Paylaş
Bu yazı dizisinin başında da belirtilmişti: Türk solunu bekleyen yakın tehlike, önümüzdeki CHP Kurultayı'nın sıradan, herhangi bir kurultaymış gibi geçip gitmesidir. Böyle bir sıradanlık, yalnız o parti için değil, bütün sol için bir büyük fırsatın kaçırılması demektir.
Çünkü, gelinen nokta, Parlamento'daki güç dengesizliği ve kapıda bekleyen sağ otoriterlik dolayısıyla, cumhuriyeti özgürce ve insanca yaşatmanın çarelerini düşünmeyi gerektiren bir nokta.
Bu görev, dünyanın neresinde olursa olsun, herkesten çok sola düşer.
Ama, ne yazık ki, seçim akşamından beri olanlar böyle bir bilinçlenişin, durumu fark etmenin ve gerekenleri yapmanın belirtilerini taşımıyor.
Konunun yalnız CHP'yle ilgili bir konuymuş gibi algılanması, parti dışı cumhuriyetçi çevrelerin ve aynı etiketi Parlamento'ya taşıyan DSP başta olmak üzere, irili ufaklı sol partilerin olayı kendi dışlarında bir sinemaymış gibi, hatta içten içe gizli bir memnuniyetle seyretmeleri.
CHP Genel Başkanı'nın çekilip çekilmeme konusunda tereddüt geçirmesi.
Genel Başkan'ın çekilişinden sonra, Merkez Yönetim Kurulu'nun kalmakta ısrar edip kurultayı toplama hazırlığını bir aya sıkıştırması.
Yine sanki sıradan bir kurultay söz konusuymuş gibi, partinin bu durumlara gelmesinden değişik dönemlerde çeşitli biçimlerde sorumlu olan aynı adların, aynı taktikler ve yöntemlerle, yeniden ‘‘arz-ı endam’’ eylemeleri.
Her zamanki sığlık, miyopluk, çapsızlık.
Demek ki, şu hezimet sonrasında bile yapılan hatalar vardır ve toplanacak kurultaydan bir şey bekleniyorsa, bu hataların düzeltilmesi gerekir.
Düzeltmenin başlangıcı, şimdiki Merkez Yönetim Kurulu'nun Parti Meclisi'ni yeniden toplantıya çağırarak çekilmesi olabilir. İlk toplantıda tek oyluk çoğunlukla görevde kaldıklarına göre, Parti Meclisi'nin içinden her iki grubu da az çok eşit biçimde temsil edecek yeni bir yönetim çıkarmak ve Kurultay'ı örgütleme sorumluluğunu o yönetime vermek olanağı hálá var demektir.
Değişen yönetim, Kurultay'a sunulacak Parti Meclisi üyelikleri için, solun güvenilir çevrelerine de danışarak bir liste hazırlayıp hem örgütün, hem de partiye sempatiyle bakan kamuoyunun tartışmasına açabilir ve dirilişi gerçekleştirecek olan bu heyeti Kurultay'ın oylamasına sunabilir. Böyle bir listenin yapılması, hem hazırlayanların kendi kendilerini aşmasını, hem de katkıda bulunanların düşünce, örgütçülük ve yöresel temsil ağırlığı gibi ölçütleri gözönünde bulundurmasını gerektirecektir.
Kimilerine bakılırsa, defteri çoktan dürülmüş bir parti için bütün bu çaba boş bir çırpınıştır. Ama, unutmamak gerekir ki, hatalar ve bencillikler yüzündan tarihin çöp sepetine atılmak üzere olan, rastgele bir örgüt değil, cumhuriyetin tarihini yazmış bir siyasal kuruluştur. Böyle olduğu için, çırpınışın kurtuluşa dönüşmesi cumhuriyetin geleceği açısından önem taşıyor.
Paylaş