Paylaş
ÖZELLEŞTİRMEDEN yana ya da özelleştirmenin karşısında olabilirsiniz. Yahut, özelleştirme konusundaki tutumunuz, yalnızca o konudaki uygulamaların kapsamı, yöntemi ve sonuçlarıyla sınırlıdır; bunları beğenir veya beğenmeyebilirsiniz.
Ama, ne biçimde olursa olsun, bu konudaki kararlarınızın ya da tepkilerinizin sağlam temellere dayanması, tutarlı olması gerekir, değil mi?
Ayrıca, abartıştan ve tutkudan uzak, gerçekçi, akılcı ve ölçülü olması.
Örneğin, başlangıçtaki simgesiyle ‘‘T’’nin ya da şimdiki adıyla Türk Telekom'un satışı için yıllardır söylenegelenleri herhangi bir mantık ölçüsüne sığdırabilir misiniz? Öyle bir hava yaratıldı ki, sanki satış olursa Türk ekonomisi düze çıkacak, olmazsa batacak.
O hava hálá sürüyor.
Satıştan yana olan, sabırsızlanan iç ve dış çevreler de bu havayı sürekli yaymaktalar. Herkesi şaşkına çevirecek ve telaşa düşürecek biçimde.
Bu telaştır ki, aynı konuda baştan beri yapılanları tam bir hukuksuzluk curcunasına dönüştürmüştür. Çiller döneminde başlayarak satış amacıyla çıkarılan yasa hükmünde kararname ile dört yasanın hepsi yanlışlarla, aykırılıklarla ve ihlallerle dolu olarak çıktı ve yargı organları önünde çeşitli yönleriyle perişan edildi. Hatta, iptale mahkûm işlemlerin yargıda incelenmesi sırasında hukuksuzluklar sürüp gitmesin diye Anayasa Mahkemesi'nin Türk anayasa hukuku tarihinde ilk kez aldığı ‘‘yürürlüğü durdurma’’ kararı da yine bu konuda oldu.
Böyle olunca, bu satıştan yana olanların ve satışı tezgáhlayanların hiç olmazsa bir noktada durup düşünmeleri, ne yapılacaksa onu hukuka uygun biçimde yapmaya çalışmaları gerekmez miydi?
Yahut, arkalarındaki yerli ve yabancı açıkgözlerin sıkıştırmasıyla ‘‘Şu tarihe kadar kararınızı alıp şu koşullarla satış ilanınızı yapın, yoksa...’’ diye Türk makamlarının gırtlağına sarılan Dünya Bankası ve IMF gibi kuruluşlara ‘‘Durun bakalım, bu ülkenin de kuralları, yasaları var; istediğiniz kararları ancak onlara uygun olarak alabiliriz’’ demek de mi çok zordu?
Dün, ‘‘Türk Telekom A.Ş. hisselerinin yüzde 33.5'nin blok satışının ihaleye çıkma işlemine ve bu konudaki Özelleştirme Yüksek Kurulu kararına karşı’’ iptal davası açıldı ve yürütmenin durdurulması istendi.
Niçin?
Çünkü, yüzde 33.5 hisseyi alana Türk Telekom'un yönetimini teslim eden bir satışa kalkışılmıştır. Oysa, bu yöndeki Bakanlar Kurulu kararı Cumhurbaşkanı'nca ancak Anayasa Mahkemesi'nin içtihadına uygun duruma getirilmesinden sonra imzalanmış, yüzde 33.5 hisseyi satın alanın yönetimde yalnızca bu oranda etkili olması zorunlu kılınmıştı. Buna aldırış etmeden ve bir anlama Cumhurbaşkanı'nı ‘‘by-pass ederek’’ koskoca bir kamu kuruluşunu başkalarına teslim etmeye karşı çıkılmaz da ne yapılır?
Paylaş