Mümtaz Soysal: Tehlikeler

Mümtaz SOYSAL
Haberin Devamı

Öcalan duruşmalarının karmaşıklığı sürüyor. Hesaplı yanıltmalarla içten itiraflar, suçlamalarla aklamalar, yanlışlarla doğrular yan yana.

Hepsinin belli bir amaca yönelik olduğu çok yazıldı, söylendi. Zaten, mahkeme önüne çıkmış kişinin sonucu değiştirmek için her türlü yola başvurması çok doğal. Önemli olan, bunlardan gerekli sonuçları çıkarabilmek. Yargıçlarla birlikte, toplum olarak da; kendi tuzaklarımızı kendimiz yaratmadan..

Örneğin, söylediği doğrular hep bilinen, ilk kez söylenmeyen doğrular da olsa, orada bile bir tehlike var. Tehlike, bir doğrunun Öcalan tarafından da söylenmiş olmasının o doğruyu daha az inanılır kılması. Bu hataya düşmemeli.

Yargıç soruyor: ‘‘Demokratik cumhuriyet ifadesiyle ne kastediyorsunuz?’’

Yanıt: ‘‘Kürt toplumunda halen çok ciddi bir demokratik problem vardır. Kürtler'le devlet arasında, ağa-şeyh-aşiret üçgeni bir bent oluşturmuştur; özgür toplum olmasını engellemiştir. Bunun kaldırılmasını istiyoruz. Bu kaldırıldığında Kürt ve Türk kaynaşacaktır, cumhuriyet güçlenecektir.’’

Şimdi, ‘‘Adam, bütün bunları hep kendini kurtarmak için söylüyor’’ diyerek zihninizi bu düşünceye kapatabilir misiniz? Elbet, bu doğruların hiçbiri onun yaptıklarını, akıtılan kanları, masum insanların ölümlerini haklı kılamaz. Belki bunları konuşmanın sırası da değil. Ama, bu vesileyle anımsatılmış olmalarında düşündürücü olan hiç mi bir şey yoktur? ‘‘Güneydoğu sorunu’’nun feodal yapıyla da ilişkisini, orada toprakla uğraşan insanlardan yüzde 40'ının hálá topraksız olduğunu düşünmeden soruna geçerli çözüm bulunabilir mi?

Acıklı olan, bu gibi şeylerin hálá cam kafes içindeki bir sanık tarafından bile gündeme getirilecek kadar ihmal edilmiş olmasıdır.

Hep bilinen ve İmralı'da tekrarlanan başka doğrular da var.

Örneğin, dış destek konusu. Çeşitli devletlerin, hem de dostumuz, müttefikimiz olanların türlü yollarla PKK'ya yardım ettiğini bilmiyor muyduk?

Yalnız, burada da değişik bir tehlike var: Önceki kuşkularımızı ve varsayımlarımızı doğruluyor diye, sanığın bütün söylediklerine aynı ölçüde inanmak, hepsini birer birer süzgeçten geçirme zahmetine katlanmamak.

Belli ki, o konuda çok ‘‘seçici’’ davranıyor. İşine geldiği zaman suçlamalarında çok açık ve kesin, gelmediği zaman da müthiş kapalı ve bulanık. Hatta, büsbütün anlamazdan gelebiliyor da.

Yargıç soruyor: ‘‘Uluslararası ilişkilerde sizleri yanıltan kimlerdir?’’

Yanıtın soruyla hiç ilgisi yok: ‘‘PKK sadece karşıt olmaktan çıkmakla kalmayacak, devletin en önemli destek gücü olacaktır. Fırsat verilsin.’’

Uluslararası ilişkilerde kendisini yanıltan devleti ya da devletleri korumak mı istiyor? Yoksa, ‘‘Fırsat verin, hepsini ifşa ederim’’ mi diyor?

Bu konuya ilişkin olarak, devletin dış politika alanında geçireceği sınav çok önemli: Ciddi bir devlet, herhalde, somut kanıtlar olmadan, öbür devletlerle ilişkilerini ölüm cezasıyla karşı karşıya kalmış bir kişinin söylediklerine göre yönlendirmek yanlışından kendini korumalıdır.



Yazarın Tüm Yazıları