Mümtaz Soysal: Sevr'den de beter






Mümtaz SOYSAL
Haberin Devamı

ÖYLE bir gidiş var ki, her şeyin hafif, eğlendirici, keyiflendirici olması gereken bir tatil gününde bile insanın aklından çıkmıyor ve ister istemez o gidişten söz etmek gereğini duyuyorsunuz.

Gidiş, gerçekten kötü.

Özellikle, son ‘‘kasım krizi’’nin hemen ardından yaşananlar açısından: Kurtarıcı rezerv kredileri bahane edilerek IMF'ce istenenler ve daha da önemlisi, bu istekler karşısında hükümet ve resmi makamlarca ortaya konan teslimiyetçi tavır, insanlarımızın büyük çoğunluğunu ‘‘Acaba bağımsız devlet olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin sonu mu geldi?’’ diye sorma noktasına getirdi.

Şimdiye kadar bu çeşit gözlemlere ve karamsar değerlendirmelere ‘‘Sevr sendromu’’ adı verilir, uluslararası kuruluşların ve Batılı büyük devletlerin Türkiye üzerindeki oyunlarından, bölünme ve içten çökertilme tehlikelerinden söz etmek aşırı vehim, hatta bir çeşit ruh hastalığı sayılarak alaya alınırdı.

Böyle olduğu için, şimdiki çok kötü gidişi nitelendirmek iyice zorlaşmıştır. Eskiden ‘‘Ülkenin başına gelebilecekler açısından Mütareke ya da Sevr dönemlerinden daha kötü ne olabilir?’’ der ve o koşullarda bile bir Mustafa Kemal'in çıktığını, ‘‘bahtı kara mader’’in pekálá kurtarıldığını söyleyip birbirimize moral verir, geleceğe güvenle bakabilmeyi sağlardık.

Şimdiki güçlük ve Sevr'le karşılaştırmalarda ortaya çıkan fark şurada: Ortada ne işgal var, ne de gözle görülebilir ve adı konabilir bir düşman ya da düşmanlar. Dolayısıyla, insanları kötü gidiş konusunda köklü tepkiye çekmek, en doğal korunma içgüdülerine seslenerek bilinçlendirmek kolay değil. Görünüşte her şey yerli yerinde; bağımsızlık kavramı ayakta, kurumlar işliyor.

Kötü gidiş, bu yerli yerindeliklerin gerisinde.

Örneğin, bağımsız devletin ulusal temsile dayalı yasama organı yine yasa yapıyor; ama, bazı yasaların içeriğine baktığınızda kutsal kavramların üzerine oturmuş insanların bu hükümleri nasıl yazabildiklerine şaşıyorsunuz.

Bugünlerde sık sık sözü edilen ‘‘Endüstri bölgeleri yasa tasarısı’’nı alın.

Şimdiye kadar alınmış bütün önlemlere ve sağlanan bütün kolaylıklara karşın bir türlü gelmeyen yabancı sermaye yatırımlarını teşvik etmek ve yabancı sermaye girişini artırmak amacıyla getirilen hükümler hayret ve dehşet verici: Bu bölgeler Yatırımları Teşvik, Koordinasyon ve Danışma Kurulu'nca resen belirlenebileceği gibi, ‘‘yatırımcılar tarafından önerilen’’ yerlerde de kurulabilecekmiş. Demek ki, adam gelecek ve ‘‘Ben şuranın endüstri bölgesi olmasını istiyorum’’ deyince, bir dediği iki edilmeyecek, hazretin orada bütün yaptıkları İmar, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma, Çevre, Köy Hizmetleri, Belediye yasalarındaki, yani Türkiye Cumhuriyeti'nin en önemli beş yasasındaki hükümlerin hiç uygulanmadığı bir ortamda istediğini yapacak.

Böyle bir hüküm, Sevr'le yaşatılmak istenen kapitülasyonlardan daha feci ve isyan ettirici değil mi?

Açık işgal ve belirlenmiş düşman yok diye boyun eğip katlanacak mıyız?

Yazarın Tüm Yazıları