Paylaş
Keşke hükümet başka nedenle düşseydi. Türkiye'de demokrasi olmadığını, böyle bir ülkeyi Avrupalı saymak şöyle dursun, en azgın teröristi istemeye bile layık görmeyenlere dönüp, buranın parlamento oylarıyla iktidar düşürülen bir ülke olduğunu göğsümüz kabararak söyleyebilirdik.
Yine söylenecek tabii.
Ama, göğüsler kabararak değil. Çünkü, ortaklaşa kirlenişten ötürü düşenler, sistemi de kirleterek düşmüşlerdir. Karşılıklı aklama kirli olduğu gibi, ortanca ortağın karşılıklı aklayanları müştereken aklaması da kirli.
Üstelik, düşürmekte ortaklık edenler de, geçmişte çeşitli vesilelerle kirlenen ya da kirlenmişlerle ortaklık etmiş olan üç partidir.
Demek ki, baştan başa kirlenmiş bir siyasal sistem ve siyasal kadro söz konusu. Demokrasi var, ama kirli.
Benzer durumlarda, insanlar, açıkça söylemeseler de, bilinçaltından, ayrılıkçılığa, teröre, hatta siyasal cinayetlere biraz daha hoşgörüyle bakıyorlar.
Belki de, Türkiye'nin talihsizliklerinden biri burada.
Böyle ülkelerde yönetici siyasal kadroların yarattığı bu çiğ ve bozuk görüntüyü, olsa olsa, halkların olgun ve düzgün davranışları düzeltebilir.
Filmlerde ya da haber bültenlerinde görürsünüz; kederin en acı biçimde yoğunlaştığı cenaze törenlerinde Batılı ve Kuzeyli ülkelerin, hatta Akdeniz'in yukarısındaki gelişmiş toplumların insanları duygularına egemen olup vakur ve soğukkanlı durmayı becerirler.
Vaveylasız, feryatsız, bayılmasız, kendini yerden yere atmadan.
Ne var ki, bizim gibi toplumlarda davranışların tam denetlenemeyişini ve keder ya da kızgınlık yaratan durumlarda duyguların galeyana gelişini sıcakkanlılığa, yüzyılların derinliklerinden gelen kültürel özelliklere bağlayarak bir ölçüde hoş görebilirsiniz. Ama, her ne kadar ‘‘tat’’ sözü böyle durumlar için tam uygun düşmese bile, bu çeşit galeyanlar da ‘‘tadında’’ bırakılmalıdır.
Fazlası, duyulabilecek sempatileri bile antipatiye çevirir.
İtalya'ya karşı haklı galeyanın haksızlığa dönüşmesi gibi.
Haksızlık, İtalyan hükümetinin bir bölümünü bütün hükümetle, hükümeti bütün parlamentoyla, parlamentoyu bütün İtalyan halkıyla özdeşleştirmekten kaynaklanıyor.
Elbet, ilk bakışta, bütün Türk halkı da böyle bir karıştırıştan sorumlu tutulamaz. Kimsenin, bunca uzaktan, bir yabancı ülke politikasının özelliklerini bilmesi mümkün değildir.
Ama, bir süre sonra, hele özellikler öğrenilip halka duyuruldukça, galeyanın durması ve tepkinin ölçülü davranışlara dönüşmesi gerekir.
Tepkilere siyasal yelpazedeki bir kanadın, parti bayraklarıyla ve halk yığınlarını kışkırtıcı sloganlarla öncülük etmesi de durmalıdır.
Kılıç kalkanlı gösteriler de, bayrak yakmalar da, kapılardan resmi levha sökmeler de, karşıdakilerden çok kendimize zarar verecek resmi boykot sözleri de, kablolu yayın sisteminde kanal kapatmalar da.
Sonradan pişmanlık yahut utanç duyulacak şeyler yapmaktansa, başkalarını önceden yaptıklarının pişmanlığı ve utancıyla baş başa bırakmak daha doğru değil midir?
Paylaş