Üçlü doruk

Mümtaz SOYSAL
Haberin Devamı

Bazı yanlışları düzeltmek kolay olmuyor.

Belki de, büsbütün olanaksız.

İngiltere ile Amerika'nın başbaşa verip Irak'ta askeri harekâta karar vermelerinden ve Clinton'la Blair'in ahbap çavuşlar gibi görüşüp silahlı diplomasi hesapları yapmalarından sonra Ankara'daki büyükelçilerinin Türk hükümetiyle temas etmesi baştaki büyük yanlışı ne ölçüde düzeltmiştir?

Büyük yanlış, Irak'la ilgili politikaların bu iki büyük devlet tarafından Türkiye'yle görüşmeden saptanmasıdır.

O Türkiye ki, defa defa belirtmekte yarar var, onların en yakın müttefiki olmakla kalmaz, Irak'a bitişik ve bu olaylardan en çok etkilenen ülkedir.

Hiçbir şey, hiçbir diplomatik çaba, nezaket jesti ve gönül alma çabası, yapılan bu yanlışı, haksızlığı ve kabalığı affettirmez.

Konu, zaman zaman gösterilmek istendiği gibi, yalnız Kürt devleti kurdurup kurdurmama konusu da değildir. Öyle bir niyet olsun olmasın, askeri harekât kararının Türkiye ile daha önceden görüşülmesi gerekirdi.

Hatta, şunu söylemek hiç yanlış olmaz: Niyet böyle bir devletin kurulması olsa da, bunun bile Ankara'yla açık açık konuşulması şarttır.

Türkiye'nin o niyete sıcak bakmaması, konuyu görüşmemek için yeterli neden değildir.

Ankara, elbette kuşkulu olacak. 1991 harekâtından hemen sonra Çekiç Güç şemsiyesi altında yapılanlar ve o bölgede yetiştirilip işler karışınca da Pasifik Okyanusu'ndaki Guam Adası'na taşınan tam 5 bin peşmerge olgusu Türkiye'yi haklı olarak Amerika'nın niyetlerine kuşkuyla bakmaya itmiştir. İngiltere'nin aynı konudaki sicili ise, geçen yüzyılın ikinci yarısından beri hiç güven verici sayılamaz.

Bütün bunlar ortadayken, Ankara'yla hiç görüşmeden askeri harekât kararına varmak, kafalardaki soru işaretlerini arttırmaz da ne olur? Görüşmek, hem soru işaretlerini azaltmanın, hem de, eğer varsa, böyle bir niyeti anlatıp Türkiye'nin endişelerini giderme yollarını açıklamanın tek yolu değil midir?

Endişeler, ancak bazı sorular açıkça sorulup yanıtlanarak giderilebilir. Çünkü, ortada Özal'ın bir Kürt devleti yaratıp Türkiye ile federasyon kurdurma niyetinden farklı bir durum var. İngiltere ile Amerika'nın kurduracakları Kürt devleti, herhalde Bağdat'ın değil, Batı'nın himayesinde olacak. O zaman, Türkiye'den de toprak istenmeyeceğinin güvencesi nedir?

Hatta, şöyle söyleyelim: Başlangıçta istenmese bile, sonuç eninde sonunda oraya varmaz mı? Yoksa, bunu onlar da biliyor ve kafalarında Sevr modeli böyle bir devlet mi var? Bunun Türkiye açısından aldısı verdisi, girdisi çıktısı, kârı zararı nedir? Arka arkaya ikili doruk toplantıları düzenleyeceklerine Türkiye'yi de aralarına alarak üçlü bir dorukta bütün bunları açıkça tartışsalar daha yakışık almaz mı?

Tabii, Türkiye'ye yön verme durumunda olanların da önce kendi aralarındaki bir dorukta aynı konuyu enine boyuna, bütün boyutlarıyla , olumlu olumsuz yanlarıyla açıkça tartışıp karara varmaları koşuluyla.

Yoksa, Osmanlı'nın Birinci Dünya Harbi'ne girişinden beri bilinir ki, iki-üç kişinin kapalı kapı ardında aldığı kararlardan Türkler'e hayır gelmemiştir.













Yazarın Tüm Yazıları