bağdat'ta, daha sonra da Irak'ın diğer şehirlerinde olup bitenler sadece batı dünyasını değil bizleri de bir hayli şaşırttı ama ben, bu işe neden hayret ettiğimizi bir türlü anlayamadım. Saddam'ın gücünün sona ermesiyle beraber geleneksel şark ádetleri Irak'ta bir anda devreye girmiş, yani her zamanki 'Veyl mağluba!' kuralı işlemiş, derken gayet áşina olduğumuz 'tabasbus'lar başlamış, yağmalar da işin menfaat elde etme faslını teşkil etmişti.
Saddam Hüseyin'in tarih ve siyaset sahnesinden böylesine süfli bir şekilde çekilmek zorunda kalması, onun sadece iktidarının değil, çeyrek asırdan beri gerçekleştirmeye çalıştığı bir başka hayalinin de sonu oldu.
Amerikan birliklerinin Bağdat'a ilerlemeleri sırasında haber bültenlerinin aralarında sıkışıp kalan bazı kelimeler yahut isimler bilmem dikkatinizi çekmiş mi idi? Saddam'ın bir türlü ortalarda görünmeyen 'Cumhuriyet Muhafızları'ndan bahsedilirken bu muhafızların oluşturduğu 'Babil', 'Nabukadnezar' ve 'Hammurabi' gibi tümenlerden bahsediliyordu ve bu isimler Saddam Hüseyin'in çeyrek asırlık hayalinin birer uzantısıydı: Irak'ın yeni bir Babil, Saddam Hüseyin'in de Babil'in meşhur kralı Nabukadnezar olma ruyasının ayrıntıları...
KRALI MODEL SEÇTİ
Saddam'ın Babil hayalleri bundan tam 25 sene önce, 1978'in sonlarında başladı. Irak, dünyanın en eski kültür merkezlerinden biriydi, eski Sümer'den başlayarak Akad, Ur, Elam, Babil ve Asur gibi medeniyetlerin beşiği olmuş, tarihin ilk büyük hükümdarları da o topraklarda hüküm sürmüşlerdi. Bütün bu eski medemiyetler Saddam'a göre yeniden canlandırılabilir, bir zamanların em güçlü hükümdarlarının tahtında da bizzat kendisi oturabilirdi.
Hayalin temelinde işte bu düşünce yatıyordu ve ihya edilecek eski devletler arasında en tantanalısı, tahtına geçilecek krallar içerisinde de en güçlüsü seçildi: Babil ve Kral Nabukadnezar...
Saddam Hüseyin, 25 yıl boyunca hep bu hayalin peşinde oldu. Yapılması gereken ilk iş güzelliği, zenginliği ve gücü dillere destan olan ve Bağdat'a 50 kilometre mesafede bulunan eski Babil şehrini ortaya çıkartmaktı. 1978'in sonlarında Babil'de büyük bir arkeolojik faaliyete girişildi.
Kazılarda binlerce işçi çalışıyordu ama İran ile 1980'de girişilen savaş, Babil hayalinin frenlenmesine yol açtı. Arkeolojik mekánı kazan işçiler Babil'den alınıp siper kazmaları için cepheye gönderildiler ama faaliyet eski yoğunluğunda olmasa bile gene de devam etti. Babil'deki Iraklılar'ın yerini Mısırlı, Sudanlı, Çinli ve Koreli işçiler aldı. Şehrin toprak altında bulunan bazı bölümleri birkaç sene sonra ortaya çıkartıldı ve arkasından da yoğun bir restorasyon faaliyeti başladı. Eski zamanların tuğlalarını yeniden imal edip yıkık duvarların tamirinde kullandılar, bir zamanların Babil'inin şimdi Berlin Müzesi'nde bulunan meşhur 'İştar Kapısı'nın tıpatıp aynını yapıp harabelerin girişine yerleştirdiler. Sıra, Babil'in dillere destan kulesinin tekrar yapılmasına gelmişti ama Saddam'ın bu hayali ilk Körfez Savaşı yüzünden hayata geçirilemedi.
Irak halkına ve yabancılara teşhir edilecek olan Babil hemen hemen ortaya çıkmıştı. Yeni Babil'in tanıtımı için her sene 'Babil Festivalleri' tertip edildi, dünyanın dört bir tarafından binlerce kişi Bağdat'a davet edildi ama Mezopotamya arkeolojisinin önde gelen isimleri Babil'i yeniden yaratma hevesini pek ilmi bulmadıklarından ve ciddiye de almadıklarından olacak, Saddam'ın çabaları arkeoloji dünyasında pek rağbet görmedi.
BABİL’DE FESTİVAL
Saddam için gereken sembol artık hazırdı, sırada örnek alınıp ismi kullanılacak eski kralın seçimi vardı ve Miláttan önce 7. asırda yaşamış olan Babil Kralı Nabukadnezar, bu iş için seçilmiş kaftandı. Babil en parlak günlerini onun zamanında yaşamıştı, onun devrindeki zenginlik ve güç hemen her tarih kitabında yazılıydı ve daha da önemlisi, Yahudi Devleti'ni ortadan kaldırıp Kudüs'teki Hazreti Süleyman Mebedi'ni yıkan kişi de, Nabukadnezar idi. Bu yüzden İslam dünyasında da tanınır ve İslamiyet'ten çok önce yaşamış olmasına rağmen belli seviyede saygı da görürdü.
Seneler süren bütün bu hazırlıklardan sonra Bağdat ile Babil'in ve Saddam ile Nabukadnezar'ın isimleri rahatça biraraya getirilebilirdi ve öyle yapıldı. Slogan zaten vardı 'Babil Bağdat'tır, Nabukadnezar da Saddam'...
Bundan 20 sene kadar önce, İran-Irak savaşının en kanlı çarpışmaları sırasında defalarca gittiğim Irak'ta bir gün Babil'e geçmiş ve epey şaşırmıştım.
Şehrin girişine İştar Kapısı'nın tıpatıp aynını yerleştirmiş ve hemen altına da 'Babil haklından çalınan bu kapının aslı şimdi Berlin'de bulunuyor' diyen koskoca bir plaket koymuşlardı. Duvarlarda Nabukadnezar ile Saddam Hüseyin'in resimleri yanyanaydı ve İştar Kapısı'nın gerisindeki meydanda kurulan yeni müzede Babil tanrılarıyla tanrıçalarının heykellerinin yanısıra hem Nabukadnezar'ın, hem de Saddam Hüseyin'in büstleri satılmadaydı. Bana Babil'in harabelerini ve restore edilen kral sarayını gezdiren hanım rehberin ilk sözü, 'Saddam ile Nabukadnezar arasında hiç fark yoktur. Her ikisi de hem savaşın, hem de barışın kahramanıdır' olmuş, sonra aralarındaki benzerlikleri sıralamıştı: ‘‘Her ikisi de genç yaşta başa geçip milletlerinin kaderini yücelttiler. İktidara geldiğinde Nabukadnezar 25, Saddam da 31 yaşındaydı. Babil Kralı bütün Ortadoğu'nun hákimi oldu, bizim 'Reis'imiz de olacak inşaallah! Nabukadnezar Kudüs'ü Yahudiler'in elinden kurtarmıştı, Reis Saddam da kurtaracak... Hele şu İran işini bir halledelim de...’’
Bu sayfada gördüğünüz Babil fotoğraflarını, işte o gün çekmiştim...
ŞAH DA AYNI YOLDAYDI
Saddam, Nabukadnezar hayalini zamanla gittikçe büyüttü. İktidardaki Baas Partisi'nin ideolojisindeki Arap milliyetçiliği ve sosyalizm kavramlarının yanına bir de Babil hayalleri iláve edildi. Biz pek farkında değildik ama Babil ve Nabukadnezar kavramları Batı'nın dindar kesiminde, özellikle de Yahudi dünyasında bir hayli tepkiyle karşılanmıştı. Zira ilk İsrail devleti Nabukadnezar'ın eliyle yıkılmıştı, kralın ismi Kutsal Kitap'ta, özellikle de Eski Ahit'in 'Yeremya' faslında lánetle anılıyor ve 'Kudüs'ün intikamının Babil'den günün birinde mutlaka alınacağı' söyleniyordu. Bağdat'ın düşmesi Batı'nın bu dindar çevrelerinde şimdi 'Yeremya'da yazılanların çıktığı' şeklinde yorumlanıyor.
Şark liderlerinin kendilerini binlerce sene önceki uygarlıkların ve kralların várisi ilán etmeleri galiba o liderlere pek yaramıyor... Aynı işe bir zamanlar İran'ın son Şah'ı da kalkışmış, Saddam'ın Babil'i ihyaya çalışması gibi o da eski Persepolis'i ayağa kaldırmaya uğraşmış, '2 bin 500 yıllık Pers İmparatorluğu'nun várisi' olarak tantanalı taç giyme merasimleri tertip etmiş ama onun akıbeti de fena olmuştu...
Ortadoğu'nun eski uygarlıkları, taklitlerinden intikam almada galiba çok aceleci davranıyorlar.
Kudüs’ü yıktı Yahudiler’i sürdü
BABİL Devleti'nin en güçlü kralı olan Nabukadnezar, Miláddan önce 605 yılında tahta geçtiğinde henüz 25 yaşındaydı ve iktidarı savaşlarla dolu olmasına rağmen, Babil'e tarihinin en büyük refahını getirdi.
Nabukadnezar, babası Nabopolassar'ın hükümdarlığı sırasında batı ve güney ordularının kumandanı oldu ve Fırat'ı geçmeye çalışan Firavun Necao'yu Kargamış'ta büyük bir yenilgiye uğratıp Suriye, Filistin ve İsrail krallıklarını Babil'e bağladı. Birkaç sene sonra tahta geçti ve vergisini göndermeyen İsrail Kralı Yehoyakim'in üzerine yürüdü. Miláttan önce 597 yılının 16 Mart'ında Kudüs'e girdi ve kendi istediği bir İsrailli'yi kral tayin etti. Dokuz sene sonra yine bir vergi meselesi yüzünden Kudüs'e tekrar girdi ama bu defa şehri baştan aşağı yağmalatıp Süleyman Mabedi'ni yıktırdı, bütün Yahudiler'i sürgün etti ve bu yüzden Yahudi tarihlerine 'en büyük düşman' olarak geçti.
Dünyanın yedi harikasından sayılan Babil'in Asma Bahçeleri'ni inşa ettiren Nabukadnezar 43 yıl hüküm sürmüş, Miláttan önce 562'de öldüğünde, Babil, o zamanın en güçlü devleti olmuştu.
Eski Ahit'te Tanrı Yehova'nın 'Kudüs'ün intikamını alacağına' yemin ettiği Nabukadnezar, İslami metinlerde 'Buhtünnasr' adıyla geçer ve hakkında çok sayıda edebi eser vardır.