Paylaş
Başbakan kendini boşuna atmış değildi Kıbrıs'a. Seçim sonuçları ülkeyi yönetmeye soyunanların önüne çok çetin bir tablo koymuştur. DSP, sayıca en büyük görünse de, ikinci gözüken MHP daha büyük: kapılar açılsa ve DYP, ANAP, hatta FP'deki eski ya da yeni yandaşlar geliverse, sayı hemen 160'a fırlar. Şimdilik koalisyon pazarlığı bu nedenle fazla yukarıdan açılmasa bile, belli ki böyle bir ağırlık bütün koalisyon çalışmalarında kendini duyuracak.
Öte yandan, başıboş rekabete dayalı ekonomideki üretimsizlik ve başıbozuk toplumdaki dengesizlik, bundan sonrası için ciddi, disiplinli ve en azından stratejik ölçüde planlı yaklaşımları kaçınılmaz kılmaktadır. Bu zorunluluk ise, özdeki büyük felsefe farkı dışında, yöntem ve yaklaşım bakımından MHP'nin ‘‘devletçi’’ anlayışına uygun düşmekte.
Silahlı Kuvvetler'in yetişme ve çalışma tarzına da.
İçteki ve dıştaki büyük sermaye, aslında halk yığınlarının uzun vadeli çıkarları için kullanılabilecek olan bu eğilimlerden kendi bencil çıkarları için yararlanmadan duramaz.
Cumhuriyet karşıtı kıpırdanmalar da gemi azıya almış durumda. Güneydoğu'da hálá ölümler var; şeriat Meclis sıralarına kadar girdi. Orta Anadolu'nun Doğu'ya bakan yüzündeki Malatya gibi karmaşık yapılı illerde olupbitenler, geçmişin Sıvas ve Kahramanmaraş olaylarını anımsatmıyor mu? Bütün bunlar, aynı tür anaforlarda hep ortaya çıkan otoriter çözüm beklentilerini artırabilir.
Sosyal ve siyasal bilimlerdeki bütün benzetmeler gibi bu da bir ölçüde yanlış olabilir ama, Almanya'daki Weimar döneminin son yıllarını akla getiren çok şey var ortalıkta.
Böyle anaforlarda demokrasiye, özgürlüğe, insanca yaşayışa ters düşen sürüklenişleri önleyecek bir dalgakıranın varlığı büyük önem kazanır.
Ülkenin talihsizliği, şu anda böyle bir karşı-ağırlıktan yoksun oluşudur.
Solda 1970'lerde başlayan bir ideolojik şaşkınlığın, 12 Mart ve 12 Eylül kasırgalarının, bölünmelerin, bencil miyoplukların toptan sonucu bu oldu.
CHP'nin devrimcilikten uzaklaşması, ekonomik ve sosyal politikalarda dış rüzgárların aldatıcılığına kapılışı, laiklik ve Güneydoğu sorunlarına yaklaşımdaki yalpalayışları.
DSP'nin çekingenliği, uyumculuğu, tarikat flörtleri, elverişli sekiz yıl konjonktürünü bile kamu hizmetinde köklü ayıklamalar için kullanamayışı.
Şimdi artık geçmişteki hatalara dövünmenin zamanı değildir. Türkiye'nin yanlış bir otoriterlik karanlığına sürüklenmesi istenmiyorsa, soldaki karşı-ağırlığı ve ondan gelebilecek aydınlığı mutlaka yaratmak gerekiyor.
Parlamentonun içinde ve dışında.
DSP'yi ve CHP'yi yanlış reçetelerden kurtarıp bir türlü tutturamadıkları devrimci çizgiye çekerek.
Ayrı ayrı ya da birlikte. Bütün sola yönelik bütünleştirici bir atılımla.
Onlar kendi içlerinde ve aralarında bunu beceremezlerse, dışlarında.
Paylaş