Üçüncü cinayet

Mümtaz SOYSAL
Haberin Devamı

Sivil toplum örgütleri denen gönüllü halk kuruluşları, yalnız laiklik ve sekiz yıllık zorunlu eğitim gibi konularda değil, bunlarla birlikte, hatta bunlardan daha çok ekonomik politikalar konusunda tepki göstermelidirler.

Çünkü, ilk bakışta siyasal ve kültürel gözüken sapıtmaların temelinde çoğu zaman ekonomik nedenler yatar. Eğer Türkiye halkının büyükçe bir bölümü şeriat bezirgânlarının peşine takılmışsa, bunun nedeni insanların, uhrevi gereksinmeler içinde çırpınmaları değil, yeryüzünde aradıklarını bulamamış olmaktan ötürü cennet avuntularına sarılmalarıdır.

Yahut da, yine semavi kitaplara dayandığı söylenen adil düzen reçetelerinden medet ummaları.

Ekonomik politikalar deyince, ulaştırma sorunlarını bunun dışında tutabilir misiniz?

Hele kentler arası ve kent içi yolcu ve yük taşımacılığı söz konusu olduğunda, bu konularda yapılacak tercihlerin ulusal ekonomiye yansıması elbette büyük olacaktır. Örneğin, demiryolu yerine karayolu taşımacılığı seçilmişse, petrol tüketiminden otomotiv sanayiine ve yan kollarına kadar çeşitli alanlarda ekonominin belli bir bağımlılık içine girmesi ve bu bağımlılıktan yararlanan değişik çevrelerin türemesi kaçınılmazlaşacaktır.

Aynı çevrelerin lobiler oluşturdukları ve ulusal ekonomiye yön veren siyasal odaklar üzerinde büyük bir baskı yarattıkları da sır değildir.

Nitekim, aynı lobiler, yalnız İstanbul'un iç ulaşımı bakımından değil, Türkiye'nin genel ulaşım sistemi bakımından da önem taşıyan Boğaz geçişini, toplu taşımacılığa elverişli raylı tüp geçit yerine, köprülerle bağlamayı başarmışlardır.

Bir köprü, bir köprü daha ve şimdi de üçüncü köprü.

Hem de İstanbul'un orta yerine çok yakın noktalardan.

Sarayların, camilerin, doğal ve tarihsel silüetlerin canına okuyarak.

Trafiği büsbütün felç ederek.

Bunun ekonomik rasyonellikle, şehir plancılığıyla en ufak bir ilişkisi olabilir mi?

Konunun çağdaşlıkla, modern teknolojiyle falan da ilgisi yoktur.

Bilen bilir: New York'u New Jersey yerleşim merkezlerinden ayıran Hudson Nehri neredeyse İstanbul Boğazı genişliğinde koskoca bir su yolu. Ama üzerinde bir tek köprü var. Ulaşımın büyük bölümü nehir altındaki tünellerden geçiyor.

Büyük caddelerin ve istasyonların hemen yakınında yerin altına girip çıkan ve çirkin viyadükler yani köprüyollarla kent görüntülerini bozmayan, trafiği kilitlemeyen tüneller.

Amerika'da bile uygulanmayan bir çözümü güzelim Boğaz'ın içine ederek Türkiye'de uygulama kararını Yüksek Planlama Kurulu'na kimler nasıl aldırtmıştır? Neler dönmektedir?

Yarından tezi yok, Üçüncü Köprü'ye karşı ve tüp geçitten yana lobinin hemen örgütlenmesi, çeşitli gösteriler, tepkiler ve eylemler yoluyla ülkeyi ayaklandırması gerekiyor. Meslek odalarıyla, derneklerle, üniversitelerle.

Yenilik düşmanlığı suçlamaları karşısında hiçbir komplekse kapılmadan.

‘‘Vaktiyle köprüye bile karşı çıkılmıştı’’ demagojisi büyük bir aldatmacadır. 1960'larda köprü yapımına karşı çıkılmamış, ‘‘Tüp geçide öncelik verilmeden köprü yapılması cinayet olur’’ denmişti.

Hain caniler şimdi üçüncü cinayetlerini işlemek üzeredirler.

Durdurmak, ulusal görevdir.

Yazarın Tüm Yazıları