Paylaş
Üç yıl önce yapılan Anayasa değişikliklerinin belki en sakıncalı olanı yerel yönetim seçimlerine ilişkin olandır. Anayasa'nın 127. maddesine getirilen değişiklik şunu söylemekte: ‘‘Milletvekili genel veya ara seçiminden önceki ve sonraki bir yıl içinde yapılması gereken mahalli idareler organlarına veya bu organların üyelerine ilişkin genel veya ara seçimler milletvekili genel veya ara seçimleriyle birlikte yapılır.’’
Bu hüküm, Türkiye'nin siyasal yaşamında daha önce ortaya çıkan bir eğilimi büsbütün kesinleştirdi: ‘‘Yerel’’le ‘‘genel’’i birbirine karıştırma eğilimi.
Aslına bakarsanız, bütün ülkedeki yerel yönetim ara seçimlerinin hep birlikte aynı günde yapılması bile sakıncalıydı. Çünkü, yerel sorunlara göre özellik taşıması gereken seçimler, böyle olunca, ister istemez ortak nitelik kazanmakta ve bir genel seçim havasına bürünmektedir. Eskiden, ölüm ya da istifa nedeniyle, yahut yeni bir köy ya da beldenin kurulması dolayısıyla ayrı seçim yapmak mümkün olabiliyordu. 1991 sonrasında bu yol bırakıldı ve yerel yönetimlerin ara seçimleri altı ayda bir hep birlikte yapılmaya başladı. Bu usul bile beş-altı yerdeki seçimleri bir genel seçim havasına büründürmeye, parti örgütlerinin ve liderlerin büyük kampanyalar başlatmalarına yetmekteydi.
Anayasa değişikliği, bu eğilimi zirveye çıkarmıştır.
Şimdi, milletvekilleri erken genel seçimi için tarih saptanınca, normal koşullarda beş yılda bir yapılması gereken ara seçimlerin de genel seçimle birleştirilmesi gerekecektir.
Yerel seçim demek, muhtarların, ihtiyar heyetleri ve meclislerinin, belediye başkanlarıyla belediye meclislerinin ve il genel meclisi üyelerinin seçimi demektir. Bunların gerektireceği seçim sandıklarına ve aday listelerine bir de milletvekili seçiminin gerektirdiklerini eklediniz mi, bürokratik bakımdan ortaya çıkacak kargaşa zaten tek başına ürkütücüdür.
Tabii, bu arada yerel adayların nitelikleriyle yerel sorunların özelliği güme gidecek, her şeyin birbirine karıştığı bir hengame yaşanacaktır.
Yerelle genelin birbirine karıştığı böyle bir hengamede erken genel seçim yoluyla bugünkü siyasal yelpazeye çözüm getirilmesi mümkün müdür? Tam tersine, Türkiye, şimdikinden çok daha büyük belirsizliğe sürüklenebilir.
Böyle bir uygulamanın yerel yönetim geleneğini geliştirmek bakımından taşıdığı sakıncaları ayrıca belirtmeye gerek var mı?
Siyasal kadroların nasıl olup da basit ve makul yollardan ayrılıp küçük hesaplar uğruna çapraşık çözümler peşine düştüklerini anlamak zordur.
Normal olan, önce gelecek baharda beş yıllık süresi dolan yerel yönetimleri yenilemek ve ancak ondan sonra 2.000 yılının aralık ayına kadar süresi olan genel seçim için tarih saptamak değil midir? Böylesi, partilere doğru genel seçim stratejisi oluşturmak bakımından yararlı ipuçları sağlayıp daha makul bir genel seçim geçirmek fırsatını vermez mi? Ülkenin gereksinimi, siyasal tabloya açıklık getirecek böyle bir genel seçim değil midir?
Her şeyin birbirine karıştığı ve zamansızlık yüzünden bugünkünden pek farklı görüntü doğurmayacak bir genel seçimden ne umulmaktadır ki?
Yoksa, bütün bunların gerisinde yine bazılarını Yüce Divan'dan kurtarma oyunu mu yatmaktadır?
Paylaş