Yanlış bir formül

Mümtaz SOYSAL
Haberin Devamı

Yanlışlar elbet düzeltilmeli. Bazısı, mutlaka.

Bazısı düzeltilmese de olur.

Örneğin, bu sütunda bir vesileyle, neredeyse yarım yüzyıl önce bir İsveç şilebinin Çanakkale'de batırdığı Türk denizaltısının adını, Dumlupınar yerine, Saldıray diye yazmışsınızdır; ertesi gün yanlışı fark etseniz bile, ancak bir-iki meraklının rahatsız olacağını bilirsiniz. Ama onların da, aceleden yanılarak böyle bir şey yaptığınızı düşünecek kadar sizi sevdiklerinden emin olduğunuz için, ‘‘Hoş görürler’’ der, geçersiniz. Düzeltmeye kalksanız, birileri ‘‘Düzeltecek başka şey mi bulamadı bu adam?’’ diye ukalalık edebilir.

Geçenlerde Fenerbahçe'yi harcayan Kıbrıs yazısındaki yanlış da öyle. ‘‘FIFA ambargosundan korkup adadaki Türk takımlarından biriyle maç yapmaya cesaret edemeden kuzu kuzu dönen takım, Fenerbahçe değil, Trabzonspor'du’’ diye düzeltseniz, birileri ‘‘Ama Fener de vaktiyle şöyle şöyle davranmıştı’’ diye homurdanır, yazdığınıza yazacağınıza pişman olursunuz.

Bazı hataları ise düzeltmeye hiç kalkmamak gerekir. Örneğin, ‘‘Özelleştirme İdaresi Başkanı kapsamda tuttuğu THY'nin de yönetim kurulu üyesi’’ diye yazmışsanız, birdenbire ‘‘Eyvah, THY'nin değil, Türk Telekom'un yönetim kurulu üyesiydi’’ diyerek düzeltmeye kalksanız, büsbütün tartışmalı bir durumdan söz ediyor olacağınız için, düzeltişiniz söz konusu kişinin yararına da olmaz.

Buna karşılık, toplum ve devlet yaşamındaki büyük yanlışların düzeltildiğini duymak kadar keyifli şey olamaz. Geçen gün, yeni Sanayi Bakanı Metin Şahin'in ortaklık kılıfına büründürülmüş şaibeli Tekel özelleştirmesine son verdiğini ve fabrikaların İngiliz-Amerikan-Fransız şirketlerine devrini durdurduğunu Sadullah Usumi'nin kaleminden okumak gibi.

Hele öyle bir satışın Türk tütüncülüğünü öldürüp bu ülkenin insanlarını çok daha zararlı yabancı sigaralara tutsak edebileceğini biliyorsanız.

Ne var ki, büyük yabancı tütün şirketlerinin Türkiye'ye saldırıları henüz bitmiş değildir. Şimdi de, her yıl dünyada düzenlenen on yedi ‘‘Formula Bir’’ yarışından birini burada düzenletmek peşindeler. Avrupa Solunum Derneği yönetim kurulu üyesi bir Türk doktor, Profesör Elif Dağlı, geçen gün bunu engellemek için Spor ve Gençlik Bakanı Fikret Ünlü'yü ziyaret etti.

‘‘Otomobil yarışıyla sigaranın ne ilgisi var?’’ diye sorabilirsiniz.

Böyle bir yarışı televizyon ekranında seyrederken, bir buçuk saat içinde önünüzden tam 5933 kere bir yabancı sigara markasının geçtiğini fark etmediniz mi? Renkli arabaların üstüne pabuç kadar harflerle yazılı olarak.

Üstelik, sigara reklamları 1996'dan beri Türkiye'de de yasaklandığı halde.

Kanser Araştırma Kampanyası'nca ünlü İngiliz tıp dergisi Lancet'de yayınlanan bir araştırmaya göre, sigara içmeyen 12-13 yaşlarındaki 1.063 erkek çocuk arasında ‘‘En sevdiğim spor, araba yarışıdır’’ diyenlerin yüzde 11'i ertesi yıl tiryaki olmuş. Araba yarışı sevmeyenlerde ise, bu oran yüzde 7'de kalmış. Sigara markalarını körpe zihinlere kakmanın en ustalıklı yolu buymuş.

Kıssadan hisse: Oğlunuzun sigara kokmasını istemiyorsanız, kendisini araba yarışı gösteren ekranlardan uzak tutacaksınız.

Bir de, İstanbul'un şık bir semtinde klas bir Amerikan markasıyla genç erkek giysisi satan mağazadan! Orada da, Imola Grand Prix yarışında bedava bir ‘‘hafta sonu rüyası’’ geçirtecek piyango kartları veriliyormuş oğlanlara.

Ne formül, daha doğrusu ne tezgáh ama!



Yazarın Tüm Yazıları