Mümtaz Soysal: Yaşamdan istifa

Mümtaz SOYSAL
Haberin Devamı

Politikada görevden ya da makamdan ayrılmanın normal yolu istifadır. Kişiliğinizle ya da inançlarınızla bağdaşmayan, katlanamayacağınız bir durum varsa, çekilirsiniz. Yapamayacağınız bir şey sizden istendiği zaman da öyle.

Uluğbay'ın intihar girişimiyle bazılarının Türk politika sözlüğüne sokmak istedikleri ‘‘Japon usulü intihar’’ ise başka bir şey. Başarmaya söz verdiklerini başaramayanların ya da askerlikte aldıkları emri yerine getiremeyenlerin bunu onur konusu yapıp intihar ettikleri olur. Bizim tarihimizdeki en çarpıcı örnek, İstiklal Harbi'nin Afyonkarahisar muharebelerinde Çiğiltepe'nin alınışındaki gecikme yüzünden yaşanan olaydır.

İntihar, daha çok, kişiliğiyle, inançlarıyla bağdaşmayan bir duruma düşürülmüş, katlanamayacağı şeye katlanmak zorunda bırakılmış insanların işidir. Ya da yapmak istemediği bir şeyi yapmak zorunda kalmış, ‘‘Ben bunu nasıl yaptım?’’ diyen, ortaya çıkan durumu kendine yakıştıramayan, kendinden utanan insanın başvurduğu bir yol. Tiksinti veren yaşamdan istifa.

Uluğbay'ın girişiminde derinleştirilmesi gereken nokta budur.

Sistem, bir insanın üzerine onu intihara sürükleyecek kadar nereden, nasıl, kimler aracılığıyla yüklenmiştir? Herhalde, yorgunlukla, müzakere gerilimiyle ya da çığırtkan bir televizyon kanalının abartılı haberciliğinden doğma duygularla açıklanamayacak bir durum karşısındayız.

Rezil sistemin yol açtığı ilk facia değil bu. Her gün, irili ufaklı buna benzer yüzlerce, binlerce durum yaşanıyor. Hepsi intihar girişimiyle sonuçlanmayan, ama insanları kahreden durumlar.

Kabul edelim ki, iki Türkiye'yi karşı karşıya getiren büyük vuruşmada zayiat da ağır olmaktadır.

Evet, iki Türkiye.

Bir yanda, kendini kamu hizmetine vermiş, ulusal çıkarları savunmak için gece gündüz çırpınan, yahut öyle kahramanlıklara falan gitmeye de gerek yok, günlük yaşamında namusuyla çalışan, çoluğunun çocuğunun geçimi için didinen dürüst insanların Türkiye'si.

Öte yanda, kazanç hırsıyla azmış, çabuk köşe dönme tutkusuyla her şeyi yapmaya hazır, gözü paradan başka şey görmeyen, onur, şeref, namus gibi değer diye bilinen ne varsa hepsini kolaylıkla ayaklar altına alabilenlerin ülkesi.

İkisi arasında da, duruma göre birini öbürüne karşı kullanan, aralarındaki çelişkiden yararlanan sözde ‘‘lider’’ler makulesi. Bazen birinci Türkiye'nin özverili insanları onlar aracılığıyla ikincinin çıkarları için seferber edilir; bazen da ikinci Türkiye aynı liderleri kullanıp birinciye çullanır.

İki Türkiye arasında kesin seçim yapmamak ve ikisinin ortasında yer tutmak, günümüz politikasının şanındandır. Hatta bu ikiyüzlülüğü uyum diye adlandırarak büyük erdem düzeyinde sunmak isteyenler bile vardır. İki Türkiye'nin vuruşmasında verilen zayiatın hesabını onlardan sormak gerekir. Yaşanan faciaların sırları onlardadır.



Yazarın Tüm Yazıları