Paylaş
Politika sahnesindeki oyunlara ve bu oyunların politikayı nasıl yıprattığına dikkat ediyor musunuz? Bir uğraşın, kendi mensupları eliyle yıpratılmasına bu oyunlardan daha iyi örnek bulunabilir mi?
Hele, oyunlar dolayısıyla yıpranan kavramlar, aslında nitelikli bir politika yaşamı için aranan temel kavramlarsa ve yıpratanlar da adları genellikle bu kavramlarla birlikte anılan kişilerse.
Devlet adamlığı gibi, dürüstlük, açıklık ve özü sözü bir oluş gibi.
Örneğin, bir ülkede seçimlerin üzerinden bir ayı aşkın zaman geçmişse, o ülkede zaten aylardır işler durmuş ve her şey, ekonomisiyle, bütçesiyle, yasamasıyla, dış politikasıyla beklentiye girmişse, yeni iktidar için uzak köşelerde sonu gelmez istiharelere yatmak ve usandırıcı taktiklere başvurmak devlet adamlığına yakışır bir tutum mudur?
Hele bu tutum o kavramlarla bütünleştirilenlere yakışmayan ucuzluktaysa.
Örneğin, bir koalisyonun pazarlıklarına başlamadan önce, ‘‘Koşullarımız şunlardır’’ biçiminde açıkça, yahut ‘‘Koşullarımızı saptadık, masaya oturup karşı taraflara bildirmeden açıklayamayız’’ tarzında centilmence bir gerekçeye dayanmak varken, ‘‘Ne yapalım, dışa sızmış; çok üzgünüz’’ gibi bir özrün arkasına geçip bundan yarar ummak dürüstlüğe sığar mı?
Hele bununla güdülen amacın, ‘‘Biz aslında böyle bir temel üzerine hükümet kurmak istiyorduk; ama ülkenin yüksek çıkarları için şöyle bir temele razı olduk’’ diyebilmek olduğu seziliyorsa.
Örneğin, pazarlıklar öncesinde ‘‘Olası ortağımızın geçmişte yaptıkları geleceğe dönük olarak bizi endişelendiriyor; o konuda kesin güvence almalıyız’’ demek, yahut bunu olası ortakla görüşmede özel olarak ortaya koyup güvencenin ne olabileceğini açıkça konuşmak varken, konuya ilişkin olarak özel görüşmede alçak sesle kibarca şeyler söyleyip sonra kamu önünde başka birine yüksek sesle ağır sözler ettirmek, özü sözü bir olmakla nasıl bağdaşır?
Hele böyle bir tutumun masaya oturmadan önce karşı tarafı halkın gözünde iyice yıpratmak, sonra masaya oturulduğunda ‘‘Bu yıpranışınıza karşın biz yine de sizinle ortaklığa razıyız; istediklerimize de siz razı olun’’ gibi bir pazarlık taktiğinin yattığı açıkça belli oluyorsa.
Bütün bunlar, yerli ölçülere vurulduğunda, çok kişiye ‘‘İşte, politika dediğin böyle yapılır; ustalık budur’’ dedirtirse de, nitelikli politikacılığın genel ölçülerine göre böyle tutumların adı ya ‘‘Bizans oyunu’’dur, ya da ‘‘Şarklılık’’.
Ama, bu toprakların vaktiyle Bizans sayıldığı ve buranın Ondokuzuncu Yüzyıl'a kadar ‘‘Şark’’ denince ilk akla gelen yer olduğu düşünülürse, tutumlar da öz be öz yerli olmakta, daha doğrusu evrenselliğe yükselemeden yerli kalış hep bu çeşit ucuz tutumlar dolayısıyla sürüp gitmektedir.
Paylaş