Attalos, Türkçe tábiriyle ‘İç báde güzel sevici’ydi

Antalya'da, şehrin kurucusu olduğuna inanılan Bergama Kralı Attalos'un heykelinin dikilip dikilmemesi konusu haftalardan buyana tartışılıyor ve projeye karşı çıkanlar Attalos'un eşcinsel olduğunu iddia edip ‘‘heykelin Antalya'ya yakışmayacağını’’ söylüyorlar.

Ama yanıldıkları bir nokta var: Kral Attalos'un şimdi eşcinsellik olarak yorumlanan hayat tarzı o günlerin ‘‘Epiküryen’’ düşünce sisteminin gereğiydi ve kadın, sadece ‘‘çocuk yapma vasıtası’’ olarak görülürdü. Attalos ile çağdaşlarının tercihleri 1850'lere kadar bizde de açıkça hüküm sürmüş, hatta ‘‘İç báde güzel sev vár ise akl u şuurun’’ beytiyle háfızalara nakşolmuştu.

ANTALYA'da haftalardan buyana bir heykel tartışmasıdır, gidiyor...

Tartışma, Büyükşehir Belediye Başkanı Bekir Kumbul'un şehre bundan iki bin küsur sene önce yaşayan ve 'Antalya'nın kurucusu' diye bilinen Bergama Kralı Attalos'un heykelini dikeceğini açıklamasıyla başladı. İki metre 60 santim yüksekliğindeki heykeli Meret Ovezov adındaki Türkmen bir heykeltraş yapmış ve ilhamını Attalos'un şimdi Roma'daki bir müzede bulunan eski bir örneğinden almıştı. Ama her iki heykel arasında ufak bir fark vardı: Roma'daki Attalos çıplak, Antalya'ya dikilecek olan ise azıcık giyinikti.

Bekir Kumbul, Attalos'un heykelinin Kalekapısı'na dikileceğini söyleyince kıyamet koptu: Bir kesim, Attalos'un bizimle bir alákasının bulunmadığını, üstelik eşcinsel olduğunu iddia etti ve böyle bir kişinin Antalya'yı temsil edemeyeceğini ileri sürdü. Diğer taraf ise şehre ismini veren kralın eşcinsellikle alákasının bulunmadığını söyleyip heykelin Antalya'ya yakışacağını savundu.

Bundan iki bin küsur sene önce yaşamış bir kralın cinsel tercihi Türkiye'nin gündemine böyle durup dururken yerleşiverince hem Attalos, hem de o devirdeki cinsel alışkanlıklar konusunda birşeyler yazayım ve o devrin unuttuğumuz bazı özelliklerini hatırlatayım dedim...

KADIN, DOĞURMAK İÇİNDİR

Antalya'da devam eden tartışmalar sayesinde Attalos'un kim olduğunu artık öğrenmişsinizdir: Málumunuz, Bergama'nın kralıydı ve İsa'dan önce 159 ile 138 yılları arasında hüküm sürmüştü. Side'yi kuşatmış, alamayınca bölgenin ticaret yollarına hákim olmak için Antalya'yı inşa ettirmişti ama efsaneler başka şeyler söylemedeydi: Kral günün birinde adamlarına 'Gidin ve bana bu yeryüzü üzerinde cenneti andıran öyle bir yer bulun ki, bütün kralların gözü kalsın' demiş, böylece şimdi Antalya'nın kurulu olduğu yer keşfedilmiş ve tabiata hayran kalan Attalos boz araziye derhal bir şehir inşa ettirtmişti. Önceleri kralın ismiyle anılan, yani 'Attalos' denen şehrin adı zamanla Attaleya ve Adalya oldu, derken 'Antalya' halini aldı.

Ama Attalos'un eşcinsel olup olmadığı konusunda kaynaklarda hiçbir kayıt bulunmuyordu, olmasına da imkán yoktu. Zira o devirlerde böyle bir kavram mevcut değildi ve erkeğin erkekle, kadının da kadınla ilişkisi olağan bir davranış kabul edilirdi.

Kral Attalos'un zamanında, entellektüel çevrelerde 'Epiküryen' denilen düşünce sistemi hákimdi. Sistemi, İsa'dan önce 341 senesinde Sisam Adası'nda doğan, 270'te Atina'da ölen Epikür isimli filofof kurmuştu. 'Hayatın maksadı, zevki aramaktır. Acı ve üzüntü, bu dünyada düşünülebilecek en son şeydir. Entellektüel davranışların ve dostlukların temeli, işte bu zevk hissidir. Ölümden sonra hayat olmaması bir yana, kendi kendine yeterli bir şekilde ve zevk içerisinde yaşanan bir dünyada tanrıların da rolü yoktur' diyor; 'Ye, iç ve mutlu ol. Zira yarın ölebilirsin' diye tavsiyelerde bulunuyor, günlük dağdağadan ve siyasetten uzak durulduğu takdirde hayattan alınacak zevkin daha da artacağını söylüyordu.

Epikür, İsa'dan önce 306 yılında Atina'da içerisinde bir evin de bulunduğu gayet geniş bir bahçe satın aldı. Filozof'un entellektüel dostları burada biraraya geliyor, en güzel yemekler yenilip içilirken günlerce süren sohbetler yapılıyordu.

Ama işin bir başka tarafı, bu hayat tarzının cinsellik boyutuydu ve şimdilerde Kral Attalos ile çağdaşlarının eşcinsel olduklarını söyleyenler, iddialarını o günlerdeki cinsel eğilimlere dayandırıyorlardı: Eski Yunan toplumunda, özellikle de Epiküryen gruplarda kadınlar sadece çocuk yapma vasıtası olarak görülürler, erkeklerin arasına hiçbir şekilde alınmazlardı. Epikür ile onun yolundan gidenlerin içerisinde de kadın yoktu; erkekler cinselliği kendi aralarında yaşarlardı ve erkeklerde 'her erkek diğerinin hem kocası, hem de karısıdır' mantığı hákimdi. Erkek, kadına ancak canı çocuk yapmak istediğinde yaklaşırdı...

YUNANLILAR PAZARLIYOR

Yolunuz günün birinde Atina'ya düşecek olursa, şehrin tam göbeğinde 'Attalos Stoa'sı' denilen uzun, koskoca bir bina görürsünüz. Şimdi müze ve kültür merkezi olarak kullanılan bina sadece Antalya'nın değil, Atina'nın da kurucularından olan Bergama Kralı Attalos'un inşa ettirdiği anıt-eserlerden biridir. Yunanlılar, iki bin sene öncesinden 20. yüzyıla sadece temelleri kalan binayı 1953'te yeniden inşa etmişlerdir ve şimdi Attalos'un başta adı olmak üzere hatırasıyla ilgili hemen herşeyi bütün dünyaya pazarlamakla meşguldürler.

Onlar bu işle uğraşır ve Antalya bütün dünyada 'Attalos'un şehri' diye bilinirken bizim iki bin küsur sene önce yaşamış bir kralın cinsel hayatını tartışıp 'Attalos yerine Akıncı Feşmekán Ağa'nın heykelini dikelim' gibisinden tavsiyelere kalkışmamız hangi akla hizmettir?

1850’lere kadar biz de Attalos gibi yaşamıştık

HİÇ çekinmeden, açıkça söyleyeyim:

Bergama Kralı Attalos'un zamanındaki Epiküryen hayat tarzı sadece eski Yunan medeniyetiyle ve Anadolu'da várolan Helen kültürüyle sınırlı değildi; doğu dünyasına, hattá bizde bile hákimdi. Edebiyatımızın unutulmaz mısralarından olan ve 'Akıl ve anlayış sahibiysen şarap iç ve güzel sev! Dünyanın varolup olmadığından sana ne?' anlamına gelen 'İç báde (şarap) güzel sev, vár ise akl u şuurun / Dünya vár imiş yá yoğimiş hem ne umurun' sözleri, bu hayat tarzının asırlar sonrasına uyarlanmasıydı.

Kadınları 'çocuk yapma vasıtası' olarak gören erkeklerin 'erkek' merakı da, bizde 19. yüzyılın ortalarına, Tanzimat'ın ilánıyla başlayan Avrupalılaşma maceramızın ilk senelerine kadar devam etmişti. 19. yüzyılın büyük álimi tarihçi Cevdet Paşa, İkinci Abdülhamid'e sunduğu sosyal ve siyasi konulardaki raporlardan meydana gelen 'Ma'ruzát' isimli eserinde, erkeklerin erkek merakının bir anda nasıl kadınlara yöneldiğini açık açık yazmaktaydı:

'...Kadın düşkünleri çoğalıp erkek sevgililer azaldı. Lut Kavmi sanki yere battı. İstanbul'da öteden beri delikanlılara karşı hissedilen ve geçerli olan aşk ve aláka, tabii şekli üzere kızlara döndü. Sultan Üçüncü Ahmed zamanından beri yapılmakta olan Káğıthane seyirleri ziyadesiyle rağbet buldu. Gerek orada, gerekse de Bayezid Meydanı'nda arabalara işaretle aşk oynaşmaları usulü hayli gelişti. Üst düzey arasında delikanlılara merakıyla meşhur olan Kámil ve Áli Paşalar ile onların yolundan gidenler kalmadı. Halbuki Áli Paşa da yabancıların itirazlarından çekinerek delikanlılara olan merakını gizlemeye çalışırdı.

...Áli Paşa'nın konağının masrafları ayda üç-dört bin altına vardı. Paşa'nın Ali isimli yakışıklı delikanlısının masrafları, sıradan bir kişinin evini rahat bir şekilde idare edebilirdi ve bu yüzden Paşa'nın sadrazamlık maaşı yetmez oldu...'

Cevdet Paşa'
dan naklettiğim bu ifadeleri okuduktan sonra benim için 'Bu adam geçmişimize hakaret ediyor' diyeceklerinden emin olduğum zeváta peşin bir hatırlatma: Tarih, olayların bugünün değil, meydana geldikleri dönemin şartlarına göre yorumlanmasını gerektirir. Dolayısıyla geçmişimizdeki böyle yaklaşımları bugünün kavramlarıyla yorumlamak hatadır ve bu şekil hayat tarzı eski devirlerde sadece bizde değil hemen bütün medeniyetlerde várolmuş gerçeklerdir.

(Küçük bir rica: Cevdet Paşa'ya ait olan bu ifadelerin bir kısmını, başka bir vesileyle, bundan birkaç sene önce de yayınlamıştım ve ulemádan bazı kişilerin 'Paşa, orada başka şeyler söylüyor. Bardakçı, metni anlamamış' dediklerini söylediler. Bu allámelere soruyorum: Metnin aslında geçen 'gulampáre', 'mahbub', 'muaşşaka' ve 'çár-ebru delikanlı' gibi ifadelerin bilmediğim 'deruni' mánáları hakkında bendenizi tenezzülen aydınlatın! Söyleyecek bir sözünüz varsa konuşun, yoksa anlamadığınız bir lisan ve kültür konusunda acemi ahlák polisliğine soyunmayı bırakın ve susun!)
Yazarın Tüm Yazıları