Mümtaz Soysal: Teslim şenliği

Mümtaz SOYSAL
Haberin Devamı

Hiçbir yenilgi böylesine ustalıkla zafer görüntüsüne dönüştürülmemiştir.

Hiçbir mütareke ezikliğinden böyle bir kutlama coşkusu yaratılmadı.

Hiçbir teslimiyetçilik böyle bir şenlik havasıyla sunulmuş olamaz.

Evet, bugünün Türkiye'sinde akıl almaz bir iyimserlik havası estiriliyor.

O Türkiye ki, aslında tarihinin en düşündürücü dönemlerinden birine girmektedir.

Avrupa aşkı, içli dışlı zorlamalar ve Atlantik ötesinden gelen son dakika telefonlarıyla ülkeyi içinden güç çıkılacak bir kapana soktu. Artık birer ‘‘Avrupa sorunu’’ olan Ege ve Kıbrıs, Ankara'nın denetiminden çıkıp sonu belirsiz süreçlere çekiliyor. Avrupa, henüz Kürt kartını tam açmış sayılmaz; o konunun hangi çözümlere sürükleneceği belli değil. Bilinen tek şey, Öcalan'ı paketleyip teslim edenlerin o kişinin ve o sorunun akıbeti üzerine bazı ipotekler koymuş olmalarıdır. Irak politikası, hálá iki komşu halkın çıkarlarına uygun raylara oturtulmadan, başkalarının ve en başta İngiltere'nin bölgeye ilişkin hesaplarına uygun yollarda oyalanmaktadır.

Petrol ve doğalgazla ilgili enerji köprücülüğünde bile, iplerin Ankara elinde olduğu söylenemez. Orta Asya'da da başkaları daha etkin.

Ekonomide, başarı derecesinin öncekilerden pek farklı olması beklenmeyen bir ‘‘niyet mektubu’’, Türk toplumunu yeniden Cottarelli denen bir IMF'linin ‘‘deha’’sına teslim etti. Vaat edilen yardım ve kredilerin getirdiklerinden fazlasını götürme olasılığı her zamanki gibi daha yüksek.

Böyle bir bağımlılık ortamında atılan başarı çığlıkları ne demek oluyor?

Örneğin, 1998 için yüzde 54.3 çıkmış bir enflasyonu ‘‘yüzde 20'lere indireceğiz!’’ deyip 1999 sonunda yüzde 68.8'e yükselten bir ekonomi ekibinin faiz oranlarındaki iki-üç günlük düşüşle bunca gururlanması neden? Hele, İstanbul borsası sanki kapitalist Amerika'nın New York borsasıymış gibi, oradaki yükselişi, spekülatif amaçlı olup olmadığını sorgulamaksızın ekonominin genel göstergesi sayıp bayram etmek, bütün bunlarla ilgisiz halk yığınlarının günlük sıkıntılarını alaya almak değildir de nedir?

O yığınlar soruyor: Medyanın da elbirliğiyle estirilen iyimserlik ve şenlik havasının anlamı ne?

Gelinen bağımlılık ve sıkıntı noktasında, doğal afetlerin şokunu henüz atlatmamış bir topluma moral aşılama mı?

Ama, sosyal güvenlikte, tahkimde ve banka kurtarmada yapılanlara ve geleceğe dönük olarak sözü edilenlere bakınca, çözüm diye getirilen önlemleri benimsetmeye ve halkı oyalayıp aldatmaya yönelik içli dışlı ortaklaşa bir çabayı sezmemek mümkün değildir.

Teslimiyetler, çoğu zaman, bir silkiniş ve diriliş tepkisi getirir. Ama, şenliği yapılan ve zafermiş gibi sunulan bir teslimiyet bunu bile getirmez.

Zaten istenen de, böyle bir başkaldırıyı önlemektir. İnanılırsa tabii.

Yazarın Tüm Yazıları