Paylaş
Suriye konusunda atılacak adımların doğru olmasını sağlamak için, önce, bu noktada ne yapılmak istendiğini doğru belirlemek gerekir.
PKK'ya karşı içeride sağlanan askeri başarıyı gölgeleyen en önemli iki etken var: Birincisi, terörün dış kaynakları ve özellikle de sığınma odakları ortadan kaldırılmadı. İkincisi, konunun güvenlik yönünü tamamlayacak hukuksal, ekonomik, sosyal ve kültürel adımlar henüz tam atılmadı.
Şimdi, bir dış sığınma odağının ortadan kaldırılması için Suriye'ye ciddi baskı uygulamaya sıra geldi. Bunun da iki boyutu var: Askeri ve diplomatik.
Bugüne kadarki diplomatik çabalar sonuç vermeyince, askeri boyut öne çıktı. Ama, bu, diplomatik boyutun ihmal edilmesi gerektiği anlamına gelmez. Tam tersine, artık her iki boyutu da birlikte ve ustaca kullanmak önemli.
Bağdat yönetiminin Kuveyt'i işgalinden sonra ortaya çıkan Körfez bunalımı boyunca Amerika'nın tutumunu anımsamakta yarar var.
Washington, pahalı bir askeri yığınak yoluyla ve doğrudan doğruya savaş açmadan sonuç almak istedi. Savaş, en son olasılıktı. Bu arada, uluslararası kamuoyunun ve devletlerin kazanılmasına ağırlık verildi. Hatta, yapılan askeri yığınağa başkalarının katkıda bulunması sağlandı ve olay neredeyse dünya çapında bir seferberlik havasına büründürüldü.
Sabırla, yığınağı sürekli artırarak, gerilimi sürdürerek, her gün ‘‘Ha vurdu, ha vuracak!’’ havası yaratarak.
Vurmak gerekince de, can kaybını önleyen en ileri teknolojiyi kullanarak.
Sınırsız para harcamaktan kaçınmaksızın.
Bir kısmını başkalarına ödeterek, bütünüyle de Amerikan savaş sanayiine ve yan kollarına yarar sağlamasına özen göstererek.
Çıkarılacak dersler, basit, fakat önemlidir.
Birincisi, çapı, ağırlığı gitgide artan sürekli bir tırmandırış gerekiyor. Öyle ki, karşı taraf yapılanın geçici bir blöf olmadığını anlasın ve gerilimin her geçen gün artışıyla belli bir noktaya gelsin.
Tırmandırış, hem askeri bakımdan kuvvet kaydırmalarıyla, hem de diplomatik bakımdan çeşitli uluslararası forumlarda ve organlarda yapılacak girişimlerle geliştirilen iki yanlı bir tırmandırış olabilmeli.
Savaş durumuna gelmeden, insan yaşamına ve çok daha fazla askeri masrafa gerek göstermeyen başarılı bir tırmandırış bakımından da her şeyden daha çok gerekli olan bir unsur var: sabır. Unutmayalım ki, 1990 Ağustosu'nun ilk günlerinde başlayan Körfez bunalımında ilk ateşin açılması için ta şubat sonlarına kadar beklemek gerekmiştir.
O zaman Amerika'nın elinde olmayan bir kartımız var: Güneydoğu sorununda askeri başarıyı gölgeleyen iki unsurdan birini düzeltmek bizim elimizdedir. Bir yandan terörün dış kaynaklarını ve özellikle sığınma olanaklarını ortadan kaldırmaya çalışırken, sorunu içten besleyen hukuksal, ekonomik, sosyal ve kültürel etkenleri değiştirmek, düzeltmek, kanayan bir yarayı akıllıca politikalarla iyileştirmek daha doğru bir yaklaşım değil midir?
Amerika'nın elindeki büyük maddi olanaklar bizde yok. Ama, böyle bir kartımız var. Onu kullanmamak, yalnız maddi olanaklarımızın değil, aklımızın da sınırlı olduğu anlamına gelmez mi?
Paylaş