Paylaş
Yana yakıla ‘‘Gürültüden uyuyamıyoruz!’’ denen dilekçenin tarihi 31 Temmuz 1996.
İmzalar, Bodrum'daki Ziya Güvendiren ve Üçkuyular sokaklarının sakinleriyle Murat Villa ve Alize otellerinin sahiplerine ait. Ayrıca, ‘‘Kef Bar'ın aşırı yüksek sesli müziğinden rahatsız olan ve uyku uyuyamayan müşterilerimizin listesidir’’ diyen ve yaklaşık 50 İngiliz'in imzalarını taşıyan bir ek.
Tarih, 9 Haziran 1998.
İmzalar, Dave McLone, Robert Makepeace, Anna Makepeace ve J. Brown'un.
‘‘Murat-Tur’’ adlı küçük turistik tesisin sahiplerine hitaben elyazısıyla İngilizce olarak yazılmış notun çevirisi şöyle: ‘‘İki haftalık bir tatil için 1.6.1998 tarihinde Murat Villa'ya geldik. Şimdi 9 Haziran 1998'deyiz ve Kef Bar'dan gelen aşırı gürültü yüzünden ayrılmak zorundayız. Murat Villa'yla yahut tesisi işleten personelle ilgili hiçbir şikâyetimiz yoktur.’’
Tesis sahibi ellerinden böyle bir belge almadan edememiş.
Bir de, ‘‘Doğduğum evde sessiz yaşama hakkım tanınmıyor’’ diyen 32 yıllık emekli öğretmen Nurten Sarı'nın yerel basındaki bir yazısı.
Bunlar, sırasıyla belediyeye, kaymakamlığa, valiliğe, İçişleri Bakanlığı'na, hatta Cumhurbaşkanı'na kadar giden dilekçelerin ekleri.
Türkiye Cumhuriyeti'nden henüz ‘‘tık’’ yok.
Ama, her gece, yalnız o köşeden değil, Bodrum'un yüzlerce köşesinden ve yalnız Bodrum'dan değil, Türkiye'nin ‘‘turizm cenneti’’ patentli bütün beldelerinden yükselen cehennem ‘‘güm güm’’leri ve disko ‘‘müzik’’leri var!
Ay batıncaya ya da güneş doğuncaya kadar.
Kitaplar, ‘‘mayfa’’ denen olguyu, denetimsiz piyasa ekonomisiyle tabancalı tabancasız canpazarının birbirine karıştığı ve araya kirlenmiş devlet otoritesinin de katıldığı karmaşık bir ilişkiler yumağı olarak tanımlar. Yumağın çözülmesini daha da zorlaştıran özellik, çeşitli mafyaların iç içe girerek içinden çıkılmaz bir yumaklar yumağı oluşturmasıdır.
Böyle olduğu için, ‘‘Yumaklardan hangisi daha güçlüdür?’’ diye sorduğunuzda çok değişik yanıtlarla karşılaşırsınız.
Senet mafyası mı?
Arsa ve gecekondu mafyası mı?
İhale mafyaları mı?
‘‘Turizm cennetleri’’nde söylenenlere bakılırsa, en yenilmez mafya ‘‘ses mafyası’’dır.
Bu niçin böyledir ve Türk devletinin gücü karşı adalarda ‘‘Geceyarısından sonra eğlence yerleri dışına ses sızdırmak yasaktır!’’ kuralını uygulayabilen küçük Yunan kaymakamlarınınki kadar bile olamaz?
Çünkü, en aşağılardan en yukarılara kadar Türkiye'yi yönetenlerin zırhı, kendileri ne ölçüde varlıklı olurlarsa olsunlar, ‘‘bedava ağırlanmak’’ denen klasik baştan çıkarma yöntemine karşı çok zayıftır. Bir fincan kahveye bile kırk yıl hatır tanıyan bir ülkenin gözde barlarında, pahalı gazinolarında, lüks otellerinde ve görkemli yatlarında ağırlanışların hatırı daha mı az olur?
Tuhaf ama, galiba bu kadar basit!
Paylaş