Yeşil vicdan

Mümtaz SOYSAL
Haberin Devamı

Artık Avrupa'nın merkezi sayılan Brüksel'de dün başlayıp bugün öğleden sonra bitecek olan ilginç bir toplantı var: Yeşiller'in Kıbrıs tartışması.

Şimdiye kadar çevrecilerden kadın hakları savunucularına, farklı sosyal eğilimler dolayısıyla dışlanmışlardan ırkçılık düşmanlarına kadar çok değişik akımları bir araya getiren Avrupa Yeşiller'i yavaş yavaş tutarlı ve oturmuş bir partiye dönüşme yolunda. Avrupa Parlamentosu'nda yalnızca iki büyük parti, yani Sosyalistler'le Hıristiyan Demokratlar ortalığa egemen olduğuna ve öbür üyeler küçük gruplara dağıldığına göre, Yeşiller, 30'a yaklaşan sayılarıyla, neredeyse üçüncü duruma gelip gitgide daha da öne çıkabilirler.

Türkiye açısından bunun önemi şurada: Öbür partiler genellikle Avrupa'daki yerleşik düzenin değerleriyle ve önyargılarıyla davrandıkları halde, Yeşiller'in özelliği, yeri geldiğinde çok açık konuşmaktan ve Avrupa'nın kusurlarını Avrupa'yı yönetenlerin yüzlerine vurmaktan çekinmeyişleridir.

Özellikle, ırkçı tutumlar, yabancı düşmanlığından ve kültürel önyargılardan kaynaklanan cephe alışlar söz konusu olduğu zaman.

Nitekim, Lüksemburg zirvesinde Türkiye'ye ve Türkler'e yapılan haksızlığı en açık biçimde protesto eden onlar oldu.

* * *

Kıbrıs konusunda bugüne kadar bilen bilmeyen uluorta konuştuğu ve ahkâm kestiği halde, öbür partilerden farklı olarak, ilk kez ‘‘Durun bakalım; önce şu sorun neymiş, anlayıp öğrenelim de öyle konuşalım!’’ diyen yine onlar. Şimdiki toplantı, böyle bir yaklaşımın sonucu. İngiltere'den, Almanya'dan, Türkiye ve Yunanistan'la Kıbrıs'tan konuya yakınlık duyanları çağırmışlar, tartıştırıp dinliyorlar. Edindikleri izlenimlere göre, bundan sonra hiç olmazsa bilerek oy kullanacaklar.

Gerçi çağırdıklarının çoğunluğu toplumlarındaki düşünceyi tam olarak temsil etmekten uzak ve kafa yapısı bakımından kendilerine yakın kişiler; ama olsun, yine de hiç yoktan iyi.

Hele, Kohl'ün Hıristiyan Demokratları gibi başkalarının haklarına ve nesnel durumlara aldırış etmeksizin dar görüşlü bencil çıkarlar doğrultusunda hareket etmekten çekinmeyen partilerin tutumlarıyla karşılaştırıldığı zaman, Yeşiller'in ‘‘vicdan rahatsızlığı’’ndan kaynaklanan bu davranışlarını takdir etmemek mümkün değil.

* * *

Gerçekten, Alman Şansölyesi Kohl'ün çizgisinde birazcık vicdan sahibi olan Avrupalıyı rahatsız edici bir şey var: Koca politikacı ‘‘Bana kimse okulda Türkiye'nin Avrupa'da ve Türkler'in de Avrupalı olduğunu söylemedi!’’ gibi kaba sözler etmekle kalmıyor, aynı zamanda düpedüz ırkçılığa yaklaşan bir propaganda stratejisi güderek Almanya'daki aşırı sağ oylarla gelecek sonbahardaki seçimleri kazanmayı hedefliyor. Öne çıkardığı tek konu, Almanya'nın Doğu sınırlarında Rusya'ya karşı tamponluk edecek olan Polonya, Çek Cumhuriyeti ve Macaristan'ı Avrupa Birliği ile NATO'ya almak.

Bu bakımdan, haziran sonuna kadar dönem başkanı olan İngiltere ne kadar çabalarsa çabalasın, Almanya'nın bu tutumu dolayısıyla Türkiye-Avrupa ilişkileri bakımından özde değişen pek bir şey olmayacak.

Böyle olduğu içindir ki, Türk diplomasisinin şu sırada sıkı durması ve özellikle Kuzey Kıbrıs'taki devlet tanınmadıkça masaya oturmamak biçimindeki doğru tutumdan boş yere ödün vermemesi gerekiyor.













Yazarın Tüm Yazıları